Ergenekon ve Yapılan Tartışmalar Üzerine
Mustafa GÖKTAŞ
ANALİZ
Şimdi davayı toptan ele aldığınız vakit olayın ciddi boyutu vehim halde ortaya çıkıyor.
Böylesine ciddi iddia ve ithamların yer aldığı bir dava’nın seyri oldukça önemli.
Sanıklar kuşkulu ve olayların seyrinden büyük rahatsızlık duyuyorlar.
Sanık avukatları, rahatsızlar ve sıkıntıları dile getiriyorlar.
Basın mensupları rahatsızlar.
Sanık yakınları ve duruşmayı izlemek isteyenler ciddi sıkıntılar gündeme getiriyorlar.
Vatandaşlar ona keze, merakla, hayretle bekliyorlar.
Ne olacak, nasıl olacak, neyin nesi diye..
Elbette davaya bakan mahkeme heyetinin takdiridir, kararıdır ama bu ülke, bu devlet 30 bin kişinin ölümünden sorumlu tuttuğu, terör örgütü ele başısı Öcalan’ı yargılamak için İMRALI’DA önemli harcamalar yapıp, cam fanuslar koydu ve geniş güvenlik tedbirleri içinde yargılamasını yaptı.
Halen Öcalan İmralı’da rahat etsin diye bu devlet çok büyük paralar harcıyor.
Şimdi, ERGENEKON terör örgütü denilen, bu örgütün yargılandığı ve tüm dünya kamuoyunun dikkatini çeken davanın, cezaevi içindeki herkesin şikâyetçi olduğu bir ortamda görülmesi ve yargılamanın, yani mahkemenin orada yapılması bence de çok garip.
Bunca süre beklenmiş.
Bir 10 gün daha beklenir.
Çağrılır bir PREFABRİK yapımcı.
500 bilemediniz
Ve maliyeti de çok fazla bir şey tutmaz.
350–500 bin YTL civarıdır.
APO’nun yargılanması ve rahat yaşaması için harcanan rakamın belki 20’de biridir.
Bu zor bir iş değildir.
İstenirse olur.
Yeter ki istensin.
Yok, o iş uzar deniyorsa, yok mu orada bir kapalı spor salonu?
Mahkeme orada tecelli etsin.
Yarın bu şikayetlenenler, sıkıntıları dile getirenler ve basında kamuoyunda yer alan haberler, tartışmalar, sanık avukatları ve sanık yakınları tarafından Avrupa insan hakları mahkemesine taşınırsa ne olacak?
Niye böyle bir şeye fırsat verilsin?
Niye yargılamaya gölge düşsün?
Niye adil ve eşit, tarafsız yargılanma hakkına helal gelsin?
Bence bu işin düşünülüp bir an evvel rahatlatacak bir çözüm bulunması lazım.
Dava ve iddialar büyük.
Herkes merak ediyor.
Basın oraya rahatlıkla girebilmeli.
Bu iş üç beş ajansın oraya alınması ile sınırlanmamalı.
Sanıkların yakınları orada olmalı.
O insanların orada olması, yargılananları psikolojik rahatlatacaktır.
Zaten çoğu hasta ve sağlık problemi yaşıyorlar.
Sanıkların avukat sayılarında sınırlama olmamalı.
Bu sıkıntılar yerin darlığından kaynaklanıyor.
Bakın, önce tutuklu ve tutuksuz sanıklar ayrı yargılanacaklar dendi, itirazlar eleştiriler başlayınca, birlikte yargılanmalarına karar verildi.
Salon işi çözümlenmeli ve herkes rahat etmeli.
Bu, işin baş tarafı…
Geliyorum şimdi, Mahkeme hakkında TV ekranlarında yapılan tartışma ve yorumlara.
İçi boş, o dedi, bu dedi, şöyle olmuştu, şöyle yapacaklardı gibi varsayımla, senaryolar üreterek yorumlamalar mı dersiniz, yoksa kendince demokrasi havarisi kesilmiş tiplerin söylemlerine mi yanarsınız, aklım almıyor.
Mahkeme başladı.
Mahkeme daha bir karara varmadı.
Yolun başında.
Hata olabilir, eksik olabilir, düzeltilmesi gerekiyorsa düzeltilir.
Ama mahkemeyi etkileyecek, davayı etkileyecek şekilde atıp tutmanın ahkâm kesmenin de anlamı yok.
Bilen bilmeyen, konusu ve işi olan olmayan terör uzmanı kesildi, ceza hukuku uzmanı kesildi ERGENEKON davasını tartışıyor.
Yersiz.
Gereksiz.
Lüzumsuz.
Olay mahkemede yargıda ve iddia makamı orada, savunma orada, sanık orada, hâkim orada…
Davayı ve iddianameyi tartışacağınıza, sıkıntı olan duruşma salonunun çözümüne bakın.
Tartışanlara bakıyorsunuz bir A diyor, diğeri Z den bahsediyor.
Karşılıklı atışmalar.
Kayıkçı kavgasını hatırlatıyor, yâda âşıklar ellerine saz alırda atışırlar ya, onu…
Hayret bir vaka…
Tartışmalar tabiri caiz ise AYI’nın armut tarifi gibi…
Ayı’ya sormuşlar…
Bu sene armutlar nasıl olacak görüşünüzü alalım demişler.
Ayı cevap vermiş;
SERT,SULU VE TATLI olacak…
Neden? Demişler…
ÇÜNKÜ BEN ÖĞLE İSTİYOM DEMİŞ.
Kıssadan hisse.....
Bu tartışmacılarda aynı bizim ayının hesabı, canları nasıl istiyorsa öyle konuşuyorlar.
Hukuk, yasa, belge, kanuni format hak getire..
Hukuki konuşanı da takmıyorlar…
Her şeyin en iyisini o tartışan kardeşlerimiz biliyor.
Olmuyor.
Millet izliyor.
Tüm devletler izliyor..
Dost izliyor, düşman izliyor…
Pek de hoş olmuyor.
Suçlamak kolay.
Suçlananları, onların ailelerini, yakınlarını, hiç düşünüyor musunuz?
Tarntışanlara diyorum, neye göre, niçin, neden, nasıl suçluyorsunuz?
Ve suçlananlar açısından olaya bakabiliyormusunuz?
Hepsinden önemlisi olaya objektif bakabilmek ve insan haklarına, kişilik haklarına, özel hayata, insan onuruna dikkat etmek lazım.
Bilmeden konuşmanın tartışmanın bir anlamı yok.
Savcı’nın her iddiası doğru çıkacak, her yargılanan suçlu bulunacak diye bir kuralda yok.
Bırakın hukuku, kanunu ve yargılama usullerini hukukçular, adalet adamları tartışsın.
Bizler genel manada gördüğümüz eksiklikleri dile getirelim.
Ayrıca vicdanımıza uymayan halleri usturuplu bir şekilde dile getirelim.
Adaleti, yargıyı, yargılananı, savunanı, iddia edeni küçük düşürmeden.
Yıpratmadan.
Korku salmadan, aşağılamadan, nefret uyandırmadan eleştirmek en doğrusu.
İnsan, üstüne ne için, neden, ne maksatla ve nasıl gelindiğini bilmez ise tepkisi farklı olur.
Heleki toplu ortamlarda bu daha da bariz bir şekilde kendini gösterir.
İnsan şaşırır.
Birbirini tanımayan ve birbirini hiç bilmeyen insanların bir arada aynı suç ve suç unsurları ile ve ithamlarla yargılanmasının ne derece güç olduğunu ve sınırsız sonuçlar doğurabileceğini de bilmek gerekir.
Hani bir fıkra var.
Adam camiye elinde kocaman bir kasap bıçağı ile dalmış ve sormuş.
İçinizde müslüman var mı?
Cami’ye giriyorsun bu soruyu soruyorsun dikkat edin…
Adamın elinde bıçağı gören herkesin nutku tutulmuş.
Kimseden ses seda yok.
Kimse cesaret edememiş.
Bir müddet sonra bir yaşlı amca ayağa kalkmış, içinden ya allah çekip ne olacaksa olsun diyerek, ‘ben müslümanım’ demiş…
Elinde kocaman bıçak olan adam amcayı tuttuğu gibi kolundan apar topar dışarı çıkartıp caminin 50 metre ilerisindeki hayvan sürüsünün yanına götürmüş.
Amca bak ben bu inekleri kurban edeceğim. Fakat yetişemeyeceğim. Gücüm yetmiyecek, gel bana yardım et..
Yaşlı adam, ya sabır çektikten sonra, eline bıçağı almış epey bir hayvan kesmiş.
Daha sonra ‘ben yoruldum evlat, git bir başkasını bul’ demiş.
Aynı adam bu sefer elinde kanlı bıçakla yine camiye girmiş ve sormuş:
Aranızda başka müslüman var mı?
Kısa sürebir şaşkınlık tabi.
Az önceki adamı götürüp doğradığını düşünen cemaat çok korkmuş ve herkes o korku ile aynı anda namazı kıldıran imama bakmış..
İşte o an İmam’dan bir ses:
Ulan iki rekat namaz kıldırdık diye müslüman mı olduk!
Kıssadan hisse…
İnsan canı yanacağını bilsin, başının derde gireceğini bilsin neler uydurmaz, neler söylemez…
Tartışmaların dozunu iyi ayarlayalım.
Bilen bilmeyen, bu konuda bilgi ve tecrübesi olan olmayan üstüne vazife çıkartıp tartışmamalı.
Bu günlük de bu kadar.
Saygı ile esen kalın.
Huzur ve barış içinde, en güzel günler sizin olsun