content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 Eyl

Emeklilik Dönemi Geldi…

İnsanlar için koltuğu (özellikle de zirvede iken) terketmek çok zordur. Hepimiz, zannederiz ki, biz olmazsak işler yürümez; ülke batar.Halbuki; yeri doldurulamayacak insan yoktur. Mezarlıklar da yeri doldurulamayacağı sanılanlarla doludur. Ve hayat devam etmiştir, ülke de batmamıştır.

Üst düzeydeki görevler, yorucu ve yıpratıcıdır. Hele; Türkiye gibi, dışarıda düşmanı çok; içeride çıkarcısı / dalkavuğu bol; hergün yeni üzüntülerin / sıkıntıların / provakasyonların / ihanetlerin / nankörlüklerin yaşandığı bir ülkede daha da zor ve yıpratıcıdır.

Nitekim; Sayın Başbakan'ın 10 yıl önceki fotoğrafları ile bugünküleri mukayese edenler, bu yıpranmayı açık biçimde göreceklerdir.

Fiziki yıpranmanın yanı sıra, psikolojik yıpranma; sinirlilik / tahammülsüzlük / kavgacılık da sözkonusu olmaktadır. İstişare önemini kaybetmekte; farklı fikirlere tahammülsüzlük ve aşırı tepki vermeler başlamaktadır.

Ülkemizdeki tablo da budur. Sayın Başbakan, gerçekten çok yorgun ve sinirli görünmektedir. Farklı fikirleri ifade edenlere müsamaha göstermemekte, ağır suçlama ve hakaretleri sıralamaktadır. Ne muhalefet partileri, ne de vatandaşlarla diyalog kalmamıştır. Herkes (AKP grubu / medya / STK'lar / özel sektör vs.) kendini baskı altında hissetmekte, korkmaktadır.

Kararların tek kişi tarafından alındığı; hiçbir danışmanın yapılmadığı ortamda, hataların da çok olması kaçınılmazdır. Nitekim:

1- Milli eğitime getirilen sistem hatalıdır. Herkes, evlatları ve torunları adına huzursuzdur. Ancak, şikayet ve endişelere kulak asan yoktur. Aksine, suçlama ve hakaretler vardır.

Benim 4 no.lu torunum (Tuna) 66 aylık; 3 no.lu torunum (Elif) ise 80 aylıktır. Şimdi, ikisi birden ilkokula başlayacaktır. Müfredat ağır olursa Tuna'ya, çok hafif olursa da Elif'e yazık olacaktır. Ve bu hatalı sistemle binlerce evladımızın geleceği kararacaktır. Zaten çok kalitesiz olan eğitim sistemi, iyice kalitesiz hale gelecektir.

Bu inatlaşmanın gerekçesi nedir? Niçin, vahim bir hatada ısrar edilmektedir? Niçin, uzun yıllar uygulanmış (beş, üç, üç sistemine) dönülmemiştir? Niçin, "Ben yaparım olur, kimseyi dinlemem" havası sürdürülmektedir? Niçin, samimi olarak evlatları ve torunları için üzülenlere hakaret edilmektedir?

2- İşte buyurun, terör politikası; fevkalade başarısızdır. Hudutlarımız kevgire dönmüştür. Bölgede, Devlet otoritesi zaafa uğramıştır. Hergün yüreklerimiz yanmakta, evlatlarımız şehit olmaktadır. 2002'de minimuma inen terör iyice azmıştır.

3- İşte, dış politika; sonuçları ortadadır. ABD'nin güdümüne girilmiş, taşeronluk görevi üstlenilmiştir. Tüm komşularla kavgalı hale gelinmiştir.

Sonunda da tüm yük sırtımıza kalmıştır. Nerede BM? Nerede AB ülkeleri? Nerede ABD? Kim kaç kuruş destek verdi? Hamasi nutuklar atarak, tüm angarya bize kaldı.

İsrail / ABD / AB / Vatikan / Rusya / Suriye - Irak - İran vs. hepsi Türkiye'ye tuzaklar kurma peşinde. Hepsi terör destekçisi. Ve biz Çuvalcı heriften destek bekliyor, ABD'nin ağzının içine bakıyoruz.

4- İşte iç politika. Rüşvet / fuhuş / kaçakçılık / yolsuzluklar / israf / sapıklıklar / tecavüzler / cinayetler / uyuşturucu almış başını gidiyor. Ve iktidar, sadece seyrediyor.

Vergi uygulamaları, ayrı bir fecaat. Gelir dağılımı ise gittikçe bozulmaktadır.

Velhasıl, daha çok madde sayabilirim.

Amacım, ülkesini çok seven, şahsi hiçbir problemi ve beklentisi olmayan; eski bir dostları olarak, AKP'yi (art niyetim olmadan) uyarmaktır.

- Lütfen, kendinize çeki - düzen veriniz.

- Yorulanlar, yerlerini daha başarılı olabileceklere terketme feragatini ve basiretini göstersinler. Çıraklık / kalfalık / ustalık dönemlerinin sonunda emeklilik döneminin gelmesi gerektiğini kabul etsinler. Herşeyin geçici olması gerektiğine, mahkemenin kadının mülkü olmadığına, yerlerinin doldurulamaz olmadığına inansınlar.

Vatan, herşeyden değerlidir. Vatanını seven, feragat ve fedakarlıktan kaçınmaz...

