Emperyalistler Çanakkaleyi Geçememişti Ama
Birinci Dünya Savaşı içinde en önemli yeri Çanakkale Savaşının aldığını söylemek bir abartı değildir. Savaşa katılanların çok olması, tarafların uğradığı insan zayiatının dehşet verici boyutlarda olması ve savaşın en az üç yıl daha uzamasına yol açmış olmasından dolayıdır. Üstelik savaş içinde itilaf devletlerinden Rusya’nın yardım alması Çanakkale Savaşı ile engellenmiş, böylece Rusya’da Bolşevik/Komünist bir darbeyle rejim değişikliğine de yol açmıştır. Soğuk Savaş dönemi de SSCB’nin 1991’de dağılmasına kadar sürmüştür.
Birinci Dünya Savaşında hatırlanmalıdır ki İtilaf Devletleri (İngiltere-Fransa-Rusya) ile İttifak Devletleri (Almanya-Avusturya/Macaristan İmparatorluğu-Osmanlı Devleti-Bulgaristan) arasında olmuştur. İtilaf Devletlerinin lideri durumundaki İngiltere’ye ve onun Deniz İşleri Bakanı Churchill’e göre; Osmanlı Devletinin savaş dışında bırakılması savaşın sonunu getireceği gibi, itilaf devletlerinin de zaferine yol açacaktır. Bunun için de ortak bir donanmanın Çanakkale Boğazı üzerinde İstanbul’a gönderilmesi yeterli olabilir. Çünkü Osmanlılar 1912’deki Balkan Savalarında çok perişan bir hale düşmüştü. Bir ay gibi kısa bir sürede bütün Balkan topraklarını kaybetmişti. Çanakkale Boğazından İstanbul’a gönderilecek bir donanmayı Osmanlı Devleti durduramazdı. Donanma İstanbul’a ulaşıp teslim alır oradan Karadeniz’e açılarak Rusya’ya da her türlü yardımı yapabilirdi. Böylece Almanya’da çaresiz kalır teslim olurdu.
İşte bu görüş ve değerlendirmelerin sonunda İngiltere ve Fransa’nın ortak bir donanması Çanakkale Boğazına gelmiştir. Çanakkale Boğazı ise: boyu 62 km, en dar yeri 1.375 m’dir. Osmanlılarda muhtemel bir saldırı bekledikleri için boğazın her iki tarafında kaleler, istihkamlar oluşturmuş, günün şartlarına göre savunmasını tahkim etmiştir. Boğazın her iki kıyısında da mayınlama çalışması yapılmıştır. Bir donanmanın 62 km’lik bir boğazı her iki tarafındaki kale/istihkamları etkisiz hale getirerek İstanbul’a ulaşması oldukça abartılı bir hayal olmalıdır.
İtilaf Devletlerinin donanması 3 Kasım 1914’te Boğazın güneyden giriş kısmının her iki yakasını da bombalayarak Çanakkale Cephesini fiilen açmıştır. İtilaf Donanması bombalama işini 18 Mart 1915’e kadar defalarca tekrarlamıştır. 18 mart günü ise en büyük savaş gemilerinin eşliğinde nihai saldırılarını başlatarak boğazı filen geçmeye teşebbüs etmişlerdir. Ne var ki Osmanlıların önceden boğazı mayınlamış olmaları, itilaf donanmasının kara tarafından yoğun bir topçu ateşine tutulması sonunda, itilaf donanması büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmıştır. Böylece İngilizlerin öngörüsüne göre; ilk top ateşinde kaçacak, dağılacak olan Osmanlı tarafı dağılmadığı gibi büyük bir zafer kazanmıştır.
İngilizler karada mevzilenmiş Osmanlılara karşı denizden üstünlük sağlayarak boğazı geçmelerinin mümkün olmayacağını kabul etmişler bu sefer de Çanakkale Boğazının batı kısmındaki Gelibolu yarım adasına asker çıkararak kara savaşı başlatmışlardır. İngiliz kuvvetleri General Hamilton komutasında iken, Osmanlı kara birlikleri ise Alman Generali Liman Von Sanders komutasında V. Ordu olarak düzenlenmişti. V. Ordu 2 kolordu ve 6 tümenden oluşmuştu. Kolordu Komutanları (kendileri kardeş olan) Esat ve Vehip Paşa idi. Mustafa Kemal Paşa’nın komutasındaki 19. Tümen bir yedek kuvveti idi ve Esat Paşa’ya bağlı idi. İki yüz kadar savaş ve nakliye gemisi ile başlangıçta itilaf devletleri 80 bin kişilik bir kuvveti 24/25 Nisan 1915’te Gelibolu yarımadasına ve Anadolu kısmındaki Kumkale’ye çıkarma yaptılar. Böylece kara savaşları fiilen başlamış oldu. Savaş içinde İtilaf Devletleri asker sayısını yaklaşık 500 bine çıkardı. İngiliz askerleri arasında Hindistan’dan getirdikleri Müslümanlar ve Fransız askerleri arasında da Cezayir’den getirilen Müslümanlar vardı. Bu Müslümanlarda kardeşleri olan Müslüman Osmanlı askerlerine karşı savaşmak zorunda kalmıştılar. Buna karşılık Osmanlı kuvvetleri kara savaşının başladığı ilk gün 20 bin iken sonradan bu sayı sürekli takviye edilerek arttırılmıştır. Bilinen kesin bir rakam olmayışına karşılık ölü-yaralı ve esir düşenlerle birlikte Osmanlıların Çanakkale Cephesine gönderdiği asker sayısı 500 bin civarındadır.
