Encümen-i Daniş’ten ETÖ’ye -I-
Ülkemizde cumhuriyet kurulduktan sonra son 50 yılda halkın oylarıyla iktidara gelenler, askeri müdahaleler sonucu iktidardan uzaklaştırılmışlardır. Antidemokratik, cunta yöntemleriyle 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 tarihlerinde gerçekleşen darbe ve muhtıralar bazen kanlı olmuş, bakanlar ve başbakanlar idam edilmişlerdir. En son 28 Nisan 2007’de adına “sanal muhtıra” da denilen askeri müdahaleyi Ak Parti hükümeti tanımayıp etkisiz kılmıştır.
Entrika, suikast, katletme gibi yöntemlerle yönetimi ele geçirme teşebbüsleri dünyada pek çok ülkede olduğu gibi Osmanlıda da sıkça görülmüş ve kimi zaman da fiilen gerçeklemiştir.
Bizi ilgilendiren konu bugünlerde adına ETÖ denilen illegal yapılanmanın halkın oylarıyla iktidara gelen Ak Parti iktidarını devirme planlarının kökenlerine inmektir.
Ergenekon nedir?
Nasıl kuruldu?
Bu örgütün ilham kaynağı olan illegal yapılanmaların 150 yıllık geçmişi nedir?
Osmanlı döneminin özellikle son yarım yüzyılında “yönetime ortak olma, yönetimi ele geçirme istekleri” kurulan örgütler eliyle gerçekleştirmeye çalışılmıştır.
Aslında dünyanın her ülkesinde yönetimde söz sahibi olma, iktidar olma çabaları vardır. Asıl ve makbul olan legal/meşru yollarla belirlenen kurallar esas alınarak yönetimin el değiştirmesidir. Kimi zaman da maalesef yönetim zorla, darbe/ihtilal ve entrikalarla başka güçlerin eline geçmiştir.
Osmanlı döneminde örgütlü olarak yönetimi baskılarla etkileme çabaları 1840’lı yılların sonunda başlamıştır. Bu uygulama Osmanlı’da ilk kez Padişahların “ikna edilerek”, Osmanlı yöneticilerine akıl hocalığı yapmak, yönetime de “gerektiğinde ‘balans ayarı’ çekmek için” aralarında dönemin b/ilim erbabının bulunduğu bir grup yapmıştır. Bunu sonradan fiili bir devlet kurumu olacak olan Encümen-i Daniş gerçekleştirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu yıkılsa da “Encümen-i Danis” Cumhuriyet’te de devam etti. Bu kurumun devlet politikalarının belirlenmesinde çok önemli bir roller oynadığı muhakkaktır. (son yıllarda da tekrar gündeme gelen bu yapılanmanın neden gizli tutulduğu, ne gibi faaliyetlerde bulunduğunu örnekler vererek açıklayacağız)
Encümen-i Daniş, Osmanlı döneminde Ahmet Cevdet Paşa tarafından Sultan Abdulmecid’e bir mektup sunmakla (26 Mayıs 1846) başlayan çalışmalar sonucunda 1851′de resmen kurulur. O dönem kuruluş amacı –kâğıt üzerinde- eğitim kitaplarını hazırlama gibi görünse de neticede “bilirkişi” olma özelliğinden dolayı padişaha zaman zaman “balans ayarı” yapma hevesindedir Encümen- Daniş. Zaten kısa bir süre sonra eğitim kitaplarının yanı sıra neredeyse her türlü kitap hazırlığı, basımı, dağıtımı onların “olur”uyla mümkün olabiliyordu.
19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Ahmet Cevdet Paşa’nın sultan Abdulmecid’i ikna etmesiyle çalışmalara başlayan Encümen-i Daniş; Padişah’ın bizzat onayı ve katılımıyla 18 Temmuz 1851′de büyük bir törenle açılır. Encümen-i Daniş Eğitim Kurulu 40 tane dâhili, 30 tane harici üyeden oluşuyordu. Bu üyelerin taşıması gereken özellikler kurul tüzüğünde açık ve net bir şekilde belirtilmişti. Örneğin dâhili üyelerin, bir ilim dalında mütehassıs olması, bir yabancı dili bilmeleri, bir eser hazırlama veya tercüme kabiliyetlerine haiz olmaları şart koşuluyordu. Harici üyelerin kurula kabul şartları ve görevleri ise farklıydı.
Reddi miras yapılsa da Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’nın mirası üzerine kuruldu. Ama bu mirasta en çok öne çıkan “kurucu felsefedeki” yapılanma şekli oldu; “derin cumhuriyet”…
Doğrusu cumhuriyetin kuruluş felsefesine yaklaşık 2 asırdır süren “Batı'ya dönük siyasi projeler”de ulaşılabiliriz. Asıl kurucu damar bu süreçte açıldı. Öteden beri bizdeki batı hayranlığından özgürlük, eşitlik, aydınlanma değil; batılı giyim-kuşam, batı türü ve hazcı yaşam tarzı kastediliyordu. Kimi zaman batı türü eğitim talepleri de yine bu hazcı yaşam tarzı amaçlanarak dile getiriliyordu.
İşin bizi ilgilendiren tarafı bu siyasi projeyi gerçekleştirmek isteyen güçlerin örgütlenmelerinde daha sonradan dünyaca tehlikeli görülen uluslar arası terör örgütüyle ilişkisi. Zira bu ilişkiden sonra suikastler, provokatif eylemler, baskınlar ve tabii ki darbeler süreci başlar.
Carbonari örgütünden söz ediyorum. İtalya Mafyası tarafından kurulan Carbonari (kömür işçileri) örgütü “bizimkilerin” hem örgütlenmelerinde hem de eylemlerinde oldukça etkili olmuştur. İtalya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde terör estiren Carbonari terör örgütünün Osmanlı dönemindeki muhaliflerle ilişkisi Osmanlı’da ciddi bir kırılma noktasıdır.
Bab-ı Ali baskını,
31 Mart Vak’ası,
Darbe ve diğer darbe teşebbüslerinin Carbonari’nin eğittiği örgütler üzerinden gerçekleşti. Son yıllarda ortaya çıkarılan BALYOZ, ELDİVEN, SARIKIZ, YAKAMOZ darbe planlarının kökleri İtalyan Mafyası Carbonari'ye kadar uzanır. Ülke ve demokrasi birebir benzeyen ve fakat az format değiştiren bir yapılanma ile karşı karşıya kalmıştı.
Devam edecek…