“Ey Google Efendiiii!”
Geçtiğimiz ay, Türkiye’de yayın yapan ve içlerinde sektör devlerinin de bulunduğu bir çok basılı gazete, ortak bir bildiriye imza atarak, internet medyasına “ayar vermişler” , internet sitelerinin gazete içeriklerini yayınlamalarını yasaklamışlardı.
Açıklamadan hemen sonra, söz konusu gazetelerin kendi köşe yazarları, yöneticileri de, internet medyasının önde gelen isimleri de, anlayan-anlamayan herkes bir şeyler söyledi, kimi kızdı, kimi hak verdi... Ancak bir Türkiye klasiği olarak, olay haftasına varmadan unutuldu. Şu an durum ne, bildiriye uyuluyor mu, uymayanlar için gazeteler bir yasal işlem yaptı mı, bunun takibi nasıl yapılıyor bilmiyorum. İşin doğrusu bilebilmek de imkansız... İnanın, o gazetelerin genel yayın yönetmenlerine sorun, onlar da bilmiyorlar.
Fakat ben size benzer bir konuda, başka bir ülkede yaşanan gelişmeden bahsedeyim... Geçtiğimiz haftalarda Roma’da İtalyan, Alman ve Fransız gazetelerinin genel yayın yönetmenleri bir araya geldi. Bu dev ölçekli buluşmasının muhatabı Google’dı... Gazete yöneticileri, dünya lideri arama motorundan “kendi haberlerini arama sonuçlarında göstererek kullandığı” gerekçesiyle telif hakkı isteme kararı aldı... Fransız Hükümeti de bu toplantının ardından, medyanın baskına teslim olarak, yeni bir vergi yasası taslağı üzerinde çalışmaya başladı. Taslak yasalaşırsa, Google “arama sonuçları için” vergi ödemek zorunda kalacak...
Benzer bir çalışma geçtiğimiz yaz aylarından bu yana Almanya’da da hükümetin ve medyanın gündeminde... “Lex Google” olarak anılan yasa tasarısına göre, arama motorları gösterdikleri sonuç sayfalarında içeriklerine yer verdikleri mecralara bir çeşit “komisyon” ödeyecek...
Dünya basınında bir yandan bu gelişmeler yaşanırken, bir yandan da Amerika’nın ve bence dünyanın en kaliteli ve saygın dergilerinden Newsweek, bu ay son kez kağıda basılacak ve bundan sonra tamamen dijital olarak yayınlanacak. Ben kendi adıma bu karara destek olmak için, iPad’imde Newsweek’e çoktan abone oldum bile...
Peki tüm bu yaşananlar ne anlama geliyor? Türkiye’deki gazetelerin ortak açıklamasından sonra, hem internethaber.com’da, hem de kendi blogum www.kaangoktas.net’te olayı yorumlamış ve bu kararın tek amacının maddi menfaate elde etmek olduğunu söylemiştim. Görünen o ki, bizim gazetelerimiz de, Almanya, İtalya ya da Fransa’daki emsalleri gibi çok yakında Google’dan -telif hakkı ya da komisyon, ismi çok önemli değil- para talep edecek... Bu kalkışmada, hükümeti arkalarına alacaklarından da şüphem yok... Tayyip Erdoğan’ın “Ey Gooogle...” diye başlayan konuşmasını şimdiden hayal edebiliyorum...
Aydınlık’ta Ali Ağaoğlu ilanı
Yukarıdaki yorumda kullandığım somut verilerin bir kısmını Aydınlık Gazetesi’nde yayınlanan bir haberde okumuş ve defterime not etmiştim. Notlarımı karıştırırken, sayfa kenarında bir ufak nota daha denk geldim... Faydalandığım Aydınlık nüshasının en arka sayfasında, tam sayfa Ali Ağaoğlu’nun Maslak1453 projesinin ilanı varmış... Bu gibi büyük şirketlerin çalıştığı medya planlama ajansları, genelde hedef kitle odaklı çalışır. Gerçekte, olması gereken de budur... Örneğin ruj satıyorsan, erkek dergisine değil, Elle’ye ilan verirsin. Sattığın lüks bir evse, müşterin de onu alabilecek parası olanlardır. Oysa benim çevremde tanıdığım hemen hemen tüm İşçi Partililer, geçim sıkıntısında olan kişiler. (Zaten laf aramızda büyük kısmı da emekli...) Peki o zaman; kim alıyor kardeşim bu daireleri?
Cenaze devrimi
Geçtiğimiz gün gazetelerde bir haber vardı. Muğla’da bir vatandaş, ölen komşusunun cenaze namazı esnasında maraza çıkarmış. Merhumun ördeklerini öldürdüğünü iddia eden vatandaş,
imamın “Nasıl bilirdiniz?” sorusunda ortaya atılıp “İyi bilmezdim, hakkımı da helal etmiyorum.” demiş... Tabi sonrasında acılı eş-dostun dayağından zor kurtulmuş ama neticede içini de dökmüş...
Bana kalırsa vatandaşın yaptığı son derece dürüstçe ve cesurca bir davranış... Bugüne kadar nice hırsızların, katillerin, tecavüzcülerin, sapıkların, dolandırıcıların, her türlü kötülüğü yapanların arkasından kuru kuruya “iyi bilirdik” diye bağırdık toplumca... Bir Allah kulu da çıkıp “Yahu bu herifin yemediği kul hakkı kalmadı, nesini iyi bilirdiniz?” demedi...
Muhammed Peygamber’in ve sonrasında ilk halifelerin, kimi Müslümanların cenaze namazlarını kılmadığı - katılmadığı göz önüne alınırsa, Muğlalı vatandaşın yaptığı, bir dürüstlük örneğinin yeniden vücut bulmasıdır. Bir modern zaman “kral çıplak masalı”dır...
(Tam da burada, olayın aslını bilmediğimden, merhumun yakınlarından peşin peşin özür diliyorum. Olay kendisi üzerinden vücut bulduğu için, örneklere de hep olumsuz biçimde konu oldu... Ancak tabi ki bu olay, merhumun kötü bir insan olduğu anlamına gelmez...)
Kaan Göktaş
twitter.com/kaangkts | facebook.com/kaangkts