content

23 Haz

Ekmel’e Baba Azarı…

Aynı çatıda buluşan CHP ile MHP arasındaki fark, grinin ton farkı kadar. Zira varlık nedenleri de, araçları da aynı, yani iki faklı bedene girmiş tek ruh.   Çatı adayı konusunda bu kadar kolay uzlaşmaları, aynı merkezlerle irtibatlı olduklarının da bir göstergesi.

 Bugünlerde Kemalist ideolojinin, Kemalizm’in şerrinden kaçan muhterem bir zatın oğluna muhtaç olması kaderin bir tecellisi elbet! İyi ama bu nasıl oldu?
Meşhur aday, 1925’de Mısır’da hayat sürmek zorunda kalan İhsan Efendi’nin -diğer ikisi çocuk yaşta vefat eden üçüncü- oğlu. Kendisi Mısır’da doğdu ve okudu. Sonrası ise malum çatı…
HEM CHP ve MHP’nin HEM DE KÜRESEL YAPININ MI ÇATISI?
- Ezher ve İngiliz Exeter’de eğitim görmüş,
- UNESCO, İKÖ (İİT), Harvard ve İstanbul Üniversitesi’nde çalışmış,
- Ürdün’den birinci derece İstiklal Madalyası, Mısır Cumhuriyeti Liyakat Nişanı, Fransa’dan Koyre Madalyası, Malezya Tansri unvanı, Türkiye Devlet Üstün Hizmet Madalyası, Hilal-i Pakistan ve Nişanı, KKTC Devlet Nişanı, İKÖ Şeref ve Liyakat Sertifikası,
- Amerikan Georgetown Üniversitesi, dünyanın en etkili 500 Müslüman’ını listelemiş ve 40. sıraya çatı adayı yerleştirmiş,
- Türk Hükümeti 2004’de İslam Konferansı Örgütü’ne Genel Sekreter adayı yapıp destek vermiş,
- Türkiye, ABD, Bulgaristan, Bosna Hersek, Tataristan, İtalya, Rusya, İngiltere, Uganda, Bangladeş, Malezya, Kırgızistan ve Mısır üniversitelerinden fahri doktora almış…
Belli ki bu zat, sadece CHP ve MHP’nin değil, küresel yapı için de çatı vaziyetinde biri.
EKMEL BEYİN YAKIN DOSTLARI
Ekmel beyin bir yakını ile yaptığımız sohbette Ekmel beyin, Kemal Derviş’in yakın dostlarından biri olduğunu belirtti. Fetulah Gülen’in sitesini incelediğimizde birbirlerine karşı pek muhabbetleri olduğunu da öğreniyoruz.
Arşivimizi kontrol ettiğimizde, Ekmel beyin Haydar Aliyev ve Nazarbayev gibi diktatörlere hayran olduğunu ve “bunlar müstesna insanlar, muazzam iş yapıyorlar. Akılları ve zekâları var. Özellikle Nazarbayev, Türk benliğine çok önem veriyor. Modernleşen ve zenginleşen Kazak benliğini koruyordediğini hatırlıyoruz.
Oğlunun geçen yıl gerekleşen düğününün ‘onur’ konukları; Semahat Arsel, Aydın Doğan ve hanımı Sema Doğan, İlber Ortaylı, Tayyar Altıkulaç, Ahmet Zeki Yamani ve Mehmet Tahir Demircioğlu imiş.
-2 MİLYON İNSANIN KATİLİ OLAN- “BUSH’U TAKDİR EDİYORUM”
 
