El İnsaf!
Yarın dünya seks işçileri günüymüş. Onların toplumun en alt kesiminde en çok ezilen ve en çok sömürülen insanlar oldukları kesin. Bu insanlar, kurban oldukları halde bir de orospu damgası yiyip, her türlü horlanmaya itilip kakılmaya maruz kalıyorlar üstelik. Fuhuş belki yok edilemez ama, en azından bu insanların hayatlarını biraz daha normal yaşayacakları tedbirler alınabilir. Her şeyden önce devletin belirli evler kurup, kadınları buraya hayvan gibi tıkarak, bu
insanlardan vergi almaları pezevenkliğe ortak olmasından başka bir şey değildir.
Devlet bu insanların yaşamının normalleşmesi için sosyal tedbirleri almayacaktır kuşkusuz sosyal devlet olma özelliği olmadığı için için ama en azından bu insanları kıskacına almış sömürü çarkından elini çekebilir. Kadınların içinde bulunduğu durumun kötülüğünden devlet de en az pezevenkler ve patronlar kadar sorumludur.
Hep söylüyorum bir daha söyleyeceğim. Çin’de imparatorluk zamanında devlet, genelevlerin açılmasını, o bölgede ticaret vb. geliştiği için destekliyormuş.
Genelevler köylere kadar yayılmış. Öyle ki, yoksul Çinli köylüler, on yaşındaki çocuklarını genelevlere satıyormuş. O beğenmediğiniz Mao Zedung, iktidara geldiği anda, sadece bir günde, köylerdeki genelevlere varana kadar hepsini kapattırmış.
Deniyor ki “Bu kadınlar ne yapacak?”
Çok basit, devlet topa tüfeğe yatırdığı paranın bir kısmıyla sığınma evleri açacak.
Deniyor ki, Efendim bunlar işine devam eder…”
Ben de derim ki,
“ Sana ne kardeşim?! Am onun değil mi? Dilediğine verir dilediğine satar.
Niye bu insanlar devlet tarafından korunan pezevenkler tarafından, iliklerine kadar sömürülsün?”
Yok efendim , kontrol olmazsa, cinsel hastalıklar yayılırmış..
Cinsel hastalıklar, önüne gelene sokan, nefs terbiyesinden yoksun,
fuhuş ehli erkekler tarafından yayılıyor. Talep olmazsa arz da olmaz.
Bu kadar basit!
M.Ş. 2.4.12
EK: Ankara Ticaret Odasının hazırladığı Rapor.
HAYATSIZ KADINLAR DOSYASI…
ANKARA TİCARET ODASI (ATO), “NELER OLUYOR BİZE?” ADI
ALTINDA HAZIRLADIĞI DÖRT BÖLÜMLÜK RAPORUN İKİNCİSİNİ
AÇIKLADI.
Ankara Ticaret Odası (ATO) Türkiye’ nın sosyal yaralarını konu alan,
“Neler oluyor bize?” adı altında dört bölümlük dizi rapor hazırladı.
Rapor serisinin bugün açıklanan ikinci bölümünü “Hayatsız Kadınlar
Dosyası” oluşturdu.
Yazılı bir basın açıklaması ile duyurulan rapora göre Türkiye’de
faaliyet gösteren 56 genelevde kayıtlı yaklaşık 3 bin hayat kadını
çalışıyor. Türkiye'de tescilli hayat kadını sayısı da 15 bini geçiyor.
Genelevlerde, hukuki sorun yaratmasın diye vesikasız çok sayıda kadının
çalıştığı, çalışacak genelev bulamadığı için bir çoğunun da gizli fuhuş
yaptığı belirtiliyor.
Genelevde çalışmak için gerekli olan vesika, taksi plakasından farksız.
Çünkü bu vesikaya sahip olmak, onca yoksulluk içinde garanti bir kazancı
da beraberinde getiriyor. Üç büyük ilde, yaklaşık 30 bin kadın genelevde
çalışmak amacıyla vesika bekliyor.
Rapora göre yalnızca Diyarbakır’da yasal olmayan bine yakın randevu
evi bulunuyor. Bu evlerde 6 bine yakın hayat kadını çalışıyor.
350 KADINDAN BİRİ TEHDİT ALTINDA
Türkiye genelinde vesikalı ya da gizli çalışan hayat kadınlarının sayısının
100 bine yaklaştığı kaydedilen raporda, Türkiye’nin kadın nüfusunun
35 milyon civarında olduğu hesaba katıldığında, her 350 kadınımızdan
birinin fuhuş batağınının eşiğinde olduğu belirtiliyor.