Çanakkale Savaşı çok dar bir alanda gerçekleşmiştir. Bu yüzden Siper Savaşı diye de isimlendirilmiştir. İngilizlerin İstanbul’a ulaşma beklentilerine karşılık Osmanlılar için bu savaş var olma veya yok olma savaşı olarak görülmüştür. Her türlü fedakarlık yapılmıştır. Hemen her şehirden askerlik tecrübesi olan olmayan on binlerce insan Çanakkale’ye gönderilmiştir. Askerlik çağına henüz ulaşmamış binlerce liseli genç cepheye sevk edilmiştir. 1915’te başta İstanbul olmak üzere pek çok şehirde liseler mezun vermemiştir. Çünkü lise son sınıf öğrencileri cepheye gönderilmişler ama bir çoğu geri dön(e)memiştir. Çanakkale’de savaşan Osmanlı askerlerinin toprak kazanma, ganimet elde etmek gibi bir amaçları yoktu. Tümüyle kendi vatanlarını savunmak için savaştılar. O vatan’da elbette özgür ve başı dik olarak yaşamak en büyük arzuları idi. Çanakkale’de savaşanların amaçlarını ve özelliklerini M. Akif’in Boğaz Harbi isimli şiiri en güzel şekilde açıklamış olmalıdır. Çanakkale’de savaşan şehit düşen veya gazi olanların düşmanın boğazdan geçmesini engelledikleri kesindir. Ama o düşmanın daha sonra başka yollarla başkente ulaştığı ve “çağdaş muasır medeniyet” yahut “batılı değerler” adıyla değişmeyen bir iktidar odağı olduğu da görülmüştür.
Çanakkale de her iki tarafta olağan üstü fazlalıkta can kaybı yaşamıştır. Türk tarafının savunmada olmasına karşılık büyük can kaybı yaşamasını yalnızca kahramanlıkla açıklamak yeterli olmayabilir: “Çanakkale muharebeleri Mehmetçik için büyük bir şeref olduğu halde orada kumandanlık etmiş zabitan için hiç de yüz ağartıcı değildir. Çanakkale sırtlarında dört yüz bin vatan evladını gömen bir zabitan kadrosunun muvaffakıyetinden bahsedilemez. Muharebede zayiatın bir numaralı amili muhakkak ki kötü sevk ve idaredir.” Üstelik itilaf devletlerinin yüz binleri aşan kara birlikleri, kara savaşından da hiçbir sonuç alamadıkları için 19 Aralık 1915 ile 9 Ocak 1916 arasında çekilmiştir. Siper savaşı olmasına rağmen, siperlerden su, sigara gibi takasları hikayeleri olacak kadar hikayelerin bilindiği bu savaş bölgesinde yüz binlerce askerin ve malzemenin hiçbir takibe ve kayba uğramadan sessiz sedasız bir şekilde ayrılıp gitmesi onların şansından daha çok Osmanlı tarafını idare edenlerin beceriksizliği ile ihmalleri ile açıklanabilir.
Çanakkale Savaşı hakkında çok garip bir tartışmada bu zaferin “Türklere ait olup olmadığı” etrafında yapılmaktadır. Aslında Türkiye’de Çanakkale Savaşı uzun bir dönem önemli sayılmamıştır. Muhtemelen Mustafa Kemal’in bu savaşta daha alt seviyelerde bir yerde olması bu duruma yol açmıştır. Ancak 1930’larda cephe komutanının bir Alman Generali olmasından dolayı, Almanya’da bu savaşın bir “Alman zaferi” olduğu iddiaları fazlaca tekrarlanınca, Türk makamları da Çanakkale’ye daha fazla ilgisiz kalmamıştır. Mustafa Kemal’in savaştaki yeri büyük ölçüde yüceltilerek onun komutanları da yok sayılacak şekilde ele alınmaya başlanmıştır.
