Enseye Tokat Popoya Finger!
Çok samimi arkadaşlar için geçerli bir deyimdir “Enseye tokat, popoya finger!..” deyimi.
Yani, “biz o kadar samimiyiz ki, birbirimizin ensesine şaplak da atarız, poposuna parmak da...” demeye getirip, içtikleri suyun dahi ayrı gitmediğini belirtirler.
İşte, biz de bazen bu hataya düşüyoruz milletçe. Yüzümüze gülen kimi ülke liderleri ile neredeyse başlıktaki deyimi kullanmadığımız kalıyor.
Oysa ki, uluslararası ilişkilerde herşeyden önce samimiyete değil, menfaate dayandığını bir türlü öğretmediler.
Okulda dersini görürken, hocamız söylemişti, kim daha güçlüyse, o kadar daha fazla menfaatini sağlayacaktır, güçsüzler ise yalvaracaktır.
Bakıyoruz ki, ülke içinde Kasımpaşalılığı ile övülen başbakanımız, Teksaslılığı ile tanınan Bush oğlu Bush karşısında, en küçük bir efelenmede dahi bulunamadı. Gerçi kapalı kapılar ardında yaşananların neler olduğunu bilmiyoruz, ama kameralar karşısında fazla atak olunmayınca da, iyi kötü tahmin ediyorsunuz.
Bir de, biz kendi kendimizi ezdirip, kendi itibarımızı düşürünce, karşımızdaki de zaten kendi kafasına göre dalgasını geçmekten kendini alamıyor.
Bush ne diyor; “PKK ortak düşmanımız!..”
Allah Allah... Nasıl oluyor peki?
Silahından, mühimmatına, giyeceğinden yiyeceğine kadar yıllar yılı bu eşkiyanın her türlü lojistik desteğini sağlayıp, hamiliğini yapıyorsun da, nasıl oluyor seninle bizim ortak düşmanımız oluyor?
Yani bir ülke bu kadar da aptal yerine konulmaz ki. Üstelik, Bush oğlu Bush, kendi ülkesinde aptallığı ile dalga geçilen ve bu konuda binlerce fıkra üretilen biri olarak tanınıyor. Düşünün o bile bizimle böyle dalga geçiyorsa, gerisini konuşmaya dahi gerek yok.
..............................
Gazetede bir haber;
“8 askerimizi teslim almaya giden 3 DTP milletvekilinin hakkında yapılan inceleme sonucunda, örgütle temasa geçilmesi hususunda suç unsuru tesbit edilirse, soruşturma açılacakmış!..”
Bunu da Yargıtay Başsavcılığından edinilen bilgiye göre yazmışlar.
Ya komedi niyetine gülün, ya da “tut kelin perçeminden” deyin.
Yahu, adamlar bas bas bağırıyor bizler PKK’lıyız diye...
PKK’yı terörist örgüt ilan edip, lanetleyin denildiğinde, hep birlikte “Hiç kimse bize kardeşlerimize terörist dedirtemez” diyerek tepki gösteriyorlar, biz ise bağlantı varsa soruşturma açarız diyoruz.
Eh, artık ağızlarına da kırmızı acı biber süsersiniz!..
Öyle ya, böyle suça böyle ceza çok bile!..
..............................
Gazetenin bir başka sayfasında ise DTP’li vekilin kocasının yıllar önce PKK’ya katılıp, örgütün üst düzey liderlerinden biri olduğu ve dağlarda dolaştığı haberi yer alıyor.
Bir de milletvekilinin kocasının Kuzey Irak’ta olduğu da tesbit edilmiş.
Sevsinler... Aman da ne iyi...
Yahu, eşkiya elebaşısını rahat ettirebilmek için milletçe elimizden gelen çabayı sergiliyoruz...
Avukatları aracılığıyla örgütüne her türlü talimatı vermesi için neredeyse seferber olacağız.
Sonra da, biz PKK’ya karşı savaş durumuna geçiyoruz. Komedi mi, trajedi mi belli değil.
Dahası, kocası örgütün önde gelen liderlerinden olan birini de örgütü temsilen Atatürk’ün kurduğu Yüce Meclis’in çatısı altına alıyoruz.
Bilemiyorum, dünyanın herhangi bir ülkesinde böylesine abesle iştigal var mıdır?
Anlaşılan bizim demokrasiden anladığımız bu.
Geçen gün de Emre Kongar, demokrasinin çoğunluğun rejimi olmadığını, azınlıkların haklarını koruyan bir rejim olduğunu söylüyor.
Zaten ben bu ülkede kimin azınlık, kimin çoğunluk olduğunu da anlayabilmiş değilim.
Kimine göre 25-30 milyon kürt nüfusundan bahsediliyor. Çerkezini, lazını, tatarını, gürcüsünü falan çıkarınca, vallahi de billahi de Türk’ler azınlıkta kalıyor bence.
Eee, o zaman demek ki asıl demokrasinin koruması gerekenler Türkler olmuyor mu?