Fuhuş yapma yaşının 15-40 yaş arası olduğu, bu yaştaki kadınların
17 milyona yaklaştığı gözönüne alındığında da korkunç bir yüzde ile
karşı karşıya kalınıyor. Üstelik bu hesaba travestiler, transseksüeller,
eşcinsel fuhuş dahil değil.
3-4 MİLYAR DOLARLIK SEKTÖR
Raporda fuhuş sektöründe bir yılda dönen paranın asgari 3-4
milyar dolar olduğu belirtiliyor. Bu paradan, patron, bar, pavyon,
disko, gece kulüpleri, patron, otelci, taksici, eğlence yeri sahibi gibi
onbinlerce insan pay alıyor. Yani fuhuştan yüzbinlerce insan maddi
anlamda nasipleniyor.
Pasta bu kadar büyük olunca devreye fuhuş mafyası giriyor. Fuhuş
mafyası, küçük kız çocuklarını kaçırmaktan tutun da zorla fuhuş
yaptırmaya kadar her yola başvuruyor.
ÇOCUK HAYAT KADINLARI
Raporda, 18 yaşından küçük hayat kadınlarının “çocuk hayat kadını”
sınıfına girdiği belirtiliyor. 2000 yılında Türkiye’de yapılan “1. Çocuk
Kurultayı” nda çocuk fahişe olayının korkutucu boyutlara geldiği
kaydedilerek, ülkemizde fahişelik yaşının 15’e kadar düştüğü, bazı
araştırmacılara göre ise bu yaşın 12’ye kadar indiğine vurgu
yapılıyor. 2000 yılında, yalnızca İstanbul’da çocuk hayat kadınları
sayısı 500 olarak belirtilmesine rağmen resmi olmayan rakamların bu
sayının çok üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Çocuk fahişelerin hayat hikayeleri ise hep aynı ve yürek burkan cinsten:
Çoğu parçalanmış ailelerden geliyor. Bedensel ve zihinsel gelişmelerini
henüz tamamlamamış durumdalar. Büyük bir çoğunluğu aile içi şiddete
veya ensest ilişkiye maruz kalmış. Çocuk yaşta hayata küsen bu insanlarımızın eğitimleri de ilkokul ya da ilkokuldan terk.
RESMİ NİKAHLILAR
Rapora göre kadınların yüzde 30’u kocası, yüzde 10’u baba, anne,
ağabey gibi diğer yakınları, yüzde 3.4’ü de beraber oldukları erkekler
tarafından satılıyor. Para karşılığı cinsel ilişkiye girenlerin yüzde 63.4’ü
resmi nikahlı, yüzde 12.2’si ise imam nikahlı…
Araştırmalara göre hayat kadınlarının yüzde 8’i 16 yaş öncesinde aile
içinden birisinin cinsel tacizine uğruyor. Saldırganın yüzde 2’si baba,
yüzde 2’si üvey kardeş, yüzde 4’ü birinci derece akraba. Aile dışı
birinden cinsel taciz görenlerin oranı ise yüzde 20. Taciz biçimi
genellikle tecavüz veya tecavüz girişimi şeklinde oluyor.
BEDENSEL İŞKENCE
Yasalar, fuhuşu, "Kazanç amacıyla bir kimsenin, vücudu üzerinde
başkalarının cinsel davranışlarda bulunmasına katlanmasıdır"
diye tanımlıyor. Ancak yaşananlar bu tanım çerçevesinde
kalmıyor. Çünkü hayatın kadınlarına, cinsel davranışlarla birlikte
sıklıkla, eziyet, işkence, aşağılama, horlama, hakaret gibi her
türlü kötü muamele de yapılıyor. Fuhuş her zaman para kazanmak için
de yapılmıyor. Baskı zorlama, tehdit, şantaj gibi yollarla da çaresiz insanlar
fuhuş yapmaya zorlanıyor
YOKSULLUK ATEŞLİYOR
Rapora göre, fuhuşa yol açan nedenlerin başında yoksulluk birinci sırada
geliyor. Kişi başına milli gelirin 100 dolara kadar düştüğü bölgelerde
yaşayan insanlarımız, ardarda yaşanan ekonomik krizlerin de etkisiyle
dünyanın bu en eski mesleği ile tanışma riskini yüksek derecede taşıyor.
