Ekrem İmamoğlu Neden Kazandı?
Bir hayal kurarsın... Bir hayal...Dersin ki, 'Ben işi yapacağım. Yaşadığım kenti yöneteceğim.'
Bir hayal kurarsın...
Olması gereken yerden, neyin nasıl olması gerektiğine yönelik hedefini ortaya koyarsın.
Öyle bir yol tutarsın ki... Üyesi olduğun partide, alışılmadık bir yol... Kendisini partinin sahibi zanneden herkesin karşına alarak büyük zaferi kazanırsın.
100 yıllık bir geleneği değiştirirsin...
****
O'nun yaptığı şey mensubu olduğu partinin alışık olmadığı bir şeydi...
Son beş yılda öyle şeyler yaptı ki, milletin gönlünü kazanarak, 10 yıllık AK Parti'nin iktidarını da değiştirirdi.
****
Öyle bir şey yaptı ki, yaşadığı kente, yönetmek istediği kente özgü bir dil geliştirdi.
Ve öyle birşey yaptı ki, o kentte yaşayan herkese ayrımsız dokundu.
Artık kentin bir parçası değil, bütünleştireni olmuştu.
Ve öyle bir şey yaptı ki, kendisine oy vermeyenlerin bile kalplerini kazandı.
Zaferi kazandığında ise dokunduğu ve kalplerini kazandığı herkes seçimi kazanan olmuştu.
Her O'na dokunan da kendileri zafer kazanmış gibi olmuşlardı.
Kentte bir olunmuştu, bütün olunmuştu. Kaybedenler bile, O’nun hakkıyla kazandığını biliyorlardı.
****
'AK Parti’de siyaset yap' demiştim kendisine tam 10 yıl önce...
CHP'de kendisini aday yapmayacaklarını, işinin çok zor olduğunu anlatmıştım.
O ise CHP'de siyaset yapacağını söylemişti; açık açık...
2009 yılında CHP'den aday adayı oldu.
Ve o gün kendisine aday yapılmayacağını söylemiştim.
O gün konuştuğumuzda, kentteki karşılığı yüzde 5 bile değildi.
O gün parti yönetecileri tarafından aday yapılsa, inanın yine seçimi kazanırdı.
Ancak bugünkü kazandığı zafer gibi olmazdı.
Böyle bir mutluluk yaşanmazdı.
Aday yapılmadığında adayının yanında durdu. Ve o gün beş yıl sonrasının hayallerini yine konuşmuştuk.
****
2009'da aday gösterilse ve kazansaydı; inanın 2014 yılında gönülleri kazanmış, kentte yaşayanlara dokunmuş, her sokağında nefes almış, nefes veren biri olmazdı.
Kentin tüm dokuları ile buluşmuş...
Kentin tüm farklılıklarına dokunmuş.
Kentin tüm farklılıklarıyla hasbehal eylemiş, Ekrem İmamoğlu olmazdı.
****
Bakınca Ekrem İmamoğlu'na, işte diyorum: Hayallerini paylaştığı kentte yaşayan hemşerilerinden biriyim.
Ben ki, hayalini ilk paylaştığı Beylikdüzülü hemşerilerinden biriyim.
Gazetecilik yaptığım sürece, büyük hayaline zarar gelmemesi için çaba sarf ettim.
Çünkü, yüreğini biliyordum, yüreğine dokunmuştum, yüreğime dokunmuştu.
Samimiyetinden en ufak kuşku duymadım.
Ve biliyordum ki, O’na gelecek zarar kentin geleceğine gelecek bir zarardı. Hayallerinin çalınmasına, asla izin vermedim, ben bana düşeni yaptım. Hayallerine leke sürmeye çalışanlara da yaptıklarının yanlış olduğunu dilimin döndüğünce anlattım.
****
Hayatımda hiç CHP'li olmadım. CHP ile dünya görüşlerim örtüşmedi.
Evet, CHP'li değildim, bir partili değildim.
Üyesi olduğu parti resmi ideolojinin ve
devletin partisiydi. Bense tam tersi...
Ekrem İmamoğlu'nun ekibinden de değildim.
Sokak sokak onun için oy isteyen biri de değildim.
Ama hangi ortamda olursa olsun, Ekrem İmamoğlu'na oy verilmesi gerektiğini söyleyen biriydim.
Buna rağmen O'nun; yaşadığım, nefes aldığım, çocuklarımın okullarında okuduğu, hayatımı kazandığım kentin şehr-i emin'i olmasını istedim.
Çünkü inandım, o bu kenti öncekilerden daha iyi yönetirdi.
Yanılırsam da (ki, yanılacağımı zannetmiyorum) üzülmem... Çünkü o doğru adaydı.. Bunu biliyorum.
****
Kentleri insanın dışında sadece, büyük binalar, parklar, alt ve üst yapı hizmetleri zannedenler,
Kentleri yol yapmak, okul yapmak, sadece park yapmak zannedenler,
Kentin rantından yandaşlarına pay dağıtmak, bundan nemalanmak zannedenler,
Rant kapısı gören, kentleri sadece taştan ibaret saymak zannedenler,
Çok önemli bir gerçeği unutuyorlardı. Unutmayanlar ise kazanıyordu.