İnsanlar için koltuğu (özellikle de zirvede iken) terketmek çok zordur. Hepimiz, zannederiz ki, biz olmazsak işler yürümez; ülke batar.

Halbuki; yeri doldurulamayacak insan yoktur. Mezarlıklar da yeri doldurulamayacağı sanılanlarla doludur. Ve hayat devam etmiştir, ülke de batmamıştır.

Üst düzeydeki görevler, yorucu ve yıpratıcıdır. Hele; Türkiye gibi, dışarıda düşmanı çok; içeride çıkarcısı / dalkavuğu bol; hergün yeni üzüntülerin / sıkıntıların / provakasyonların / ihanetlerin / nankörlüklerin yaşandığı bir ülkede daha da zor ve yıpratıcıdır.

Nitekim; Sayın Başbakan'ın 10 yıl önceki fotoğrafları ile bugünküleri mukayese edenler, bu yıpranmayı açık biçimde göreceklerdir.

Fiziki yıpranmanın yanı sıra, psikolojik yıpranma; sinirlilik / tahammülsüzlük / kavgacılık da sözkonusu olmaktadır. İstişare önemini kaybetmekte; farklı fikirlere tahammülsüzlük ve aşırı tepki vermeler başlamaktadır.

Ülkemizdeki tablo da budur. Sayın Başbakan, gerçekten çok yorgun ve sinirli görünmektedir. Farklı fikirleri ifade edenlere müsamaha göstermemekte, ağır suçlama ve hakaretleri sıralamaktadır. Ne muhalefet partileri, ne de vatandaşlarla diyalog kalmamıştır. Herkes (AKP grubu / medya / STK'lar / özel sektör vs.) kendini baskı altında hissetmekte, korkmaktadır.

Kararların tek kişi tarafından alındığı; hiçbir danışmanın yapılmadığı ortamda, hataların da çok olması kaçınılmazdır. Nitekim:

1- Milli eğitime getirilen sistem hatalıdır. Herkes, evlatları ve torunları adına huzursuzdur. Ancak, şikayet ve endişelere kulak asan yoktur. Aksine, suçlama ve hakaretler vardır.

Benim 4 no.lu torunum (Tuna) 66 aylık; 3 no.lu torunum (Elif) ise 80 aylıktır. Şimdi, ikisi birden ilkokula başlayacaktır. Müfredat ağır olursa Tuna'ya, çok hafif olursa da Elif'e yazık olacaktır. Ve bu hatalı sistemle binlerce evladımızın geleceği kararacaktır. Zaten çok kalitesiz olan eğitim sistemi, iyice kalitesiz hale gelecektir.

Bu inatlaşmanın gerekçesi nedir? Niçin, vahim bir hatada ısrar edilmektedir? Niçin, uzun yıllar uygulanmış (beş, üç, üç sistemine) dönülmemiştir? Niçin, "Ben yaparım olur, kimseyi dinlemem" havası sürdürülmektedir? Niçin, samimi olarak evlatları ve torunları için üzülenlere hakaret edilmektedir?

2- İşte buyurun, terör politikası; fevkalade başarısızdır. Hudutlarımız kevgire dönmüştür. Bölgede, Devlet otoritesi zaafa uğramıştır. Hergün yüreklerimiz yanmakta, evlatlarımız şehit olmaktadır. 2002'de minimuma inen terör iyice azmıştır.

3- İşte, dış politika; sonuçları ortadadır. ABD'nin güdümüne girilmiş, taşeronluk görevi üstlenilmiştir. Tüm komşularla kavgalı hale gelinmiştir.

Sonunda da tüm yük sırtımıza kalmıştır. Nerede BM? Nerede AB ülkeleri? Nerede ABD? Kim kaç kuruş destek verdi? Hamasi nutuklar atarak, tüm angarya bize kaldı.

İsrail / ABD / AB / Vatikan / Rusya / Suriye - Irak - İran vs. hepsi Türkiye'ye tuzaklar kurma peşinde. Hepsi terör destekçisi. Ve biz Çuvalcı heriften destek bekliyor, ABD'nin ağzının içine bakıyoruz.

4- İşte iç politika. Rüşvet / fuhuş / kaçakçılık / yolsuzluklar / israf / sapıklıklar / tecavüzler / cinayetler / uyuşturucu almış başını gidiyor. Ve iktidar, sadece seyrediyor.

Vergi uygulamaları, ayrı bir fecaat. Gelir dağılımı ise gittikçe bozulmaktadır.

Velhasıl, daha çok madde sayabilirim.

Amacım, ülkesini çok seven, şahsi hiçbir problemi ve beklentisi olmayan; eski bir dostları olarak, AKP'yi (art niyetim olmadan) uyarmaktır.

- Lütfen, kendinize çeki - düzen veriniz.

- Yorulanlar, yerlerini daha başarılı olabileceklere terketme feragatini ve basiretini göstersinler. Çıraklık / kalfalık / ustalık dönemlerinin sonunda emeklilik döneminin gelmesi gerektiğini kabul etsinler. Herşeyin geçici olması gerektiğine, mahkemenin kadının mülkü olmadığına, yerlerinin doldurulamaz olmadığına inansınlar.

Vatan, herşeyden değerlidir. Vatanını seven, feragat ve fedakarlıktan kaçınmaz...

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank