Eleştirim Kendime!..
Acı da olsa ölüm üzerine yazmış olduğum bu yazıyı ve kendimi, kendi benimi yani Yüksel Mert’i eleştiriyor ve sorguluyorum.
Böylesine yüzeysel, basit, anlamı ve anlaşılması temelden çelişkili olan bir yazı dizisini, doğrusu dostum sana, yani bana yakıştıramadım.
Bunu konuyu ciddi-ye almadığına değil, belki de gecenin geç saatinde, “gurbet”, eşittir “yalnızlık”, eşittir “ölüm” kavramlarını yoğun olarak hafı-zanda muhafaza ettiğin için, “ben bütününde” meydana gelen “dengesizliğin” tabii bir “aksiyolojisi” olarak mazur görüyo-rum.
Ama yine de bu dengesizliğin kronik bir maraz haline gelme ihtimali olduğundan, şu tavsiyelerimi unutma!
Yaşıyorsa şayet Prf. Dr. Recep Doksat beyefendiye git.
Kim mi o?
Pes doğrusu, şimdi çok ayıp ettin! Türkiye’nin ve dün-yanın ender yetiştirdiği “akıl” ve “ruh” hastalıkları uzmanı Recep Doksat beyi kim tanımaz.
Şayet ölmüşse, pes doğrusu, bu ölüm kavramı disketine bir virüs gibi girdi galiba.
Sen hemen acele Haluk Nurbaki’beye git!
Kim mi?
Ya-hu Yüksel sen bir takım medyatik kişilerin reklamını mı yapı-yorsun? Yoksa. Ayıp ayıp eleştiri, meleştiri deyip tereciye tere mi satıyorsun? “Kanser uzmanı, yüzlerce kitabı olan Haluk Nurbaki hocayı kim tanımaz!” Anlaşıldı senin problemin psi-kolojik yahut konserolojik değil, senin asıl problemin “Cinkolonojik” yazın dünyasına bir kavram eklektize ettiğin için seni kutlarım.
Konuyu paranteze almadan mini bir tavsiye.
Otan-tik dil muhafızlarına dikkat et.
Zaman geçirmeden hemen Keto’ya git. Bilirim düşürmezsin kendini “Gözündeki çöpü gör-meyen başkasının gözündekini mertek zannedermiş” anlamın-daki kitabı mukaddes ayetiyle seni uyarıyorum.
Eee pes doğ-rusu şimdide bu kutsal muştuya taktın! Ulan sen eleştiri içinde eleştiri yazı içinde bir mesaj vermeye çalışan sinsi bir ajan mısın yoksa?
Yok bu ata sözüymüş de ben onu kutsal metin-lere ait ayet diye yutturuyormuşum da, yok onu benim ne-nemde bilirmiş de... “Etnik mozaik” olarak “Sarı Geçili” aşiretin-den bir göçer anası olan rahmetli nenem “At Elif “, “Tevrat” ve “İncil” mi okudu?
Saçmalama fikrimi değiştirdim. Sen medyum Me mişe git! O bu konuda daha medyatik, daha uzman ve de çok ünlü. Zamanında çok değerli büyüklerimiz paşa Evren, Özal Turgut, Merhum Kalkavan, ne bileyim ben Beşiktaşlı yönetici…
Sanı-rım bu eleştiri, ömür biter yol bitmez sloganına dönüşerek.
Bi-liyorum bu konuda kitap bile yazarsın, kitap dedinde aklıma düştü “Elde Kur’an gibi bir mucize-i baki varken, başka bürhan aramak aklıma zait görünür. Elde kuran gibi bir mükem-mel kitap varken, münkirleri ilzam için gönlüme sıkletmi ge-lir.”
Böyle bir eleştiri yazısını kendime yazdığım için çok ke-yif aldım doğrusu.
Bu bir kıvılcım!
Adam olmanın ilk adımı, ki-şinin kendisini eleştirmesidir.
Aferin sana! Ben yine de kendi-ni devamlı eleştirmen Epistemolojik, ontolojik, aksiyolojik, sosyolojik ve de seksolojik virüslerim hormonik büyümeden kurtarıp disiplinize etmen için sana bir Ayna tavsiye ediyo-rum.
Ne diyorsun sen benim yaşım kırk, kırkından sonra ay-naya bakana deli derler.
Ulan man kafa manyak kafa hala ölüm virüsü disketindeki dizaynı allak bullak ettiğinden ko-nuyu kavrayamadın.
Aynadan kastım Kerim kitabımız Kur’an’dır.
Dinle ve kararım ver.
Sana vahyedilene sımsıkı sarıl
O zaman müstakim yolda olursun
O sana ve kavmine bir şereftir
Ona uyup uymamandan sorgulanacaksınız (43/43, 44)
Her can mutlaka ölümü tadıcıdır Onlara bir musibet isabet ettiği zaman Biz Allah içiniz
Ve devamlı ona yöneliriz derler. (2/156)
Rabbim bana mülkten bir nasip verdin Rüyaların tevilini öğrettin Ey göklerin yerin yaratıcısı Dünya ahiret benim koruyucum sensin Beni Müslüman olarak öldür ve salihlere kat. (12/10)
Bir ömür boyu bu aynayı elimde, dilimde, gönlümde, gözümde, özümde, sözümde, öz benimde taşıyacağıma na-mus ve şerefim üzerine söz veriyorum.
Böyle bir eleştirinin böyle güzel bir sonuç çıkardığından dolayı da, sana yani bana teşekkür ediyorum.
Seni seviyorum Yüksel!
Deli mi ne?..