Ekonomide Kabile Yerine Kabine
Bu iki kelime birbirine çok benzesede anlamları dünyalar kadar farklı. Birisi bildiğiniz Kızılderili kabilesindeki “kabile” diğeri Başbakan’ın açıklamasıyla birkez daha gündemimize düşen kabine değişikliğindeki “Kabine”…
Bu dünyalar kadar farklı iki kelime, Türk Hükümeti’nde birbirini çağrıştırmaya başlayınca Başbakan Tayyip Erdoğan çözümü “kabine değişikliğini” gündeme getirmekte buldu.
*****
Aslında 2009 yerel seçimi, ekonomik krizle çakışınca sonuçlar birçok mesajı ortaya çıkardı. Özellikle bir başka gerçek gözlerden kaçamaz hale geldi.
Başbakan Erdoğan özünde kendi ekonomi yönetiminden, kendi kabinesinden memnun değil.
Ekonomiyi gerçekte Merkez Bankası’nın sırtına yüklediğini görüyor ve bu konuda eksikliğinin kendisi de farkında.
*****
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanları Mehmet Şimşek ile Nazım Ekren’i aklınızdan geçirin. Hiçbir konuda ortak hareket ettiklerini, ortak vaadlerde bulunduklarını gördünüz mü ? Her iki Bakan’ın da kamuoyunu tatmin eden açıklamaları yok. Hazineden Sorumlu Devlet Bakanlığı özünde ekonomi yönetiminin belkemiğidir. Ancak Bakan Şimşek daha çok makyöze benziyor.
*****
Ekonomiyi besleyen en önemli kaynak olan özel sektörle iktidar ilişkisinde ise akort kaymış durumda. Hükümetin yakın geçmişe kadar uyguladığı kur politikasının doğru olmadığını her fırsatta, havada karada, suda söyleyen Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan bugüne kadar Maliye Bakanı’nın hiçbir duvarını aşamadı. Vaadlerinin hepsi Maliye’nin sopası altında kalınca artık inandırıcılıkları sorgulanır hale geldi.
*****
Birçok kararda ilgili bakanlar birbirlerine ters düşüyorlar.
Sonuçta içimizde öyle bir his var ki şöyle diyor…
Başbakan Erdoğan ekonomist olmadığı, makro ekonomi iyi bilmediği için ekonomi dünyasını manevra kabiliyeti olan güçlü ellere emanet etmek istiyor. Siyaset Başbakan’ın iyi bildiği alan ve tek başına götürüyor ama ekonomideki sıkıntıların farkında.
O da bir gerekçe arıyordu ve yerel seçimlerde halkın verdiği mesaj Başbakan’ın içindeki acı gerçeği patlattı.
*****
Yalnız bu kez Başbakan, kantarın topuzunu kaçıran açıklamalar yaptı. ”Bakanları kapının önüne koyarım” gibi bir Başbakan’a asla yakışmayacak sözler ancak hangi yetersizliklerin olduğunu gözler önüne serebilir...
Dünya ekonomisini sarsan ve gelmiş geçmiş en ağır krizlerin başında geleceği anlaşılan küresel krize yönelik olarak, ekonomi yönetimi ve Hükümet’in 6 aylık bir gecikme ile sürece müdahalesinin bedelini de şimdi Başbakan, başta ekonomi bakanları olmak üzere Kabine’sine ödetmeye hazırlanıyor. Çünkü hem öfkeli hem de ürküyor…
*****
Yerel seçimlerde verilen uyarıyı AKP Hükümeti, bertaraf edebilecek bir yönetim sergileyemezse en geç 2010’da bir erken genel seçimin dayatılması ihtimali artık belirgin. Başbakan’ın hesaplarında ise bu yoktu.
*****
İşte beden dili, davranışlar öfkeler bu işe yarar. Söylenenlerin altındaki gerçekleri, öfkenin kaynağını analiz ettirir.
Analizin son tahlilini de yapalım; sözün özü Başbakan,Türkiye’de işsizliğin Hükümet’in öngörüsünden daha hızlı artışa geçmesi ve sanayi üretimiyle ihracatta gözlenen daralma, kasım ve aralık aylarında tasarlanıp, en geç ocak ayı içerisinde hayata geçirilmesi gereken destek paketlerinin tümünün mart ayına sığdırılması gibi bir tablonun hesabının kendisinden sorulacağı kaygısıyla “kabile”den, “kabine”ye dönüşmekte daha fazla geç kalmamak istiyor.