Erdoğan’ı Neden Seviyoruz
Coniler, câniler, küçük adamlar, muhterisler, tenyalar, çift kimlikliler, müzmin CHP'liler, İslam ve Müslümanlardan nefret edenler, yeniden bakan olamayanlar, tapındıkları sözde mehdilerinin vaftiz edip, beyinlerini yıkadığı sözde AK Partililer, Kraliçe'nin yetiştirmeleri, faize itiraz etmesinden rahatsız olanlar, dünyanın nereye sürüklendiğinden habersiz tipler, kişisel çıkar ve makam peşinde koşup, elde edemeyen veya kaybedenler diye uzayıp giden pek çok kişi, şirket ve devlet, Recep Tayyip Erdoğan'ı sevmezler.
Sevmemek ne kelime, nefret ediyorlar nefret!
Biz onlar sevmiyor diye değil, O davası olan ve davası için dik duran, bu uğurda canını ortaya koyan ve asla yılmayan Müslüman bir yönetici/kimse olduğu için seviyoruz.
Düşmanları, O'nu saf dışı bırakmak için 30 yıllık mücadelelerinden bir an olsun vazgeçmediler ve vaz da geçmezler.
Bunların Erdoğan'ı sevmemelerini ve hatta mücadele etmelerini anlıyoruz anlamasına da, AK Parti içindeki veya dışında kalmış olanların O'nunla mücadeleye yeltenmelerini asla anlamıyoruz.
Hislerine, hırslarına, makam mevki hesaplarına yenilenlerin fark etmedikleri, görmezlikten geldikleri, allem kallem edip saf dışı bırakacaklarını sandıkları Tayyip Erdoğan tek başına kalıp seçime girse en az yüzde 50 oy alır. Onlar ise kraliçelerini, muratlarını, üfürükçülerini kısaca neleri varsa hepsini bir araya getirip karşısına çıkarsalar, alacakları yüzde 5 bile olmaz.
Dün kendisine bayrak açıp, hüsrana uğrayan Abdüllatif Şener'in bugün randevu talep eder duruma düşmesinden bile ders çıkaramayanları bekleyen şeyi görmek için allame-i cihan olmaya gerek yok.
Erdoğan'ın derdinin ‘başkanlık' olmadığını göremeyecek kadar bunları kör eden şey sadece benlikleri değil, rahle-i tedrislerinden geçtikleri iç ve dış yapılar.
Duyuyor ve gözlüyoruz ki, pek çok kişi kazanandan yana olmak için herkese mavi boncuk dağıtıyor. Yine kimileri dün verdikleri ve hiçbiri gerçekleşmeyen tarihleri gibi, halkın gönlünde taht kurmuş olan Recep Tayyip Erdoğan'ı devre dışı bırakmaya dönük tarih ve plan üfürüyorlar.
Oysa bu kimse ve çevreler boşa nefes tükettiklerini göremeyecek kadar körler.
Bunlar Refah Partisi il başkanı, Belediye Başkanı, Başbakan olduğu ve nihayet Cumhurbaşkanı olduğunda yani Erdoğan'ın hayatının her safhasın da aynı şeyleri söylediği ve aynı duruşu sergilediğini göremeyecek kadar da basiretsizler.
Milletin (ümmetin) onu işte bu yüzden sevdiğini, ona işte bu yüzden gönlünü kaptırdığını göremiyorlar.
O'nun bu ana kadar davasına sadakatten ayrılmadığını, birkaç asırdır haysiyeti ayaklar altına alınmış milyarların sesi olduğunu, her gün milyonlarca mazlumdan dua aldığını fark edemiyorlar.
Erdoğan babamızın oğlu değil, kendisi ile dünyevî hiçbir ilişki içinde de değilim. Erdoğan'ın hatasız bir kul olduğunu iddia edecek kadar hadsiz biri hiç değilim.
Peygamberlerden başka hiç bir kul hatasız ve masum değil. Mesele hatalar değil, maksattır. Türkiye gibi bütün dünyanın göz diktiği bir devleti idare edenlerin hata etmemeleri akla mugâyirdir. Önemli olan hatalı olduğu anlaşılan fiillerin kasıt ve ihanet içerip içermemesidir.
Hayatı gözümüzün önünden akıp gitmekte olan Erdoğan'ın asla davasına ihanet etmeyeceğini görememek büyük bir nasipsizlik!
Karşımızda duran zat, Türkiye'nin izzet ve şerefini, maddi ve manevi değerini yeniden dünyaya göstermiş bir lider.
Dik duruşlu, açık sözlü, yürekli, cesur, tavizsiz, azimli, sesiyle gönül teline dokunan, mazlumun yanında duygusal, zalimin yanında azametli bu adamın küçük hesaplar uğruna karşısında olmaya kalkmak, hata değil o kimseler için intihar ve bahtsızlık.
Başkalarının eksikleri ile uğraşmaktan içine düştükleri bataklığı göremeyen, bu yüzden de Erdoğansız bir Türkiye hayal etmekten başka bir gayesi olmayanların rüzgâra ve tarihe karşı durulamayacağını görmemeleri ne büyük talihsizlik.
Kenan Evren ve ondan önceki muktedirleri ve etraflarında pervane olanları bir düşünün! Nerede onlar? Onları anınca millet ne söylüyor? Bunları düşünün de kararlarınızı ona göre verin.
Erdoğan'da fani, sizler de, bizler de.
Hadi fanilerden utanmıyorsunuz, bari Bâkî olanı düşünün, şayet yüreğinizde acızık bir sızı kalmış ise.
Şifası güç kişilik bozukluğuna müptela olmuş kimselere diyorum ki; AK Parti'yi ele geçirmek, bu mümkün olmazsa parçalamak uğruna içine düştüğünüz tuzak müptelalığı sizi tarih önünde ne hâle getirecek bir düşünün!
Azık bir vicdan kalmış ise düşünün de bu ülke, ümmetin geleceğine ve kendinize zarar vermeyin.
ENSAR VAKFI
Karamanda yaşanan gayri insanî hadisenin faturasını Ensar Vakfı'nın kurumsal kimliğine kesmek ve bunun üzerinden Müslümanlara saldırmak vicdanı olan kimselerin yapacağı bir iş olmasa da yapılıyor. Lakin Ensar Vakfı'nın krizi yönetemediği de gayet açık.
Vakıf yöneticilerinin sadece o sözde eğitimci istismarcıyı suçlamak yerine diğer sorumluları da bulup çıkarmak gecikmiş sorumluluklarıdır. Kısa bir sürede bunca çocuğu istismar eden bir eğitimciyi tespit edemeyen mekanizmanın kendini gözden geçirmesi ve mes'uliyeti olanların da hesap vermesini sağlamasını bekliyoruz. Aksi halde hem Vakfın kurumsal kimliği, gayesi, hem de hepimiz zarar görürüz.