content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

08 Ağu

Ellerini Kesen Kadınlar

Hz. Yusuf’un Züleyha tarafından uygunsuz ilişkiye çağrılmasını işlediğimiz ‘Hadi Gel Yusuf’um’ başlıklı yazımızı 29. ayete vurgu yaparak bitirmiştik.

“Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.” (Yusuf suresi 29.ayet)

Ancak kapatılmaya çalışılan bu çirkin olay, Yusuf ve kadına uyarı ve onların buna riayet etmesiyle bitip gizlenmedi. Her nasılsa olay sarayda kalmayıp sızdı; sızdırıldı; sebep her neyse şehirde kısa sürede yayıldı.

Bu durum 30.ayette şu şekilde anlatılır: “Şehirde birtakım kadınlar: “Aziz'in karısı, (hizmetçisi olan) genç (delikanlı) kölesinin gönlünü çelmeye kalkmış. Öyle ki Yusuf'un sevdası onun kalbine işlemiş. Doğrusu biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.” (Yusuf suresi 30,ayet)

( الْمَد۪ينَةِ فِي نِسْوَةٌ ) ‘Nisvetün fil medine’ ifadesi ‘şehirdeki kadınlar’ daha çokta ‘şehirdeki bazı kadınlar’ şeklinde anlaşılmıştır. Biz bu ifadeyi şehirdeki üst düzey seçkin kadınlar, elit tabakanın etkin eşleri, elit konumdaki kadınlar şeklinde anlıyoruz. Yalnızca ‘nisvetün’ ifadesi kullanılmış olsaydı sıradan ve her kesimden kadınlar olarak anlaşılırdı. ( الْمَد۪ينَةِ فِي) ‘Fil medine’ ifadesi elbette yukarda ki manayı çağrıştırıyor.

(الْعَز۪يزِ امْرَاَتُ) ‘İmraetu-l’azîzi’: Azizin karısı, ifadesi şehrin en üst düzey yöneticisi, en etkin ve yetkin kişinin eşi, karısı olarak yorum yapılıp anlaşılmıştır.

Kadınlar, azizin karısını ayetteki şu ifadelerle ayıplayıp ve kınamaktadırlar: ( نَفْسِه۪ۚ عَنْ فَتٰيهَا تُرَاوِدُ) ‘tüvaridu fetehe an nefsihi’, ‘delikanlısından murat almaya kalkmış’ anlamı verilmiştir. (فَتٰيهَا) ‘Fetehe’ ifadesi burada esasen Yusuf’un yeni yetme gençliğine işaret etmektedir. Elbet Yusuf kadının emrinde onun hizmetinde hizmetçi ve uşağı konumundadır. Bazı tefsircilerin Azizin, Yusuf’u ilk satın aldığında ifade ettiği üzere (onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz. Yusuf suresi 21. Ayet) azizin karısının evlatlığına da işaret edebilir; bunun için onu kınamış olabilirler.

(حُباًّۜ شَغَفَهَا قَدْ) ‘Gad şeğafehe hubben’, ona olan aşkı yüreğine işlemiş, ona aşkından yüreğinin zarı çatlamış, sevda ateşi bağrını yakmış şeklinde anlaşılmıştır. Bugünkü ifadeyle kadın Yusuf’a vurulup körkütük aşık olmuş. Aşk ateşi içine düşmüş; bu ateş onu yakıp durmaktadır.

(مُب۪ينٍ ضَلَالٍ ف۪ي لَنَرٰيهَا اِنَّا ) ‘İnne lenerahe fi dalalin mübin’, şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz - görüyoruz ki, kadın çıldırmış besbelli - doğrusu, açıkça yoldan çıkmış biri olarak görüyoruz onu, şeklinde anlaşılmıştır. (ضَلَالٍ) ‘Dalal’ ifadesi çoğunlukla sapıklık olarak anlamlandırılmıştır. Bu kelime hata, yanlış manasına da gelmektedir. Bu

durumda bu ifadeyi şöyle anlamlandırmak daha uygun olur: Biz onu işin gerçeği büyük bir yanlış, fahiş bir hata içinde görüyoruz.

Bunun içindir ki azizin karısı bu söylentileri dikkate alır, üzerinde durur. Azizin karısı yanlış bir şey yapmadığı kararında olarak yaptığını haklı göstermek için bu seçkin kadınları saraya davet eder.

(اِلَيْهِنَّ اَرْسَلَتْ بِمَكْرِهِنَّ سَمِعَتْ فَلَمَّا) ‘Felemme semihat bi mekrihinne erselet ileyhinne’, kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı - onların gizliden gizliye dedikodu yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi anlamındadır. (بِمَكْرِهِنَّ) ‘Bimekrihinne’ genelde dedikodu manası verilmiştir. Şöyle anlamak doğrudur: Onların hile, düzen, dedikodu, olumsuz söz ve eleştirilerini işitince onları saraya davet etti.

(مُتَّكَـٔاً لَهُنَّ وَاَعْتَدَتْ) ‘Ve a’ted lehünne müttekeen’ onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı - onlar için dayalı döşeli bir sofra hazırladı - oturup dayanacakları yerler hazırladı, manalarında anlaşılmıştır. Açık olarak sofra ifadesi geçmemekle birlikte tefsirciler bu ifadeyi devamında ifade edilen kadınlara bıçak verilmesini dikkate alarak mükemmel şekilde hazırlanmış sofra ve rahat döşekler şeklinde yorumlamışlardır.

(سِكّ۪يناً مِنْهُنَّ وَاحِدَةٍ كُلَّ وَاٰتَتْ) ‘Ve a’ted külle vahidetin minhünne sikkinen’ her birine birer bıçak verdi - her birinin eline birer bıçak verdi manasında anlamlandırılmıştır. Burada ‘külle vahidetün minhünne’ ifadesi her bir kadına, bizzat ellerine birer bıçak verildiğine vurgu yapılmaktadır. Bu ifadeden bıçakların önlerine, tabaklara veya sofraya konulması anlaşılmaz. Bilakis kadınların her birinin eline birer birer verildiği anlaşılır.

(سِكّ۪يناً مِنْهُنَّ وَاحِدَةٍ كُلَّ وَاٰتَتْ مُتَّكَـٔاً لَهُنَّ وَاَعْتَدَتْ) ‘Ve a’tedet lehunne muttekeen ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen’, onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı, her birine birer de bıçak verdi ifadesini birlikte müteala ettiğimizde yukarda kısaca değindiğimiz üzere azizin karısının, davet ettiği kadınlar için yaslanıp rahat oturacakları yastıklar, oturaklar ve bunların tamamlayıcısı olarak bıçaklar konulmuş mükellef bir sofra hazırladığı şeklinde yorum yapılmıştır. ‘Müttekeen’ ifadesi oturulup yaslanılacak yer anlamıyla birlikte kombin olarak onlarla birilikte hazırlanan sofrayı ihtiva eder. Günümüzde kullanıldığı şekliyle ‘iftara davet’, ‘yemeğe davet’ nasıl ki mükemmel bir ziyafeti içeriyorsa ayetteki ‘müttekeen’ ifadesi de benzer manayı ifade edebilir. Burada ‘kokteylin’ yüksek masalarda ayaküstü yiyip içmeyi ifade etmesini başka bir örnek olarak verelim.

Bu ifadeleri görünür ve vazıh manasıyla anlamakta bir beis yoktur ki bize göre bu mana daha doğrudur: Yani azizin karısı şehirdeki seçkin kadınları onun hakkındaki dedikoduları için saraya davet edip özel salonda en konforlu ve lüks koltuklarda onları ağırlarken aynı zamanda her birinin ellerine birer bıçak verdi. Ortada ne sofra nede yenilecek bir şeyler vardı. Onları rahat koltuklara alması ve ellerine birer bıçak vermesi azizin karısının haklılığını onlara göstermek için başlangıçta planladığı unsurlardı.

(عَلَيْهِنَّۚ اخْرُجْ وَقَالَتِ) ‘Ve galet uhruç aleyhine’: ‘Çık karşılarına dedi’. Azizin karısı her şeyi önceden ayrıntılarıyla planlamıştı ki bunun gereği Yusuf’u önceden giydirip kuşandırıp hazırlamıştı. Gösterişli bir salonda, konforlu lüks koltuklara misafirleri alarak onları daha işin

başında etkilemiş; bu şaşkınlıkla oturdukları yerde buldukları rahatlıkla tamda kıvamına gelmişlerdi. Ellerine verilen bıçaklar onlar için ayrı bir etkileme planıydı. Bütün bunlar tamamlandığında tam zamanında Yusuf’a ‘uhruç aleyhinne’ diyerek onların karşılarına, onların içine, onların huzuruna çıkardı.

(اَكْبَرْنَهُ رَاَيْنَهُٓ فَلَمَّا) ‘Felemma raeynahu ekbernehu’: Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu pek büyüttüler - Görür görmez hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler. Mısırın etkin ve seçkin kadınları Züleyha tarafından giydirilip kuşandırılan yakışıklı delikanlı Yusuf’u gördüklerinde günün şartlarının öngördüğü giyim, kuşamına, mütenasipliğine, günümüz ifadesiyle yakışıklılığına hayran oldular. Azizin karısının sunumlarıyla onlar üzerinde bıraktığı etkiyle yakışıklı delikanlı Yusuf’u esasen gözlerinde çok büyüttüler. (اَكْبَرْنَهُ) ‘Ekbernehu’ ifadesi bu gerçeğe vurgu yapmaktadır.

