En keyifli Yazım Bu…
Bugüne kadar kaç bin tane yazı yazdım bilmiyorum. Kaç bin tane haberi kaleme aldım, kaç bin tane köşe yazısıydı, makaleydi, yorumdu hesap etmedim.
Ancak, şu an kaleme aldığım, daha doğrusu bilgisayarda yazdığım bu yazımın, en keyifli, en coşkulu, en duygulu ve en hararetli yazım olduğunu biliyorum.
Hep beraber, günlerdir, belki de haftalardır, hatta ve hatta aylardır, daha doğrusu yıllardır bir PKK belasını yaşıyoruz.
Kimine göre 24 yıl, kimine göre 27 yıl bu PKK eşkiyası ile uğraşır olmuş Türkiye...
Bu çeyrek yüzyıllık zaman süreci içerisinde, çok canlar yandı, çok kanlar aktı...
Şehitlerimizin büyük çoğunluğunun kemikleri dahi toprak oldu.
Ama onları doğuran anaların yürekleri kanamaya halen devam ediyor.
Gazilerimiz, toplum içerisinde ilk zamanlar olağan üstü bir ilgi görürken, kimi zaman ise bizleri, sağlam insanlarımızı bile kahreden olaylara ve tavırlara muhatap olup, yürekleri bir kez daha sızlattı.
Kah onlarla öldük, kah onlarla güldük...
Fakat bir türlü bu üç-beş çapulcu dediğimiz PKK eşkiyasını sona erdiremedik.
Belki, ilk yıllarda çok küçük gördük, üzerine gitmedik. Zannettik ki, münferit üç-beş kişinin gösterisi, kendini ispatlaması...
Meğerse öyle değilmiş. Meğerse arkasında tüm dünya varmış belanın.
Geç anladık... Güç anladık...
Bu arada onbinlerce can verip, onbinlerce gencimizin kanını güneydoğu dağlarında akıttık.
Taa ki, PKK eşkiyasının kahpe pusular kurup, kalleşçe yaptığı baskınlarda, aslan gibi yiğitlerimizin canlarını artık birer ikişer değil der, onar onbeşer almaya başlayıp, ateş düşen ocakların seslerinin arşa çıkmasına kadar...
Bir kez daha aydık ki, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözünün ne kadar doğru olduğuna...
Bir kez daha gördük ki, dört bir tarafımızın dost çemberi içerisinde olmadığına...
Bir kez daha gördük ki, bizlerin birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuzu görenlerin, nifak tohumlarını daha fazla ektiğine...
Bir kez daha gördük ki, bizler ne kadar birleşirsek, o kadar güçleniyoruz ve bu da bizi tanıyan her ülkeyi rahatsız ediyor...
Ve, bizler bundan sonra artık kendi aramızdaki ayrık otlarını temizleyip, tek bir vücut, tek bir yürek, tek bir yumruk olduğumuz takdirde, karşımıza çıkanları öfkemizle dahi yok edecek bir güçte olduğumuzun bilincinde olmalıyız...
..............................
Dün Bandırma’da bir miting vardı...
Yurdun dört bir yanında düzenlenen teröre lanet ve şehitlerimize saygı mitinglerinden biri gibiydi görüntü... Ama dışarıdan bakarsanız öyle...
Bir de mitingin içine girdiğinizde, bu mitingin hiç de öyle bir miting olmadığını kavrıyorsunuz...
Genciyle... Yaşlısıyla... Kadınıyla... Erkeğiyle... Çocuğuyla... Bebeğiyle... Tüm Bandırma ordaydı.
Hepsi bir ağızdan teröre lanet okurken, düşmana da haykırıyordu;
HEPİMİZ MEHMETÇİĞİZ... HEPİMİZ TÜRK’ÜZ.
Evet, aslında bu slogan çok büyük anlamlar içeriyordu..
Hem içeride, hem de dışarıda...
Özellikle, bir saat gibi bir süreç içerisinde ortaya çıkıp da “hepimiz ermeniyiz” diyenlere...
Ölümün her şekline, terörün her türlüsüne karşı olduğumuzu daha önce defalarca söyledik, ama bir kez daha dile getirmekte fayda var.
Ermenisine de, Yahudisine de, Hıristiyanına da...
Kısacası Allah’ın yarattığı her canlının ölümü, insan olanı, vicdan sahibini üzer.
Amma, şu var ki, insanın kendi canından, kendi kanından, kendi dininden birisinin ölmesi ise yüreğini dağlar...
O’na daha bir başka sahip çıkar, O’nun ardından daha farklı ağlar.
