Eti-Maden Genel Müdürü’nü Kutluyorum…
Evet; başarılarından, kararlı ve cesur tutumundan ve de gerçekleri kamuoyuna (tüm çıplaklığı ile) aktarmasından dolayı, Eti Maden Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Sn. Dr. Orhan Yılmaz'ı gönülden kutluyorum.
Konuyu saptırmak isteyen, halka yanlı açıklamalar yapan hükümetin gerçekten çok yararlı bir icraatına engel olmaya çalışan; Petrol-İş Sendikasını/ Jeoloji-Kimya-Maden-Metalurji mühendisleri odalarını da kınıyorum. İnsafa, doğru olan icraatları desteklemeye davet ediyorum. Ülke çıkarlarının herşeyin önünde olması gerektiğini de hatırlatıyorum.
Nedir bu saptırılan konu?
- Hükümet bir tasarı hazırlamıştır. Buna göre; "Bor madenlerinin ruhsat sahaları ve rezervleri devletin mülkiyetinde kalmak; elde edilecek ürün ve atıkların satışı devlet eliyle yapılmak kaydıyla; Dekopaj-Ürün çıkarma-Kırma-Eleme-Ayıklama-Yıkama-Paketleme-Tahmil ve tahliye-Nakliye-Temizlik vb. işler ihale yoluyla, üçüncü kişilere yaptırılabilir" denilmektedir. Yani Eti-Maden'e hizmet alımı yolu açılmaktadır.
- Sendika ve yandaşları, hemen konuyu saptırmış, "Bor madenlerini özelleştirmenin yolu açılıyor" diye propagandaya başlamışlardır.
-Metni okuyan, bu saptırmanın ne kadar kasıtlı olduğunu hemen görebilecektir. Amaç hizmet satın almak, maliyetleri düşürmek, uluslararası rekabete hazır olabilmektir.
- Nitekim; Sn. Genel Müdür çok güzel açıklamalar yapmaktadır:
"Eşitlik zulümdür. Adalet esastır. Herkesin eşit ücret aldığı bir işletmede sistem çöker. Çok üretene zulüm yapılmış olur.
Bugün, kamudaki personel politikası gönüllülük esasına dayanmaktadır. Gönlü olan çalışır, çalışmak istemeyeni de kimse çalıştıramaz. Zira, yaptırımı yoktur. Vicdan sahibi olanlar çalışır, diğerleri de "miş gibi" yapar."
- Bu sözler, Türkiye'deki sendikal sömürüyü ne kadar güzel tarif etmektedir. Özellikle, KİT'lerdeki (bu kurumları batıran, devlet kaynaklarını sömüren) çalışma düzenini çok gerçekçi biçimde açıklamaktadır.
1-Türkiye'deki toplu sözleşme düzeni, tam bir zulümdür. Ülke çıkarları, verimlilik, vb. faktörler nazara alınmaz. Tembelleri, asalakları, kötü niyetlileri cezalandırmaz. Yöneticilere insiyatif ve yetki bırakmaz.
(Elbette en büyük suç, bugüne kadar görev ifa etmiş tüm iktidarlara aittir. Devamlı taviz politikası izlenmiş, politik çıkarlar ve rey hesapları ön planda tutulmuştur. Sendika ağalığının önü kesilmemiştir. Sendikalar, denetim dışı bırakılmıştır. İsraf/ yolsuzluk/ lüks-saltanat vb. uygulamalara göz yumulmuştur. Aidatların işveren eliyle değil işçi eliyle yapılması sistemi getirilmemiştir. Üye sayısı hilelerine -bilerek- geçit verilmiştir. Ne yazık ki, son tasarıda bunları önleyen hiçbir tedbir de yoktur.)
2- Gelelim bor olayına;
- Sn. Genel Müdüre göre, sadece dekupaj işlemi özel sektöre yaptırılınca ton başına 2 dolar kar edilmektedir. Bu da (70 milyon tonluk dekupajda) 140 milyon dolar etmektedir. İşte amaç da budur.