(اَيْدِيَهُنَّ وَقَطَّعْنَ) ‘Ve gatta’na eydiyehünne’: Şaşkınlıkla ellerini kestiler. Yusuf’un delikanlılığını gözlerinde çok büyütünce büyük bir şaşkınlık ve dalgınlığa girip ellerinde tutup durdukları bıçaklarla çizik çizik ellerini kestiler. (قَطَّعْنَ) ‘Gatta’na’ ifadesi parça parça, çizik çzik birkaç yerden kesme anlamındadır. Yani azizin karısının sarayda her şeyiyle büyülediği kadınlar, zamanın ölçülerinin üzerinde delikanlı Yusuf’u gördüklerinde bu etki altında Yusuf’u gözlerinde çok büyütüp ellerine tutuşturulan bıçaklarla farkında olmadan ellerini çizik çizik kestiler.

(كَر۪يمٌ مَلَكٌ اِلَّا هٰذَٓا اِنْ بَشَراًۜ هٰذَا مَا لِلّٰهِ حَاشَ وَقُلْنَ) ‘Ve gulna haşa lillahi me heze beşeran in heze illa melekün kerim’: “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler”. Azizin karısının planlarıyla büyülenip delikanlı Yusuf’u gözlerinde büyüttüklerinde farkında olmadan ellerindeki bıçaklarla ellerini kesen kadınlar, kesilen ellerinin acısıyla biraz kendilerine gelir gibi olduklarında yaşadıkları bu durumu Yusuf’a izafe ederek mübalağa içinde onun bir insan olamayacağını, olsa olsa üstün ve değerli bir melek olabileceğini söylediler. Azizin karısı planladığı hedeflere ulaşmış ve aşık olduğu delikanlısı Yusuf’u onlara bir melek gibi göstermişti. Burada ‘Allah’ ve ‘melek’ kavramlarının kadınlar diliyle kullanılması o toplumun Allah ve melek inancına sahip olduklarını hatta esasta ilahi kaynaklı bir dini inançları olduğuna da işaret etmektedir. Zira Kuran, anlatılarında genelde o günkü insanların kullandığı ifadeleri bire bir kullanır.

(ف۪يهِۜ لُمْتُنَّن۪ي الَّذ۪ي فَذٰلِكُنَّ قَالَتْ) ‘Ve galet fezelikünnellezi lümtunneni fihi’: Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir”. Beni eleştirip olumsuz sözler söylediğiniz, dedi kodumu yapıp çekiştirmenize sebep olan o delikanlı işte budur. Beni kınamanıza neden olan bu delikanlıyı kısa bir süre görmeniz sizi kendinizden geçirdi; bendende fazla ona vuruldunuz. Onun harika aurası sizi kendinizden alıp ellerinizi kestirdi. Kendi dilinizle ‘bu insan değil bir melek olmalı’ diyerek aslında benim haklılığımı ifade ettiniz. Belki benden daha çok onu arzu ettiniz; onunla birlikte olmayı istediniz. Zira bazı tefsirciler ( اَكْبَرْنَهُ) ‘ekbernehu’ ifadesini arzu etmeyi çağrıştırır vari yorumlar yapmışlardır.

(نَفْسِه۪ عَنْ رَاوَدْتُهُ وَلَقَدْ) ‘Ve legat ravedethu an nefsihi’: Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Yemin ederim ki ben ondan kâm almak istedim. Azizin karısı bu ifadeyle mısırın kalbur üstü kadınlarına gerçeği açıkça itiraf ediyor. Yaptığı bir yanlışı açık ve bariz utanç duymadan itiraf ediyor. Ve kadınlarda önceden dillerine doladıkları azizin karısını

makul ve haklı görüyorlar. Zira aynı şartlarda her biri azizin karısının yaptığını yapacaklardı. Çünkü o kadınların zamanın gereği olarak en öne çıkardıkları değerlerden biri erkek için genç ve yakışıklılık kadın için ise genç ve güzelliktir. Bu zamanımızda da yaklaşık anlamda böyledir. O gün seçkin Mısırlı bir kadının öne çıkardığı ve reddedemeyeceği tek şey erkek gençliği ve güzelliğidir. Değer söz konusu olunca ahlak ikinci plana düşüvermektedir.

(فَاسْتَعْصَمَۜ)’Festaasem’: Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı - ama o kendini (bundan) sakındı. Azizin karısı burada Yusuf’un iffetli davranıp onu reddederek kendini koruduğunu, herkesin reddedemeyeceği işi yapmayarak toplumun genel temayüllerinin aksine davrandığını açıkça ifade etmektedir.

(الصَّاغِر۪ينَ مِنَ وَلَيَكُوناً لَيُسْجَنَنَّ اٰمُرُهُ مَٓا يَفْعَلْ لَمْ وَلَئِنْ) ‘Vele-in lem yef’al mâ âmuruhu leyuscenenne veleyekûnen minessâġirîn’: Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak - Yine yemîn olsun ki, eğer ona emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve mutlaka küçük düşenlerden olacaktır. Azizin karısı Yusuf’a ilgisinin ondan kam almak isteğinin bitmediğini, bunda ısrarcı olduğunu, sonuçta Yusuf’un onun istediğini yapmak zorunda olduğunu ifade ederek şayet yine iffeti nedeniyle bundan kaçınırsa sonuçta zindana atılacağını veya çok öne çıkardığı namus ve iffeti nedeniyle toplumun gözünde küçük düşeceğini dahası onu küçük düşüreceğini söyleyerek tehdit etmektedir. (الصَّاغِر۪ينَ مِنَ وَلَيَكُوناً) ‘Veleyekûnen minessâġirîn’: Küçük düşenlerden, aşağılananlardan, zelillerden olacak. (لَيُسْجَنَنَّ) ‘Leyuscenenne’: zindana atılacak, tehdidinin önce ifade edilmesi kadının bunu rahatlıkla yapacağını bu sebepten ‘küçük düşenlerden olacak’ uyarısından önce öncelikle bu cezayı verdireceğini; şayet bunda muvaffak olamazsa onu halkın nazarında küçük düşürecek itham ve iftiralarda bulunacağını tehdit olarak söylemektedir.

(كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِنَّ وَاِلَّا تَصْرِفْ عَنّ۪ي مِمَّا يَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِۚ اَحَبُّ اِلَيَّ السِّجْنُ قَالَ رَبِّ وَاَكُنْ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ ) ‘Kâle rabbi-ssicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyhi ve-illâ tasrif ‘annî keydehunne asbu ileyhinne veekun mine-lcâhilîn’: Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi. (Yusuf suresi 33.ayet) Hz. Yusuf’un bu duası, (يَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِ) ‘yed’ûnenî ileyhi’:’bunların beni dâvet ettiği’ ifadesinde sadece Zeliha’nın değil şehrin kalburüstü kadınlarının da Yusuf’u olumsuzluğa, iffetsizliğe davet ettiklerine vurgu vardır. Daha önce sadece azizin karısı onu iffetsizliğe davet etmişken şimdi yüzlerce Zeliha adeta sıraya girmiş ve onu gayri meşruluğa davet etmekteler. Elbette ne kadar dürüst ve iffetlide olsa insan kadınların bu davetine belli bir noktaya kadar dayanabilir. Olumsuz gerçek ve karşı koymanın güçlüğünü Hz.Yusuf ifade ederek Zeliha’nın tehdidini tercih ederek Allah’a ‘zindanın onun için daha iyi ve hayırlı olduğu’ şeklinde dua ediyor. Aksi takdirde kadınların kur, desise, hile ve oyunlarına dayanamayıp onlara uyarak cahillerden olacağını bildirmektedir. Burada ‘dalel’ ifadesinin yerine ‘cahel’ ifadesinin kullanılması bizce manidardır. Dalalete, yanlışa ve sapıklığa düşenlerden olurum beklentisi varken ‘cahillerden olurum’ ifadesinin kullanılması elbet manidardır. (الْجَاهِل۪ين مِنَ) ‘Mine-l câhilîn’ ifadesi aklı ve aklın kullanımını, akıllı davranabilmeyi öne çıkarmaktadır.

(الْعَل۪يمُ السَّم۪يعُ هُوَ اِنَّهُ كَيْدَهُنَّۜ عَنْهُ فَصَرَفَ رَبُّهُ لَهُ فَاسْتَجَابَ) ‘Festecâbe lehu rabbuhu fesarafe ‘anhu keydehunne innehu huve-ssemî’u-l’alîm.’ (Yusuf suresi 34.ayet): Rabbi, onun

duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.- Bunun üzerine rabbi duasını kabul buyurdu da ondan onların tuzaklarını bertaraf etti, hakıkat o, öyle semî alîmdir.

Böylece Yusuf’un suçsuz olduğu bilindiği halde bir süre için zindana atılması uygun görüldü.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank