Emekli
Hayatımızda hep bir sıralama hakim. Oyun çağında iken; hep bir an önce okula gitmenin hayali kurulur. Renkli kalemler, silgiler, defterler hep ilgi çeker. Gün gelir, oyun çağını atlatır, okula başlanılır. Ürkeklik ve korkaklık atlatılır. Her yıl okula biraz daha alışılır. Ama bu seferde orta öğretimin hayali kurulur. Tekli yaş sıralamasından kurtulmanın göstergesidir. Çift rakamlı yaşların belki de ilk adımı. Artık büyüme çocukluk arasında bir gel git yaşarsın. Kimi hala çocuk kalmak ister, kimide biran öce büyümek. Ve lisenin, aynı zamanda 18. yaşın hayali başlar. İşte, asıl büyümenin göstergesidir bu…
Lisede gençsin artık. Genç yaşların en güzel olduğu anları yaşarsın. Bir yandan da derslerin ağırlığı altında ezilmemin çabasını harcarsın. Lisenin son yıllarında bu seferde üniversite hayalini kurmaya başlarsın. İyi bir okul, iyi bir bölümü düşlersin. Ama hayat hep insana hayalin en güzeli vermez tabi. Zaman geçer üniversite yılarlıda gelir artık. Okurken yine hayal kurarsın, iyi bir iş ve iyi bir maaş. Zorluğu ve güzelliği ile bu da biter. İşe başlarsın iyi ya da kötü. Belki de üniversiteye gitmeden, belki de, hiç okumadan iş hayatına atılırsın. Evlilikti, çocuklardı derken yine zaman olağanca hızı ile geçmeye başlar. İş hayatının verdiği yorgunluk ve rutin hayat sıkmaya başlar. Biran önce emekli olmanın hayalini kurarsın. Yan gelip yatmak istersin, çalışmadan yıllarını verdiğin kurumun her ay ya da üç ayda bir artık sana bakmasını istersin.
Oysa her emekli bu hayalini gerçekleştiremiyor. Çoğu, çalışmanın verdiği yoğun tempodan bir anda boşluğa düşmenin sıkıntısını yaşıyor. Kimisi de sağlık problemleriyle savaşmaya başlıyor. Çoğunun aldığı maaş, geçimini bile karşılamıyor. Bu sefer yeniden çalışmaya başlıyor. Sözüm ona en iyi yılları...
Çalışmaya başlıyor. Şansı iyiyse hem maaşını alıyor, hem de yaptığı işinin karşılığını ve elden ayaktan düşünceye kadar çalışıyor. Ama şansı yoksa, çalıştığı tespit ediliyorsa; çalışmasına bir şey denmiyor, maaşından kesiliyor.
İnsan elinde olmadan diğer ülkedeki emeklilerle karşılaştırma yapıyor. Çoğunda emekli olanlar dünya turuna bile çıkarken, bizim emeklilerimiz kendi memleketlerine bile gidemiyorlar. Hep bir geçim sıkıntısı ile savaşmak zorunda kalıyorlar. Durup, dinlenme gibi lüksleri maalesef yok. Yıllarını verdikleri kurumlar artık sağlıklı ve rahat bir emeklilik geçirmelerine müsaade etmiyorlar.
hep bir sırlamadan ibaret ama her sırada bir geçim sıkıntısı hakim. Üstelik en rahat edeceğinimizi düşündüğümüz anlarda...
Kültürlü toplum değiliz.
Sanatsallığı önemsemiyoruz.
15-30 yaş arası çoğunlukla kıymeti bilinmeden ve kültüler yatırımlar kendimize katmadan geçiyor sonra akıl başa geliyor ama ne çare ?
Kültürel açıdan tatilin anlamını dahi bilmiyoruz.
Yazın sıcağında kumsalda malak gibi yatmayı ve darı kemirmeyi tatil zannediyoruz.
Evet avrupalılar bütün yıl çalışıyor ama tatil planlamasını çok önemsiyorlar.
Didim Altınkum da kumsalda güneşlenirken kitap okuyanlar hep turist avrupalıdır bizimkiler malum zaten belli oluyor hemen.
Bence kabahat kendimizde ve en önemli yılları kahve köşelerinde okeyle geçiriyoruz.
Ekim 7th, 2009 at 12:32Ve de ev gezmelerinde kısır yiyerek..
Ekim 7th, 2009 at 21:12Haşemayla deniz tsşırmayı da buna dahil edebilir miyiz?
Ekim 7th, 2009 at 23:13