Erenler Çoğaldı
Son zamanlarda her yerde geçmiş tarihlerde yaşamış erenlerin sözlerinden alıntılarla meram anlatılır olundu. Bir selam bile ya Mevlana’nın ya da diğer erenlerin, dervişlerin sözleriyle yapılıyor.
Hatırlasınız geçtiğimiz günlerde seçim dolayısıyla siyasilerin bile dilinden düşmedi, gönlün ve ruhun derinliğine sızacak o meşhur sözler…
Tamam, bir sözün ya da yapılanların anlamında bir düşünürü örnek göstermek iyi de…
Hani bu furya halini aldı nerdeyse…
Mevzu bu alıntılar ve alıntıların içerdiği mesajları dostlarına iletmek gayretinin yanlışlığı falan da değil. Alıntılar, hiç olmasa nispeten derinliği olan; aşk, sevgi gibi kavramları içeren bir özelliğe sahip bu kısmı da çok iyi ama…
Benim dikkatimi çeken bir “olağanüstü güç” yanılgısı…
**
Bu tür sözlerle kişisel gelişimin yanı sıra sözlerin sürekliliği kişinin kendini başkasına öyle göstermesi, “istediğini kalpten iste”, “evrene gönder olur”, cümleleri ile başlayanlar; “ben yok O var” la devam edenler…
Burada her saydığımı ayrı ayrı inceleyecek olursak bazı kişilerin yaşadıkları hayatla paylaştıkları bu değerli sözcüklerle alakaları olmadığından büyük bir yanılgı ve gaflet içinde olunduğunu göreceğiz zaten.
**
İlk göndermeyi Elif Şafak “Aşk” adında namını tekrar tekrar farklı renklerle sürdüğü romanıyla yaptı. Bu romandan sonra furya ivme kazansa da bir sözüm yok çoğu kişiye ışık tuttu…
Fakat bazı iffetsizliğin derinliğinden çıkamayan hatta çıkmak istemeyen ve bunu da normal karşılayanların Elif Şafak’ın anlattığı aşkı kendi yaptıklarına benzetip iffet sanır oldular.
Hele de Mevlana’nın Yaratana duyduğu aşkı; aşk ve sevgi kavramını şaşkınlığa uğratıp ahlak dışı yaşantısında şaraplarına meze yaptılar…
**
Kişisel gelişimse eğer maksat, yol bu yol mu onu düşünmeli öncesinde…
Hani sözüm dürüst ve doğru yaşayana, yaşamak için uğraşana değil, sözüm ahlaksızlığın sınırını aşıp dudak uçuklattıranların, birde Mevlana’nın sözleriyle ahkâm kesmelerine…
Erenlerin adını kirletenlere…
Bir parantez açayım birilerinin gözüne çomak sokmak, deşifre yapmak değil, belki de birilerinin gözünü açmak olacak bu yazdıklarım. Zira onlar benim yazılarımı okuyor (bu yazıyla da son bulabilir okumaları, yaptıklarıyla yüzleşmek zorunda kalmak hoşlarına gitmeyecektir…)
**
Düşünsenize eskiden eşini aldatan dendiğinde erkekler akla gelirdi. Hala da devam ediyorlar ve mimliler bu konuda…
Bazıları yani eşini aldatan erkekler, eline yüzüne bulaştırırken bazıları saman altından su yürütürken bazıları var ki nam-ı değer Kazanovalar karda yürür izini belli etmezler(di)…
Birkaç senedir çok güvendiğim ve masumluğuyla kocasının ve çevresinin güvenini ve hayranlığını kazanmış birkaç kadınının; eşini aldatma işini bu işin ustaları erkeklere taş çıkaracak şekilde yaptıklarını etrafa masum görünerek pis ilişkilerini sürdürdüklerini duydum hem de kendi ağızlarından. Bu tür olaylar belki çok oluyordur da ben yakinen tanık olunca şaşkınlığa uğradım.
Öyle ki eşine güveni mi yoksa bilip de göz yumması mı bilemem, zina yaptıkları kişiyi eşleriyle de kanka yapanlar bile var aralarında… Bu kadınlar nasıl da işlerini rahat yürütüyorlar?
Pes diyorum…
Aslında çok iğrenç bir konu fazla yazıp içimi da-raltmak istemiyorum da merak ettiğim bir şey var seven kadın nasıl anlarsa aldatıldığını, acaba evine rahat girip çıkan adamdan hiç mi şüphelenmiyor bu benim diyen “erkek” eşler?...Belki de bazı kadın aldatıldığını öğrendiğinde nasıl sineye çekiyorsa bu erkeklerde sineye çekiyorlar, kim bilir?
**
Konuyu bu bölümden çekip diğerlerine geçmeli… Bu konuyu başka bir zaman irdeleyebiliriz.
Bir diğer “erenler paranoyası” da bu alıntılardan yola çıkıp daha da ileri gidenler…
“Sen iste olur”…
“İstediğini kalpten iste, evrene gönder, kesin olur”…
Diye devam eder bu sözler…
İşte burada başlıyor sosyal tehlike olarak gördüklerim. Eminim ki çoğu kişi bunun farkında bile değil. Yaşadıkları her neyse eğer ulaşamadıkları onlar için önemliyse ya da çıkmazdayken kendi güçsüzlüklerinden dolayı başvurdukları bir yolsa… Ama nasıl bir yol?
Açıkçası benim takip ettiğim ve rahatsız olduğum konu, insanların saplandığı “tanrı yanılgısı”…
Bu direkt ifade edilmiyor aslında. Bununla beraber çoğu kişi öyle bir sonucun ortaya çıktığının farkında bile değil bile.
En başta bu durum isteklere kavuşmak ya da kendini bulma adı altında, “iste evrene gönder olur” cümlesiyle başlıyor.
**
Peki, bu evren nedir? Evet, evren nedir kardeşim?
Bu cümleyi kullananlara sorduğumda makul cevap alamıyorum… Kastedilen nedir söyleyen yok ama evrene salıp işlerini hallettiriyorlar.
**
Evren ne? Bir güç mü, biri kişi mi, Hıristiyanların İsa Mesih’i mi, Musevilerin Yehovası’mı,
Budistlerin Buda’sı mı, Manitu mu, yoksa…
Evren nasıl bir güce sahip de istediğinde hemen oluveriyor?...