Lozan’da İngiliz tarafının baskısı ile Çanakkale cephesinde ölen İngiliz ve Avustralyalı askerler için mezar yerleri tahsis edilmiştir. İngilizler ve Avustralyalılar kendi askerlerinin mezarlarını ziyaret için binlerce millik mesafelerden gelerek özel anma toplantıları/ayinleri yaptıkları için Türkiye tarafı da artık kendi şehitlerine daha fazla kayıtsız kalmadı. Böylece dış şartların zorlamasına bağlı olarak resmi makamların Çanakkale’ye ilgileri yönelmiştir. Çanakkale’de şehit düşenlerin etnik kimlikleri de bazı çevreler için bir tartışma konusudur. Osmanlı sınırları içinde elbette Türk olmayalar da vardı. Nüfus sadece Türklerden ibaret değildi. Doğal olarak bu durum Osmanlı askerlerinin içinde de Türk olan ve olmayanların da var olmasına yol açmıştır. Mustafa Kemal’in komutanlık ettiği 19. Tümenin içinde ile iki tane Arap askerlerden oluşan alay vardı. Üstelik bu iki alayın neredeyse tümü de şehit düşmüştür. Çanakkale Savaşının Türk adıyla anılması ne bu Arap askerlerini Türk eder ne de yaptıkları şerefli işin değerinde bir azalmaya yol açar. Bazı çevreler Çanakkale Savaşındaki Türk adını başkalarının varlığının yok sayılması gibi şartlanmayla şehitlerin etnik şeceresini tutmaya çalışırken yine bazı çevrelerinde Çanakkale de Türk olmayan diğer Müslüman askerlerin varlığını adeta bir zül sayar gibi anlamlar yüklemesi muhtemelen en çok savaşta ölenlerin aziz hatıralarına karşı bir çeşit saygısızlıktır.
Çanakkale savaşı tarihin kırılma dönemidir. Bu savaşla yıkılan, hasta adam sayılan Osmanlılar kibirli İngilizleri, Fransızları adeta helak etmiştir. Savaşın üç yıl daha uzamasına, Rusya’da Çarlık idaresinin yıkılmasına, SSCB’nin kurulmasına yol açmıştır. Çarlık idaresi yıkılmasaydı muhtemelen Doğu Anadolu Rusya’nın elinde kalacaktı ve günümüzde Türkiye haritası içinde yer almayacaktı. Çanakkale’de helak edilen sömürgecilerin boğazı geçemedikleri halde sonradan başkentte iktidarın en asli ve demirbaş tanzim edici bir unsuru haline gelmesi, Çanakkale’deki şehitlerin değerinde kahramanlığında bir tenzilata yol açmaz. Aksine sonraki kuşakların sorumluluklarının suçlarının katlanarak arttığını gösterir. Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şehitleri için yazdığı şiir o dönemi destansı bir açıklamasıdır:
S E Ç İ L M İ Ş K A Y N A K Ç A1-A.Mete Tunçoku, Anzakların Kaleminden Mehmetçik, Ankara 1997.
2-Cemil Conk, Çanakkale Conkbayırı Savaşları, İstanbul 1959.
3-Esat Bülkat, Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, Hazırlayan: İlhan Ilgar, Baha Matbaası, İstanbul 1975.
4-Fahrettin Altay, 10 Yıl Savaş (1912-1922) ve Sonrası, İstanbul 1970.
5-Falih Rıfkı Atay, 19 Mayıs , Ulus Basımevi, İstanbul 1944.
6-Fahir Armaoğlu, 20. YY Siyasi Tarihi, C.I-II, İş Bankası Yayınları, Ankara 1983.
6-Genel Kurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, Osmanlı Devri, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekâtı, V. Cilt, 3. Kitap, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1980
7-Göncü-Şahin Aldoğan, Siperin Ardı Vatan/ Türk Cephesinden 1915 Deniz ve Kara Muharebeleri, Epsilon Yayınevi, İstanbul 2006.
8-İkdam Gazetesi, Çanakkale Cephesi, Hazırlayan: Murat Çulcu, Denizler Kitapevi, İstanbul 2004.
9-İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C.4, Doğu Kütüphanesi Yayınları, İstanbul 2011.
10-Liman Von Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, Çeviri: Resul Bozyel, Kesit Yayıncılık, İstanbul 2006.
11-M. Kemal Atatürk, Arıburnu Muharebeleri Raporu, TTK Yayınları, Ankara 1990.
12-Nigel Steel-Peter E. Hart, Gelibolu: Yenilginin Destanı, Çevirmen: Mehmet Harmancı, Epsilon Yayınevi, İstanbul 2005.
13-Robin Prior, Mitin Sonu Gelibolu, Çeviren: Füsun Tayanç-Tunç tayanç, Akılçelen Kitaplar, Ankara 2012.
14-Ruşen Eşref Ünaydın, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat, Ankara 1930.
15-Yeni Mecmua, Çanakkale 5-18 Mart 1915, Fevkalede Nüsha, Hilal Matbaası, İstanbul 1918.
16-Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılab Tarihi / Çanakkale Vuruşmaları ve Onların Tepki ve Sonuçları, C.III, TTK, Ankara 1983.