El Fenerlerini Yakmak
Facebook sık sık hatırlatır, ‘Geçen yıl bugün şöyle mutlu olmuştunuz, böyle kıkırdıyordunuz’ fotoğrafları gösterir.
‘Hatırlatalım mı’ diye sorar? Yine bir fotoğrafı sordu.
Birkaç yakın arkadaş bir aradayız, nanikli eğlenceli kocaman bebekler grubu.
Bakınca gözlerim doldu. Dalıp gittim dakikalarca.
Hayır fotoğrafta bir şey yok, sıradan sevimli bir kare.
Şükür ki, herkes sağlıklı ama bu kez ülke yaralı.
Yanlızca bir yıl önce, insanların tek öncelikli dertleri kendileriydi.
Bilindik sıkıntılarımız vardı. Ülkenin gelecek kaygısından ırak, az çok umutlu, sohbetler mutluydu.
Bir yılda, yalnızca bir yılda herşey nasıl bu kadar değişti... Hatta ibreyi Suruç katliamına koyarsanız, bir yıl da değil sekiz aydır başka bir ülkeye uyanıyoruz sabahları...
HERKES AJAN
Dün.
Tüm gün üst üste telefonlar çalıyor, çalmasa da gözüm Whatsapp’da, herkes birşeyler yazıyor.
“Buca’da üç canlı bomba yakalanmış” Yok artık bir de değil, 3 kişi!
Gazeteci olan benim, millet haberciliği geçmiş gönüllü ishihbarat elemanı.
“Şüpheli plakalar gördüm arkadaşlar, merkeze bildiriyorum” diye yazıyor birisi.
Hangi merkez?, 155’i kastediyor olmalı.
Alman, ABD, İsrail Büyükelçiliklerinin gizli yazıları havada uçuşuyor.
Sözünü ettiğim arkadaşlarımın, çoğu kadın ve anne.
Konu dönüyor dolaşıyor, “21-22 Mart’ta çocukları okula göndermeyelim” kampanyasına.
“21 Mart Nevruz Bayramı tamam ama 22’si neden” diyorum.
Başka bir anne istihbarat almış o gün yapılamayan eylemler ertesi güne kayacakmış!
Keşke istihbarati derin algılarımız, ülkeyi yeniden istikrarlı barış zeminine kaydıracak çözümlerin peşinden de koşabilse...
KORKULARA İTİLMEK
Bugün sokağa çıkma, merkezi yerlere gitme, nevruz bayramını kutlama, çocuğunu okula gönderme peki yarın ? Öbür gün, diğer gün...
Galatasaray – Fenerbahçe Derby maçı iptal edildi, takımların yetkilileriyle devletin üst düzeyi bir araya geliyor.
Batıdan doğuya ülke endişe, kaygı içerisinde; iktidar, muhalefet birleşerek topluma barış umut reçetesi yazamıyor.
Her geçen gün çözüme tutulacak bir projektörün ışığına değil, devleşen endişelerimize, korkularımıza doğru itiliyoruz.
Öyleyse her tarafa yayılan karanlık üretme becerisine mahkum olmamak için kendi küçük ışıklarımızı dehlizlere tutacağız.
Barışa doğru milyonlarca el feneri yakalım.
Alman filozof Kant “Edebi barış için atılmayan her adım feci savaşların görünmez tohumlarını taşır” der.
‘Savaştan başka çözümünüz yok mu’ diye sormadığımız sürece korkarım gelecek yıllarda da en sevimli fotoğraflarımıza üzüntüyle bakacağız.