Elli Yaşım Merhaba…
Elli yaşıma girdim. İlk iş olarak soyadımın ilk hecesini adıma ekledim. Eskiden suiçmez idim. Şimdi suyu kendi tarafıma aldım, diğer içecekleri de biraz uzağa atıyorum. Yani “su dışında pek bişey içmez” gibi bir anlam çıkarabilirsiniz. Yaş geldi elliye, yaşam bindi ciddiye..
Adama sorarlar: “Kardeşim bu yeryüzünde yarım asır pabuç eskitmişsin. Ne yaptın? Ne ürettin? Kime ne faydan oldu?”
Yaşamın bir “muhasebesini” yapmayı sevmem. Ama arasıra ömür parantezini şöyle bir gözden geçirmek, hayata yeni anlam ve lezzet katmaya yarayabilir.
Örneğin çocukluk düşlerime vardım mı? Evet, büyük ölçüde. Çocukken de aklımda hep okumak-yazmak, yazı ve araştırma dünyasının kenarlarından içerilere doğru sokulmak vardı.
İşte bu yarım asrın son on-on beş yılında yayımlanmış araştırma kitapları, makaleler, yazı ve denemelerle çocukluk düşlerime doğru yönelmiş olduğumu söyleyebilirim.
İnsanın iş hayatındaki makamları, görevleri geçici oluyor. Kalıcı olan bir-iki alanda veya konuda ortaya yazılı bir şeyler bırakabilmek..ve bunların da toplumun faydasına, yaşam kalitesine katkı vermesi..
Bu ise hem çabuk anlaşılmayan bir olgu, hem de zor bir görev.
Eskiden yaş otuz beş yolun yarısıydı. Şimdi ben yolun yarısını ellide görüyorum. Ninemin yolculuğu bunun kanıtı. Yirminci asrı baştan sona adımlamış. Gerçi 1900’ de doğmuş, ama doğduğu şehirden de hiç ayrılmamış. Kimileri de doğduğu kente dönmemiştir bir daha. Ben hep özlemişimdir Karadeniz’in kıyıcığındaki doğduğum kenti..
Elli yılın öğrettiği en önemli şey sevginin gücü ve insanın hayata gülümsemesidir. Elbette içimizdeki enerjiyi bir meslek veya iş bağlamında somuta döndürüp ortaya bir değer koymalıyız. Ve bunu ömrün tamamında, yapabileceğimizin en iyisi ve en fazlası olarak yapmalıyız. Ama her şeyde sevginin bitmez gücünden nasiplenmek ve onu içimizden alıp hayatın ve insanların sonsuzluğuna akıtmak ancak yarım asırda anlayabildiğimiz bir yaşam gerçeği oluyor.
Elbette planlı-programlı olmak, arada bir hedefler koyup onlara yönelmek iyi de, daha iyisi; kişinin yapabilecekleri ile yaptıkları arasındaki mesafeyi bilmesi ve hep kapasitesinin üst sınırlarına doğru yükselmesi..Niye böyle? Çünkü insan tükenmez, çalışması da bitmez, geride bıraktığı her ciddi uğraş bir yerlerde bir şekilde sürer gider. İnsan, içindeki sonsuz enerjiyle, bir parçası olduğu doğanın sonsuzluğuna karışır son perdede…
Geride unvanlar, kartvizitler bırakmak değil, gönüllerde sıcacık bir tebessüm ve zihinlerde hak edilmiş bir yaşamın iyi anlatılmış bir felsefesini bırakmak bence daha lezzetli, daha zevklidir.
“Yaşama inanmıyorum” diyordu bir arkadaşım. Hep, bir “an” olarak baktığını söylerdi.. Bir nefeslik an. Saatin, sürprizi, nerede ve ne zaman ve de nasıl yapacağını bilemeyeceğimiz “tik-tak”ı..
Ben ise sağlık dışında bir beklentimin olmadığını söylerdim yaşamdan..
Ve ağız dolusu ışıklı bir kahkaha ile kaldırırken, yüreklere de selam çakan yorgun kadehleri..