Küresel çatı Ekmel Bey, tıpkı ‘dinler arası diyalogcular’ gibi, muharref Hıristiyanlıkla İslam’ı aynı potada buluşturmak isteyenlerden biriymiş. Verdiği bir demeçte “İslam ve Hıristiyanlık arasında tarihi uzlaşı”' fikrini yaygınlaştırmak için ciddiyetle çalıştığını ifade edip, yeni papadan beklentilerini sıralamış. Papaya şu meth-ü senada bulunarak, “Çok samimi ve üstün bir ruhani lider, mahviyet insanı” diyor.
Gülen’in ABD’deki dinlerarası diyalog iftarına katılan İhsanoğlu, burada, 2 milyon Müslüman’ın katili, eski ABD Başkanı George W. Bush'u takdirle yâd etmiş.
İİT HEM POLİTİK, HEM DE FİNANSAL OLARAK İPOTEK ALTINDA
Küresel çatımız Ekmel bey’in Genel Sekreterliği’ni yürüttüğü ‘İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), hem finansal, hem de politik olarak Suud rejiminin kontrolü altındaki bir örgüt. Dolayısıyla bu örgütten ne dünyaya, ne de Müslümanlara bir fayda dokunur. Olsa olsa Suud rejiminin politikalarına payandalık eder. Bu sebepten İİT’in başına bu durumdan bağımsız birini zaten getirmezler. Zira insan, kendisine ihsanda bulunana ihsanda bulunur.
Ekmel bey İİT’daki görevi sayesinde, hem kendisinin tanınmasını sağladı, hem de küresel odaklarla ciddi irtibatlar…
Zaten Harvard ve UNESCO gibi iki Yahudi kuruluşu ile iç içe olduğunuzda, genetik uyum söz konusu ise birçok kapının açılmasını da sağlamış olursunuz. Bunca nişanı almak genetik uyum olmadan mümkün olabilir mi?
Bu kadar farklı odaktan benzer nişanları alabilmek bir başarıya mı, yoksa bir tipoloji sorununa mı işaret eder? Kararı siz verin…
EKMEL BİN İHSAN MUHAFAKAZAR MI?
Kimi eleştirmenler, solun ve milliyetçiliğin “muhafazakâr” bir adaya mahkûm hâle geldiğine işaret edip, Türkiye’ye uygun bir aday çıkarmak zorunda kaldıklarını iddia ediyorlar. Muhafazakârlık şayet geçmişle irtibatın korunması ise (ki bu kelime dindarlığa asla karşılık gelmez), Kemalist bir ideolojinin teveccüh ettiği bir aday olmak ve bunu da bir mazhariyet olarak görüp kabul etmek bu iddiayı abesleştirir.
Zira babası merhum hayatta olsa, bunu kendine yapılmış bir hakaret olarak kabul ederdi. Çünkü kendisi defaten ifade edildiği üzere, Kemalizm’in zulmünden kaçmış biridir.
EKMEL’E BABA AZARI
 
Kemalizm’in; Cumhuriyet sucukları, Cumhuriyet meyhanesi, Cumhuriyet çorbacısı ve Cumhuriyet gazetesi olmak üzere dört ‘kutsalı’ vardı. Diğer ikisi el değiştirse de, meyhane ve gazete hâlâ ayakta.
Ekmel bey, ilk demecini -muhafazakâr gıda devimizin dahi finansal destek sunduğu- ‘kutsal’ yayın organına şu şekilde veriyorlar: Atatürk’ü, Cumhuriyet realitesini ve kazanımlarını inkâr etmek tamamen yanlıştır. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak tüm Türk milletinin gönlünde yer etmiş mümtaz bir şahsiyettir. Bunun aksini söylemek tarihin realitesine yakışmayan bir tutum olur.”
Ekmel beyin babası müderris İhsan beyin hem talebesi, hem de dostu Ali Ulvi Kurucu merhum, şu nakli yapıyor hatıratında:
Mısıra gelen Diyanet mensubu Hamdi Kasapoğlu, bir gün İhsan Efendinin de aralarında bulunduğu kişilere şöyle dedi: “İnşaallah memlekete döndüğümde, ‘öyle, ‘şu haramdır, bu helaldir’ diye milleti perişan eden hocalardan olmayacağım. Bu hocalar milleti perişan ettiler. Millet ne yapacağını şaşırdı. Bilhassa ‘şapka haramdır’ diyenlere karşı, ‘Bakın millet, ben iki şapka birden giyiyorum…” diyeceğim.
Bu hadsiz cümleler karşında galeyana gelen İhsan Efendi: “Sus olan dangalak, sahtekâr!” diye bağırır ve ekler: “Şakanın da bir haddi, bir sınırı, bir ölçüsü vardır. Bu şaka değil! İki şapka giyip de, memlekete ne kazandıracaksın? Türkiye’deki âlimler, Müslüman millet, seni tasvip edip alkışlayacaklar mı sanıyorsun? Senin yüzüne tükürecekler…
 