Kentleri sadece üst geçitlerden, köprülerden ibaret zannedenlerin unuttukları bir gerçek vardı.
Kentler halbuki yaşayan bir canlıydı. Kentlerde taş yığınlarının içine insanı, koymazsanız birşey ifade etmiyordu.
Çıkarın insanı kentlerden, yapılan hizmetler, yapılan projeler, övünülen projeler birşey ifade etmiyordu. Anlayacağınız kocaman bir hiç oluyordu yaptıklarınız...
****
Kent demek insan demek...
Ve kenti yönetenler dokunmuyorsa o kentte yaşayanlara inanın, eksik kalıyor, yarım kalıyor yapılan herşey...
Beylikdüzü'nün iki dönemi bunun kanıtı...
****
Ne işe yarar yaptıklarınızın içinde insan yoksa...
Koyun insanı yaptıklarınızın içine işte o zaman haz alırsınız.
İnsansız, yapılanların anlamı yoktur.
Ve bunu yapanlar onun için büyük liderlerdir.
Onun için büyük halk yığınları tarafından karşılıksız sevilir...
Kente, ülkeye hizmet etmek isteyenler, o kentte yaşayanlara, o ülkede yaşayanlara dokunmuşlardır. Ve orada yaşayanlar insan yerine konulmuşlardır, dokunulmuştur kendilerine...
İşte bunu yapanlar büyük insanlardır... Büyük liderlerdir...
O dokunulan binler, onbinler, yüzbinler, milyonlar da dokunur kendinden biri gördüğü hizmet edecek olana...
Aynen Beylikdüzü'nde Ekrem İmamoğlu'nda olduğu gibi...
****
Ve onun içindir ki, insana dokunmayan; insana dokunmadan yapılan her yatırımın önemi yoktur.
Milleti yönetmeye, millet iradesine talip olanlar, milleti ile hasbehal eylemelidir.
Dokunmadan da, konuşmadan da... Millet bunu hisseder...
Kendisine benzer birine dokunulduğunda bunu bilir, görür.. Kendine dokunulmuş kabul eder. Kendini anlayan biri kabul eder...
Ve o dokunanı baş tacı eder... Kendisininde baş tacı edileceğini bilir...
****
İşte bunları yapamayanlar bir şeyler yapsalar da milletin gönlünde yer tutmazlar.
Unutmadan millete dokunanlar, bazen bir şey yapmasalar bile umudu boşa çıkartmadıkları sürece, yapamadıklarını neden yapamadıklarını anlattıkları sürece, yine milletin gönlünde kocaman yer tutarlar...
Millet bilir onların samimiyetini... Ve onlarda millete giderler... Millette onlara sahip çıkar...
Ünutmayın ki, milletin yaşam kalitesini yükselttiklerinde, millet nezdinde ölümsüz olurlar.
****
Cumhuriyet Halk Partisi yetkili kurumları Ekrem İmamoğlu'nun iyi incelemeli, iyi analiz etmeli...
Yerel bir dil nasıl geliştirilir? Yerelde millet ile nasıl buluşulur?
Nasıl gönüller kazanılır...
Ve nasıl, iktidar olunmayan bir yerel yönetimde iktidar olunur...
Seçimlere üç beş aya kala değil...
Aylar öncesinden, yıllar öncesinden yerel iktidarı hedeflemeli...
Ve o insanların önünü bugünden açmalı...
Partiyi millet ile buluşturmalı, yerelde...
Millet ile buluşunca, neyin yanlış neyin doğru olduğunu daha iyi anlarlar ve 90 yıllık o bürokratik dillerini, yukarıdan millete bakma zihniyetini değiştirirler.
Tabi ki, yaşanılanı okuyabilecek bir parti ve yöneticileri varsa...
(Hala Deniz Baykal'dan bir şey olacağını zannedenlerin olduğu parti Ekrem İmamoğlu'nu okuyabilir mi?
Yanıtım kocaman hayır...)
****
Türkiye'de yolsuzluk üzerinden siyaset yapılırken, ayakkabı kutuları üzerinden, hırsızlık üzerinden siyaset yapılırken, o bunların hiçbirini dillendirmedi.
Aynı zamanda yerel iktidar sahiplerine de yolsuzluk üzerinden vurmadı...
Yerelin dilini geliştirerek kazandı. Yapılmayanların neler olduğunu ve neler yapılması gerektiğini anlattı.
Hedefine kilitlendi... Ülkeyi yönetmeye bir şehr-i emin gibi değil, kenti yönetmeye talip bir şehr-i emin gibi süreci yönetti.
Hemşerilerine dokundu, kalpleri kazandı.
O millete güvendi ve millet o'na güvendi.
Ve kazandı.
Son söz: İstanbul'da CHP bir Beylikdüzü'nde kazandı. Diğer kazanılan yerlerde ise zaten iktidardı.
Ve inanın Ekrem İmamoğlu'nun dışında tüm aday adayları kaybederdi...
Bu kenti çok iyi bilen, yaşayan biri olarak samimiyetimle inanın buna...