Ellisine bile varamadan göçüp giden nice canlara da saygıyı unutmadan..
Yaşanmışlığı biriktiren her yaşa ve her başa içten merhaba.
Merhaba, hayatın devam ederek değişen ve değişerek devam eden sonsuz döngüsü..
İsterdim bu yazıdan sonra, denize bir kına gibi kızıllığını yayarak batmaya yaklaşmış akşam güneşini, Fatsa iskelesinden seyretmeyi..
Ya da, bir bahar sabahında Vona Burnuna doğru bata çıka giden balıkçı teknesine, uzaktan da olsa el sallamayı..
Zaten yaşlar da güneşin doğuş ve batış parantezine yılda bir kez de olsa el sallamak değil mi?
Yeni yaşınız hayırlı olsun. Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı huzurlu nice yıllarda makalelerinizi okumak dileğiyle...
Ocak 19th, 2010 at 09:17Uğur Bey çok teşekkürler..
Sizlerle beraber, yazılarımızla, çalışıp ürettiklerimizi paylaşmak, daha güzel günleri birlikte yaratmak ve yaşamak dileğiyle..
Ocak 19th, 2010 at 09:38Merhaba aziz dost.
İsabetli tespitlerinizi imkanlarımız ölçüsünde takip ediyoruz.
Yazılarınızın samimiyeti ve isabeti malum ama bir konudaki temenni ve isabetiliğinizi özellikle belirtmek istiyorum. O da (allahu alem) elli yaşın yolun yarısı olduğudur.
Yolun yarısına gelmişsiniz sadece dostum.
Bir insanın 21. yüzyılda en verimli olmaya başladığı zaman, 50 ve üzeri yaşlar.
Sizden daha çooook eserler bekliyoruz.
Bilgi İletişim ağımızın logosundaki sol anahtarında da belirtildiği gibi, baki kalan bu kubbede hoş seda...
Hoş sedanızla, ve yine bilgi iletişim ağımızın amblemindeki parmak izi gibi dünyaya izler bırakmaya devam edeceksizin uzun yıllar.
Ve bizler hayatta oldukça sen ve senin gibi insanların takipçisi, destekçisi, limanı, dinginleşme mekanı olmaya gayret edeceğiz.
İyi ki doğdunuz, iyi ki varsınız. Nice sağlıklı huzurlu başarılı yıllar temennisiyle...
Not:
Ocak 19th, 2010 at 15:19Ekonomik değinimler zaten uzmanlık alanınız ama deneme yazılarınızın derinliğinin de artık çok çok ileri boyutlara vardığını söylemeliyim.
Sevgili dostum Ahmet Bey;
Güzel sözlerinize, dileklerinize çok teşekkür ederim.
Tüm uğraşlarımız birlikte, paylaşarak ilerleyecek, derinleşecek ve topluma sunacağımız doğru ve güzel yaklaşımlar olarak yaygınlaşacaktır.
Doğruları, gerçekleri sadece güzelce ve akıcı bir dille yazmak yeterli değil, ayrıca sizin de yaptığınız gibi bunların sevildiğini içtenlikle belirtmek, desteklemek de çok güzel ve saygın bir davranış. Sağolasın, yorumların öğretici ve mutluluk verici.
Ocak 20th, 2010 at 08:46Yazmak sevdalı ve çetin bir uğraş..
Yazının ve güzelliklerin bitimsiz sıcaklığıyla..
Sevgiler..
Sayın SUİÇMEZ;
Artık su içen bir insan olarak yaşamanız çok hoş bir ayrıntı,eminim ki elli yaşı devirebilen insanlardan olmak güzeldir. Yeni yaşınızın en güzelliklerini yaşamanızı diliyorum.
Sevgiler.
Ocak 20th, 2010 at 13:09Aslı Hanım,
Hoş ayrıntıyı yakalayıp yazmanız çok mutlu etti.
Güzel dileklerinize içten teşekkürler..
sevgilerimle..
Ocak 20th, 2010 at 15:42