Yahu sen memleketi ne zannediyorsun? Sen bu sözleri orada söyleyemezsin bile… Bu millet dua almış, büyük bir millettir. Onun imanı böyle herzeleri kabul etmez. Millet, başına geçenlerin hıyanetleri yüzünden şimdi şaşkın ve üzgündür. Bu günlerde geçecek. Millet uzun harplerden, kıtlıklardan çıktı. Biraz kendisini toparlasın, bak neler olur…”
Merhum Ali Ulvi Bey, Kasapoğlu’nun Kemalistlik davası güttüğünü ve Mustafa Sabri Efendi’ye bayramlarda bile gitmediğini not ediyor. (cilt 1, s.353)
2007’DE DE Mİ ADAY OLACAKTI?
Bilgi ne kadar doğru bilmiyoruz ama mevta mevkute Tercüman’ın yazarlarından Faruk Mangırcı, 3 Ekim 2006’da Abdullah Gül’ün dostu, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterileceğini yazmış.
Mangırcı, devletin önemli(!) kesimlerinin (derin demek istiyor olmalı) Ak Partili birine izin vermeyeceğini iddia edip, “Atatürk'ün Köşkü'ne bir AKP'linin oturmasını kâbus olarak gören kesimler, neredeyse 3 Kasım seçimlerinden bu yana Erdoğan'ın Köşk'e aday olmaması için çaba harcıyor” diyor.
Bugünlerden söz ediyor galiba…
DEVREDE ‘DIŞ AKIL’ MI VAR?
 
2007’de olmadı, o halde 2014’de olsun’ diyen kim acaba? Bu hususta Kemal Derviş’ten Aydın Doğan’a, Koç’tan Demirel’e birçok isim zikredildi. Aydın Doğan’ın 2011’de kendisine bu teklifi getirdiğini yazdı Tevfik Diker, iki yıl kadar önce.
Oysa bunların hepsi doğru olmakla birlikte, bu zatların hiçbiri bu öneriyi tek başına getirecek etkinlikte kimseler değil. Bunların hepsinin sahipleri var ve bunu olsa olsa onlara da İngiliz merkezli odaklar üflemiş olabilir.
Enerji devi Suud’tan Firavunlar diyarı Mısır rejimine, Gülen’den Derviş’e, Milliyetçilerden Kemalistlere, Rockefeller’den Rotschild’e herkesin desteğini alan birinden söz ettiğimizde, gerisi lafı- güzaflaşır…
EKMEL BEY SEÇİLİR Mİ?
Her ne kadar ismi resmen açıklanmasa da, sağır sultanın bile aday olacağını duyduğu Erdoğan karşısında çatı-matı sökmez. Bunu biz biliyoruz da, çatıcılar ile efendileri bilmiyorlar mı?
Biliyorlar elbet, çünkü başka çıkar yolları yok. Milletin feraseti karşında çaresizler!
Kazanmayacağını bildiği halde, Ekmel Bey neden aday olup, ‘intihar’ ediyor o halde? Aslında bu bir intihar değil, aksine görev. Bu görevde elde edeceği başarı, muhtemeldir ki yeni görevler getirecek. Bunu reddedebilir miydi? Zayıf bir ihtimalde olsa elbette.
Kabul etmesi bile, BM veya çevresindeki örgütlerde büyük roller verileceğinin habercisi. Bu durumun kazananı İhsanoğlu, kaybedeni ise Abdullah Gül!
‘Bu işte Gül’ün parmağı var’ diyende yok değil. Gül, muhtemel BM veya NATO görevlerini istemiyorsa neden olmasın!
UYSAL ATIN ÇİFTESİ…
Malum, Anadolu’da ‘uysal atın çiftesi pek olur’ diye isabetli bir atasözü var. İhsanoğlu’na bir de bu gözle baksak… Mamafih, çevresi ‘girdiği kaba göre şekil alabilen bir kişilik’ olduğundan söz ediyor.
Söz konusu olan ülke Türkiye ise, Cumhurbaşkanı adayının son bir iki ayda, iki çaylak parti başkanınca belirlediğini kim söylüyorsa, bilin ki o da onlardandır. Başka “düşman” aramamalı!

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank