Ekonomik Gerçeklikler İçinde Sağlığını Korumak
Geçtiğimiz dönemlerde domuz gribi aşısı , kuş gribi tarzı olaylarda gördük ki sağlık sistemi içinde spekülasyonlar çok sık yer tutar . Neden olmasın ki? Sağlığını korumak isteyen milyarlarca insanı başarılı şekilde yönlendiren bir medya patlaması milyarlarca dolarlık bir pazarda size oldukça sağlam bir yer kazandırır. Sağlık sektörü içindeki şirketlerin hiç birisinin babasının hayrına ya da kutsal insan hayatı adına bu işe girdiklerini sanmıyorum. Hadi iyimser olalım, insanlara inanalım desen başta öyle bile olsa milyarlarca dolarlık pazarda kalınan süre içinde elbette olayın içine kapitalist duygusallıklar girmesi kadar doğal bir durum yoktur. Bizim şirketlerimiz olayın henüz başındalar bana göre. Ancak ulusal şirketler bu işin tüm kurallarını çok iyi biliyor ve zaman zaman uyguluyorlar.
Bir zamanlar sars sonra kuş gribi, sonra domuz gribi tarzı özellikle insanların damlacık yolu ile yayıldığını bildiği ölümcül ve kolay yayılan hastalık senaryoları ile oluşturulan panik havası devletleri ve insanları kontrol etmekte kullanılırlar. En küçük bölgesel salgınlar sanki tüm dünyayı sarmış gibi medyada yer bulmakta her an hazırda bulunma gerekliliğini insana hissettirmektedir.
Kısa geçmişimizi biraz hatırlarsak kuş giribi zamanında oluşan atmosferde gerekli sterilizasyon tedbirleri alındı. Her hastane kendi olağanüstü hale hazırlık programcıkları hazırlatıldı. Bizim hastanenin programını da ben hazırlamıştım. Tüm hastanelere bu hastalıkta kullanılabilecek tek ilaç olarak geçen oseltamivir phosphate (tamiflu) adlı ilaç sağlandı. Özellikle dikkat etmenizi isterim bu ilacın muadili yani ucuzu yada alternatifi yoktu. Şimdi o ilaçların bir çoğu hastane depolarında çürümüş olma ihtimali var çünkü daha sonra bu tarz ilaçların kullanımına, dağıtılmasına bazı kurallar getirildi. Sonra fark edildi ki aslında bu tarz ilaçların kullanımını gerektirecek kriterlere uygun hasta aslında çok çok az. Aslında bu kadar telaşeye gerek yok.
Daha sonra domuz gribi ortaya çıktı. Domuz gribinin popüler olduğu zamanda küçük bir sağlık ocağı olan çalıştığım yerdeki poliklinik sayısı 150’den 700 fırlamıştı. Soğuk algınlığı semptomu olan herkes bu korkuyu yaşadı ve aşı peşine düştü. Yalan söylemeye gerek yok ben de o mağlum aşıyı. Sağlık personeli olmam nedeniyle ve evimde canım kadar sevdiğim ailem olması nedeniyle bu aşıyı olmak zorunda hissettim. Henüz hakkında fazla bilgi olmayan, yan etkileri belirgin olmayan bir aşı ancak o spekülatif ortamda alternatif yok gibiydi. Şimdi olsa aynı aşıyı tekrar olur muydum, elbette olurdum. Günde 100-150 kişi ile muhatapsınız ve hekim olanlar bilir ki poliklinikte size başvuran hastanın %80’i solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle gelirler. Bu ortamda o aşının en azından sağlık personeli tarafından yapılmama gibi bir alternatif yok gibi.
Sadece bu iki örnek değil aslında. Tüm sağlık sektörü kocaman balonlarla ve satış propagandaları ile doludur. Bütün bu balonlar arasında gerçekten ihtiyacımız olanı, gerçekten sağlığımızı korumak için yapmamız gerekenleri bulmak çok zor gerçekten. Bu konuda biz sağlık çalışanlarının, hekimlerin görevi çok büyük olduğu aşikar . Farkındalık yaratma adına hastalarımıza sağlık bakanlığının 10 dk’dan fazla ayırırsan paranı keserim performanstan olursun demesine rağmen biraz vakit ayırıp bu tarz konularda bilgi vermemiz gerekir. Sağlık bakanlığının da hekimlere literatür bilgilerine ulaşımda destek vermesinin gerekliliği bu tarz konularda belirgin şekilde ortaya çıkıyor.