Eti Çiğnemeden Yutmak!
Değerli Okurlarım!
Bilmek, beynin aydınlanmasıdır.
Bilenceği bilmeyenler, sanırlar ki herkeste bir terslik var. Onun için bilgeliklere çok bozulurlar. Onların varlıklarına tahammül edemezler. İşte atalarından devraldıkları kalıplarının izin verdiği oranda o kalıplarının içinde dönenip dururlar..
Bunların en bariz özellikleri, sürekli yakınmalarıdır.
Nasıl mı?
Mesela: dünyaya, hayata, kaderlerine, ailelerine, huylarına, arkadaşlarına, esen yele, akan sele, her şeye lanet okur dururlar.
Derler ki "Bu dünyada gerçek dost arayanlar dostsuz kalır, yap iyilik bul kötülük, acırsan acınacak duruma düşersin, parandan başka gücün yoktur, herkes elbirliği etmiş gibi bana karşı, kadın milleti ya da erkek milleti değil mi?" vs..
İşte bu böyle uzar gider…
Oysa dünya da, hayatta çok güzel dizayn edilmiştir.
Şuna bak ya.. Dünya sonsuz mavi bir boşlukta, hem kendi etrafında hem de güneşin etrafında adeta mavi ve yeşil renk ağırlığıyla dur-duraksız dans ediyor. Bu mavi rengin üzerine güzelliğiyle gözleri kamaştıran güneş sarıp sarmalıyor.
Ağaçlar, ağaçlarda kuşlar uçan birer doğa.
Adana’da olduğu gibi tıpkı Kahramanmaraş’ta da hayat bütün güzelliğiyle devam ediyor..
Su bir başka güzel..
Anlat anlat bitmez.
Bu kadar güzelliğe nasıl olur da lanet okunur?
Ne var? Bir şey.. Cehalet!!
Cahil kendi iç karanlığını, iç çatışmalarını, çelişkilerini, gittiği her yere taşır. Bunların yaşamları bir tür boğuntudur..
Bungunluktur.
Bunalımdır.
Burada durup soluklanıyoruz.
Cahil, önce kendiyle başı püsküllü belada olandır.
Cahil, itin önüne ot, atın önüne et atan kişidir.
Evet, işte bunun için, cahiller, sevgiyi, aşkı ve sevişmeyi bilmezler.
Onlar eti ya çiğ çiğ ya da çiğnemeden yutanlar gibidir.
yukselmertoglu@hotmail.com
www.akdeniztelevi,zyonu.com