Kırsal kesimlerde kız çocuklarının işgücünden yararlanılmak istenmesi,
erken yaşta ve/veya zorla evlilikler, eğitimin yerine alıyor ve başta
fuhuş olmak üzere her türlü tehlikeli yolun kapısı açılıyor.
Kadını İş dünyasında da binbir zorluklar bekliyor. Kadınlar, erkekten daha
az kazanıyor. Bu nedenle yoksulluk kadının kaderi haline geliyor.
Öte yandan namus, ahlak, şeref, haysiyet, doğruluk, dürüstlük, adalet,
helal kazanç gibi değerlerin sürekli erozyona uğradığı bir toplumsal yapı ise
fuhuş için en uygun zemini oluşturuyor.
FUHUŞ RANTIYLA VERGİ REKORTMENİ
Raporda 2001 yılında ölen genelev patroniçesi Matild Manukyan’ın 1944
yılından itibaren bir çok kez vergi rekortmeni olduğu, bu örneğin bile
fuhuş sektörünün, parasal açıdan dev bir sektör olduğunu ortaya
koymaya yettiği belirtiliyor.
TÜRK VATANDAŞLIĞI ŞART
Rapora göre genelev kadını olmak için 21 yaşını doldurmak, evli olmamak,
Türk vatandaşı olmak gibi koşullar aranıyor. İşveren ile bir iş sözleşmesi
imzalayan genelev kadınları için müebbet hapis işte bu imza ile
başlıyor. Genelev kadınlarına, çoğunlukla senet imzalattırılarak,
büyük miktarlarda borçlandırılıyor.
Büyük iller dışındaki genelev kadınları haftada bir gün izne çıkabiliyor.
Sağlık kontrolü, hamam ve kuaför haricindeki ihtiyaçlar dışında gün yüzü
görmek neredeyse imkansız. Senelik izin, fazla mesai gibi haklar da
yok. Milli ve dini bayramlardan yararlanmıyorlar. Hayat kadınlarına ayrıca
“dost”, “belalı” veya, “sevgili” diye üç tür insan musallat oluyor.
Bu kişiler, hayat kadılarının gelirlerinin önemli bir bölümüne el koyuyor.
Sisteme direnen hayat kadınlarını ise şiddet, dayak, yaralanma hatta
ölüm bekliyor.
FUHUŞ VE UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI
Uyuşturucu ise fuhuş mafyasının en büyük silahı. Uyuşturucuya
alıştırılan kişiler, uyuşturucu satın alabilmek için fuhuş yapmak
zorunda kalıyor. Fuhuş yapan kadınların çok büyük bir bölümü uyuşturucu
ve alkolizmin pençesine düşüyor. Bunun sonucu olarak geçirdikleri ağır
psikolojik travmalar nedeniyle de suç işleme oranları da yüksek oluyor.
ATO BAŞKANI AYGÜN
Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün,
işyerlerinde kadın istihdamının arıttırılması için yasal düzenlemeler
dahil her türlü tedbirin biran önce alınması gerektiğini belirterek,
öncelikle, yoksul, cahil, işsiz ve sahipsiz kadınlarımıza yönelik sosyal
güvenlik ve yardım mekanizmalarının hızla işletilmesini istedi. Aygün
şunları söyledi:
Ortaya çıkan tablo 10 yıldır kötü yönetilen bir ülkenin, bir ekonominin
faturasıdır. Hayatın kadınları değil, kral çıplak. Türkiye’de halen 10 kadın
sığınma evi, 11 yardım merkezi bulunuyor. AB Komisyonu’nun her yıl
hazırladığı İlerleme Raporu’nda bu sayının azlığının altı çiziliyor.
Uyum yasaları diye tutturduk. Her konuda AB’ye biraz daha
yaklaştık. Biraz da insanlarımızla yaklaşalım. AB kriterlerine göre her 7 bin
500 kadın ve kız çocuğu için bir sığınma evi açılması gerekiyor. Kadın
nüfusun 35 milyon olduğu hesaplanırsa, kadın sığınma evi ve yardım
merkezlerinin ne kadar az olduğu ortaya çıkıyor. Cehalet çemberinin
kırılması mutlaka şart. Mahalli yöneticilerin, kız çocukların eğitim
almasını sağlayacak tedbirleri titizlikle takip etmesi öncelikli görev
olmalı. Aksi halde, kadınlarımız fuhuş batağına saplanıp kalmaktan asla
kurtulamayacaklar”
(18-07-2004)