Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Uçmak için birlikte hareket etmek zorundadırlar. Bizler de bilimsel çalışmalarımızda ve sanatsal etkinliklerimizde her iki alanı da gözetmek zorundayız.
İktisatta ve edebiyatta çalışmalarımızın
merkezinde hep insan var. İnsan, her boyutuyla; fiziksel, duygusal, düşünsel, zihinsel ve de toplumsal olarak incelenmelidir. Üretim ilişki ve çelişkileriyle, toplum ve doğa ile olan bağlantılarıyla... Bugün, insan ile ekonomi ve hayat ilişkileri üzerinde duralım, gelecek yazılarda diğer boyutlara da göz atarız.
Ekonomi nedir? Üretmenin, bölüşmenin ve toplumsal ilişkilerin yasalarını inceleyen bilimdir. Hayata büyük katkıları olmuştur bu disiplinin. Özellikle de diyalektik ekonomi anlayışının.
Emek-değer kuramı ve artık-değer teorisi ile üretimi gerçekleştiren emeğin üretim ilişkileri içindeki işlevini anlayabilmekteyiz.
Diyalektik ekonomiyi, emek değer teorisi ve artık değer kavramını bir başka yazıda, daha geniş ele almak üzere, şimdilik, ülkemizdeki ekonomik plan ve programların amacına gelelim. Uygulamadan gidelim.
5018 sayılı “kamu mali yönetimi ve kontrol kanunu” doğrultusunda, ilk orta vadeli program,(OVP) 31 Mayıs 2005 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
İkinci OVP, 2007-2009 dönemini kapsar. Program bağlayıcıdır. “...Kurumların karar alma ve uygulama süreçlerinde Programın amaç ve öncelikleri esas alınacaktır.”(s;1)
2007-2009 dönemini kapsayan orta vadeli programda temel amaç; “...İnsanımızın yaşam kalitesini yükseltmektir”(s;39) denilmiştir.
Evet, tüm iktisadi faaliyetlerin amacı budur. İnsanın refahını arttırmak. Araç ise, “...ülkemizin beşeri ve iktisadi varlıkları etkin bir şekilde değerlendirilerek; sürdürülebilir büyümenin sağlanması, öncelikli hedeftir.”(s; 3)
Makroekonomik politikalardan büyüme ve istihdam kısmında; “Ekonomik büyümenin istikrarlı bir yapıya kavuşmasında emek verimliliğinin yanısıra toplam faktör verimliliğinin de artmaya devam etmesi büyük önem arz etmektedir. Bunun için de öncelikle makroekonomik istikrar, kurumsal altyapının geliştirilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi konularında ilerleme sağlanacaktır.”(s;4)
“Bölgesel gelişme politikalarında temel amaç; bölgelerin verimliliğini yükseltmek suretiyle, ulusal kalkınmaya, rekabet gücüne ve istihdama katkıyı arttırarak ekonomik gelişme ve sosyal refahı ülke geneline dengeli bir şekilde yaymaktır.”(s;27)
Bu cümlelerden anlıyoruz ki; verimlilik, temel bir kalkınma-gelişme aracıdır.
Şimdi bu hedeflerden bazılarını dikkate sunalım;
-ekonomik gelişme ve sosyal refahı ülke geneline dengeli biçimde yayabilmiş miyiz?
Bazı araştırmalar(Metin Berber,2010; Feride Altan, 2006; Ali Sait Albayrak, 2004) iller arasında yakınsama(refahın dengelileşmesi) sağlanamadığını söylemektedir.
-Sağlıklı büyüme için verimlilik artışı olmuş mudur, eğer olamamışsa bunun yatırım ortamıyla, imalat sanayi ile ve de emeğin niteliği ile ilişkileri var mıdır?
- Öncelikli hedef, sürdürülebilir büyüme olduğuna göre; son 4 yıldır(2012-2016) niçin; büyümede iniş çıkışlar ve minimal hızlar(yüzde2-3’ler) yaşanmaktadır?
- Orta vadeli programların temel amacı; yaşam standardını yükseltmek olduğuna göre, son 10-15 yıldan beri, dünya sıralamalarında, niçin 70’lerden ve 80’inci sıralardan kurtulamadık?
Oysa biz milli gelir büyüklüğünde 18’inci merdivendeyiz, demek ki, bu üretim hakça bölüştürülmüyor ki, üretim ile bölüşüm arasında büyük çarpıklık var.
O zaman yazının başına dönelim ve ekonominin tanımını anımsayalım: Ekonomi, üretim, bölüşüm ve toplumsal ilişkilerin yasalarını araştıracaktı… Bu verilere göre, bizim iktisadi hayatta büyük çelişkiler bulunmaktadır.
İşte tüm bu boyutlar bir arada ele alınınca da, “politik ekonomi” denilen sosyal bilim ile ilgilenmek durumundayız. İlgilenmek için ise önce bu konularda, bu kavramlarda( emek değer teorisi, artık değer, emeğin üretkenliği, göreli ve mutlak artık değer kavramları) bilgilenmek ve hayattaki karşılıklarını görmek gereklidir.
Örneğin, teknolojik gelişme, emeğin verimliliğini çoğaltarak artık-değer oranını(göreli artık- değer) artırır.
Bir bütün olarak iktisat bilimi, bize; niçin bazı toplumların kalkındığını, bazılarının daha geri noktalarda olduğunu açıklamaktadır.
Gelecek yazılarımızda, gerçek ve toplumsal iktisat dediğimiz bu diyalektik ekonomi anlayışına girmek üzere;
Sevgi ve üretkenlikle kalın...