- Ülkemiz dünya bor rezervlerinin yüzde 72'sine sahiptir. Üretimin yüzde 97'si ihraç edilmektedir. Rezervimiz dünyanın bin yıllık ihtiyacına karşılayabilecek seviyededir.
- Elbette piyasanın tek hakimi değiliz. Rezervin yüzde 28'ine sahip ülkeler ile ciddi bir rekabet içindeyiz. Bu yüzden rekabetçi fiyatlarla piyasaya çıkmamız gerekmektedir. Maliyetleri düşürmek zorundayız. Ve bunu sağlamak için çok sayıda hizmetin özel sektörden alınması şart olmaktadır.
- Bakınız, Eti-Maden en büyük rakibi Rio-Tinto'yu (ABD), 2005 yılında yüzde 36 pazar payı ile geçmiştir. Bu fark 2011 yılında iki katına çıkmıştır. (Yüzde 47 pazar payı ile)
-Pazar payı ile birlikte üretim de artmış; 715 bin tondan -1.779.000 tona (2011 yılında) çıkmıştır. Yıl içinde 90 milyon dolarlık yatırım devreye alınmıştır. Halen devam eden yatırımların toplamı 523 milyon dolardır. (Bu yatırımlarla 546 kişiye daha istihdam imkanı doğacaktır.)
En önemlisi de boru artık çıkardığımız gibi satmamamızdır. Bor kimyasallarının üretim ve ihracat içindeki payı yüzde 92'ye ulaşmaktadır.
-Kurum, iş verimliliğini de fevkalade arttırmıştır. 2004 yılında, 4 bin 361 personelle, 715 bin ton üretim yapılmıştır. 2011 yılında ise 1.800.000 ton üretim, sadece 3827 personelle gerçekleştirilmiştir.
- Verimlilik ve üretim artışı, kar artışını da getirmiştir. 2009 yılı karı 316 milyon TL; 2011 karı 842 milyon TL'dir. 2012 beklentisi 1 milyar TL'dir. ( Eti-Maden, kar eden sanayi şirketleri içinde 4'üncü sıraya çıkmıştır.)
-Devlete aktarılan kar payı, 2009'da 227 milyon TL; 2011'de 520 milyon TL'dir. (2013 hedefi 800 milyon TL'dir.)
2009'da ödenen Kurumlar Vergisi 63 milyon TL; 2011'de 163 milyon TL'dir.
- Şirketin hedefi, 2016 yılında kadar üretimi iki katına yükseltmektir.
- Ayrıca hizmet alımı yöntemiyle, Eskişehir-Sivrihisar'daki toryum sahasında, (nadir toprak elementlerinden) Seryum- Rantan- Neadyum- Barit- Toryum- Florit vb. madenler üretilecek, yaklaşık 1 milyar dolarlık hasılat sağlanacaktır.
İşte çok başarılı bir yönetim ve hızla yükselen bir şirket. Peki yüksek maliyetli ve verimsiz kamu işçileri ile bu başarı sağlanabilir ve sürdürülebilir mi? İlle de sendika ve yandaşlarının baskı ve şantajlarına boyun mu eğilmelidir? Yoksa, tüm KİT'ler için hizmet alımı serbest bırakılıp, asalak olmaktan kurtarılmalı mıdır? Böylece daha fazla yatırım/ üretim ve istihdam imkanı da doğmayacak mıdır? İş arayan milyonlarca evladımızın önü açılmayacak mıdır? Bir sendikalı mutlu azınlık uğruna, kamu kaynaklarının israfı önlenmeyecek midir? TCDD/ TKİ/ TTK gibi KİT'lerin de önü açılmayacak mıdır?
KİT'ler kar edince, özelleştirme baskıları da bitecektir.
Dilerim ki, hükümet baskılara boyun eğip, bu çok hayırlı icraattan vazgeçmesin...