Faiz ve Taviz
Sen cari açık verdiğin sürece, dolar gelir, istediği faiz ve tavizi alır ve gider.
Amerika’nın bastığı dolarlar geliyor, bizim bankaların içine giriyor, kredi kartı olarak ücretlinin eline geliyor.
Dolarları basan ABD kazanıyor.
Yetmiyormuş gibi, paraya aracılık eden bizim bankalar kazanıyor.
Hükümet bunların hepsine, “piyasa gönüllüsü” olarak, sadece, ağlıyor.
Sanki hükümet etmek şikâyet etmektir.
Neo-liberaller, serbest piyasanın gelişmesini tarihsel bir süreç sandıklarından, hükmetmeyi piyasayı seyretmek olarak algılıyorlar.
Bir ülke içinde, iki devlet parası yürürlükteyse, hangisiyle, “para piyasalarını” denetleyeceksin?
Merkez bankası paraları nasıl denetim altında tutacak?
Bir anda bakıyorsun istemediğin kadar dolar girmiş, bir bakıyorsun istemediğin kadar dolar geri çıkmış.
Faizi artırsa, kredi faizleri artıyor. Ülke küçülüyor.
Faizleri küçültür, kredileri artırırsa cari açık büyüyor.
Eğer ABD ve Avrupa’da basılan paralar, hiçbir denetime tabi olmaksızın ülkeye giriyorsa, ne faizi ayarlayabilirsin, ne de kredileri ayarlayabilirsin.
ABD’deki bankaların oyunlarının kurbanı olursun.
İşlerin çok iyi gittiğini, borçları çevirdiğini sandığın bir sırada, elin oğlu biraz daha vurgun yapayım diye, bir finans oyunu (mali terör) oynar, her şeyin ayarı birden bozulur.
Sanal altınları(kâğıt üzerindeki altın) satıverir, senin fiziki gerçek altınlarını ucuza kapatır.
Giren çıkan parada, devlet olarak senin bir dahlin yoksa, dolarlar gelir ve kazancını alır ve gider.
Kemik yalayıcılar da, piyasayı halka karşı, bunun için savunur durur.
Sömüren ülkelerin, sömürülen ülkelerde, piyasa ekonomisini, aracıları vasıtasıyla savunması bundandır.
Para basma yetkisinin, sömüren ülkelerde kalması için piyasa zorunludur.
Yani sömürülen ülkeden, para basma yetkisinin alınması anlamındadır.
Onun için sömürücüler, milliyetçilere ve solculara düşmandır.
Nasıl ki, bir ülkede güvenlik olmadan demokrasi olmaz. Bir ülke parayı denetleyemiyorsa, o ülkede ekonomi olmaz. Üretim olmaz.
Şunu açıklamaya çalışıyorum.
Bir ülkede fiyat istikrarı, yani fiyatların ne çok yüksek olması, ne de çok düşük olmaması için, ülke içindeki toplam para miktarının, o ülkede üretilen ürün ve hizmetlere karşılık gelmesi gerekir.
Dolar ve Eura serbestçe ülkeye girince, giren yabancı para kadar eksik Türk lirası bulundurmak gerekir.
Dolar ve Euro çoğaldıkça, piyasada ki Türk parası azalır.
Türk parası azalınca, yapay olarak değeri yükselir.
Bu da ithalatın ucuzlaması demektir.
İthalat ucuzladıkça, üretim azalır.
Üretim azaldıkça, işsizlik artar. Cari açık artar. Kavga çoğalır.
Demek ki; piyasa parası olanın, çalışanları soyduğu bir düzendir.
Çalışanları koruyan hiçbir önlemin olmadığı bir durum.
Hele bir de borçluysan, sömüren ülkenin her dediğini yaparsın.
Benim için Suriye’yi istikrarsızlaştır der, koşarsın.
Afganistan’a asker gönder der, gönderirsin.
Yani alacağın dolarlar karşılığında bağımsızlığından vaz geçersin.
Ülkenin bölünmesini senden ister, Açılım der koşarsın.
Çözüm: Üreteceğiz, ürettiğimiz kadar Türk parasını kendimiz basacağız.
Giren ve çıkan parayı da kendi çıkarlarımıza göre denetleyeceğiz.
Bunu yapmadığımız sürece; borçlanmak borç üzerinden bağımsızlığımızı daha da yitirmek noktasına geliriz.