Aynı, birbiri ardına şehit verdiğimiz her biri aslan parçası olan Mehmetçiklerimizin ardından döktüğümüz gözyaşları gibi...
İşte, dün Bandırma sel oldu Cumhuriyet Caddesinden, Cumhuriyet Meydanına aktı adeta.
Böylesine duygulu, böylesine coşkulu ve böylesine de manevi yüklü bir topluluğu görmek her kişiye nasip olmaz.
Bandırma, dün bir tarihi yaşadı.
Tarihi bir olguyu sahneye koydu...
Öfke yüklüydü ama son derece de vakurdu.
İçinde yanan ateşi attığı sloganlarla söndürmeye çalıştı, ama çevresini yakmadan.
Saygı duruşunu büyük bir sessizlik içerisinde gerçekleştirirken, İstiklal Marşını ise hançereleri yırtılırcasına söyledi...
Ben bugüne kadar böylesine yürekten söylenen, böylesine coşku dolu bir İstiklal Marşı’nın söylenmesine şahit olmadım desem yeridir.
Dikkat ettim, herkes var gücüyle milli marşını okurken, göğsü de gururla kabarıyordu.
Kabaran bu göğüsler, aynı zamanda düşmana da her an siper olacağının işaretlerini veriyordu.
Kadın, erkek ayrımı olmadan hem de...
Bir kez daha Türk olmakla ne kadar gurur duyduğumu anlatamam.
Sadece ben mi?
Tabii ki değil... O meydanı dolduran onbinlerce kişi de aynı duygular içerisindeydi...
Koskoca Cumhuriyet Meydanı... Türklüğü ile gurur duyuyor ve bunu haykırıyordu.
Bir kez daha Yaradanıma dua ettim; “İyi ki benim Türk olarak doğmamı bana nasip ettiği için...”
Sanırım, herkes de benzeri duaları yapmıştır kendi içinden...
............................
Meydan gümbür gümbürdü... Çağıl çağıl çağlıyordu sanki...
Özellikle gençler... Muhteşemde gençler...
Hele bir Yüce Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni seslendirdiler ki, her birini tek tek öpesim geldi...
Hep bir ağızdan, seslerinin vargücüyle hem de...
Üstüne üstlük orijinal halini seslendiriyorlardı. Her kelimesini de yanlışsız söylüyorlardı...
Gürül gürüldü gençlik... Coşku doluydu...
Merak ettim, hitabenin ardından hemen yanımdaki gençlere sordum, “Bedhahlarından ne anlıyorsun?” diye... Birkaçı aynı anda cevap verdi; “Kötü insan, kötülük isteyen...” diye.
Alacağımı almıştım ve artık gerisini sormadım.
Demek ki, Gençliğe Hitabeyi kelimesi kelimesine ezbere bildikleri gibi, anlamını da biliyorlardı.
Nasıl sevindim... Nasıl mutlu oldum anlatamam.
Helal olsun gençler size...
...............................
Müftü Halil Uzun dua yaptırıyor...
Koskoca meydanda sadece onbin kişilik bir tek ses çıkıyor “AMİN” diye...
Bandırma koskoca bir meydana toplanmış, Yüce Allah’ın huzurunda da, kendisine düşmanlıkta bulunanları lanetliyor, onları kahretmesini istiyor.
Dikkat ediyorum, Müftü Uzun duygusal bir şekilde duasını yaptırdıkça, gencinden yaşlısına kadar gözyaşları akmaya başlıyor...
Coşku seli, bir anda duygu sağanağına dönüşüyor... Ve hep bir ağızdan onlarca kez tekrarlıyoruz AMİN diye...
Ve, onbinlerin elleri Yaradan’a açılıp, şehitlerimizin ardından hep birlikte FATİHA okuyup, en azından onların ruhlarını ferahlatmaya çalışıyor...
............................
Bandırma, belki de Bandırma olalı böylesine coşku dolu, böylesine duygu dolu, böylesine muhteşem kalabalığı görmedi...
İlk kez, düşmana karşı oluşturulan böylesine muazzam kalabalık, hep bir ağızdan seslendi;
HEPİMİZ MEHMETÇİĞİZ... HEPİMİZ TÜRK’ÜZ.
Zaten, mitingin ardından kısa bir değerlendirmede bulunan Belediye Başkanı Recep Eraydın, gözleri nemli nemli; “İşte Bandırma bu...” diyerek, duygusunu dile getirmedi mi?
Helal olsun sana Bandırma...
Helal olsun sana Bandırmalım... Selam olsun...