Ehli Beyt ve Sünnet ile Emaneti Kur’ânı Öğrenme
EHLİ BEYT VE SÜNNETİ İLE EMANETİ KUR’ÂNI ÖĞRENMENİN HİKMETİ, ÖNEMİ VE FAZİLETİ
İlgili Ayet Ve Hadisler
* "Kur'an'ı tertîl ile, ağır ağır, güzel güzel oku!" (Müzzemmil suresi, 4. ayet).
* "Kur'an okunduğu zaman; ona derhal kulak verin ve susun ki, merhamet olunasınız." (A'raf suresi, 204. ayet).
* "Andolsun ki biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?" (Kamer suresi, 17. ayet).
* "Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O'ndan başka bir sığınak da bulamazsın" (Kehf suresi,27. ayet).
* "Onlar Kur’an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?" (Muhammed Suresi, 24. ayet).
* "İşte bu, indirdiğimiz mübarek bir kitaptır (Kur'an'dır). Öyleyse ona uyun ve sakının ki merhamet olunasınız." (En'am Suresi 155. ayet).
* " İşte bu (Kur'an); kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak tek bir ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir." (İbrahim suresi, 52. ayet).
* "Sizin en hayırlınız, Kur'an'ı öğrenen ve öğretenlerinizdir." (Buhâri, Fedâilü'l-Kur'an).
* "Ümmetimin en saygınları, Kur'an'ı öğrenip ezberleyenlerdir." (Taberâni, el- Mu'cemu'l-Kebir, XII, 125).
* "Kur'an'ı öğrenin, okuyun ve okutun." (Tirmizi, Sevâbu'l-Kur'an, 2).
* "Kur'an okuyunuz, çünkü Kur'an kıyamet günü kendisine dost olanlara şefaatçi olarak gelecektir." (Müslim,Salatü'l-Müsafirin, 252).
* "Kalbinde Kur'an'dan hiç bir şey bulunmayan kimse harap bir ev gibidir." (Tirmizi, Fadâilü'l-Kur'an).
* "Evlerinizi namaz kılmak ve Kur'an okumak suretiyle nurlandırınız." (Beyhaki, Şuabu'l- İman, II, 358).
* "Bir defasında peygamber efendimiz (s.a.v.) " İnsanlardan Allah'ın ehli olanlar vardır" buyurdular. Sahabe-i kiram " Onlar kimlerdir ya Resulallah?" diye sordular. Peygamberimiz " Onlar Kur'an ehli kimselerdr. Onlar Allah'ın ehli ve has (kullarıdır)" buyurdular. (İbn Mâce, Sünnet, 16).
* "Kim Kur'an'ı okur ve ona göre davranırsa, onun anne ve babasına bir taç giydirilir, o tâcın ışığı dünya evlerindeki güneşin ışığından daha güzeldir. Artık Kur'an'a göre davrananın kendi durumunu siz düşünün!" (Ebû Dâvud, Vitr, 14.)
* "Kim Kur'an-ı Kerim'den bir ayet okursa, kendisine bir sevap yazılır, her sevap ise on katıyla karşılık bulacaktır. (Dikkat edin) ben, Elif Lam Mim bir harftir demiyorum; aksine elif bir harf, Lam bir harf Mim de bir harftir." (Tirmizi, Fezâilü'l-Kur'an 16).
* "Kur'an'ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur'an'ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır." (Müslim, Salâtü'l-Müsafirîn, 244).
* "Allah'ın sözünün (Kur'an'ın) diğer sözlere karşı üstünlüğü, Allah'ın (c.c.) yarattıklarına karşı üstünlüğü gibidir." (Tirmizi, Fedâilü'l-Kur'an, 25).
* "Sözün en hayırlısı Allah'ın kitabıdır (Kur'an'dır) Yolun en hayırlısı da Muhammed'in yoludur." (Müslim,Cum'a, 43).
* "Muhakkak bu Kur'an hüzünle ( tesîrli) inmiştir. Onu okuduğunuz zaman ağlayınız. Eğer ağlayamazsanız, ağlar gibi okuyunuz." (İbn Mâce, İkâmetü's-Salevât, 176).
* "Kur'an'ı öğrenen ve ezberleyen kimse, bağlı bir devenin sahibi gibidir. Eğer devesini sürekli gözetirse onu elinde tutar, şayet onu serbest bırakırsa devesi çeker gider." (Buhari, Fedailü'l-Kur'an, 23).
* "Kur'an'ı güzel seslerinizle, güzel okuyun!" (Buhari, Tevhid, 52).
* "Bir topluluk Allah'ın evlerinden bir evde toplanır, Allah'ın kitabını (Kur'an'ı) okur, ve onu aralarında müzakere ederlerse üzerlerine sekînet iner, Allah'ın rahmeti onları kaplar, ve melekler de etraflarını kuşatırlar. Allah kendi katındakilere onlardan söz eder." (Müslim, Zikr, 38).
* "Kur'an okuyan ve onu uygulayan Mü'min, portakal gibidir; tadı güzeldir, kokusu da hoştur. Kur'an'ı okumayan fakat onu uygulayan mü'min, hurma gibidir; tadı güzel fakat kokusu yoktur." (Buhari, Fedailü'l-Kur'an, 36).
* "Allah Kur'an'la bazı insanları yükseltir, bazılarını da alçaltır." (Müslim, Salatu'l-Müsafirin, 269).
* "Sadece şu iki kimseye hased derecesinde imrenilebilir; biri Allah'ın kendisine mal verdiği ve o malı Hak yolunda harcayan kimse, diğeri, Allah'ın kendisine hikmet verdiği ve hikmet gereğince hükmeden ve o hikmeti (başkasına da) öğretendir." (Buhari, İlim 15).
* "Peygamber efendimiz bir gün arkadaşı Ebû Zerr'e (r.a.) şöyle demiştir; " Ey Ebû Zerr, sabahleyin evinden çıkıp Kur'an'dan bir ayet öğrenmen, senin için yüz rekat namaz kılmandan daha hayırlıdır." (İbn Mâce, Sünnet, 16).
* "Şüphesiz Kur'an Allah'ın ziyafet yemeğidir. Bu sebeple ondan gücünüzün yettiğince alın (öğrenin)." (Hakîm, Müstedrek, I, 741; Dârimi, Fedâilü'l-Kur'an, 1).
Ayet, hadis ve hikmet ışığında diyebiliriz ki;
Cenabı Hak, peygamberlerin en ekmeli olan Hz. Muhammed (sav)’ in eline tüm semavi vahiy ve kitapların (Suhuf, Tevrat, Zebur, İncil) ve kainat kitabının (tabiat) özeti ve en mükemmeli olan son versiyonu ve en yenisi olan Kur’an-ı Azimüşşan’ı vahiyle vermiş ve nübüvvet ile vahiy müessesesini ve Allahın dinini hak peygamberlerin sonuncusu Muhammed (sav) ve Kuran ile tekmil etmiştir.[1]
Kur’ân’ı okumak, mânâsı üzerinde düşünmek ve tefekkür etmek, onu ezberlemek, namazda kıraat etmek ibadettir. Kur’ân’ı doğru yorumlamak ibadettir. Kur’ân’ı anlamak ibadettir. Kur’ân’ı öğrenmek ibadettir. Kur’ân’ı yaşamak ibadettir. Kur’ân’ın hükümlerini kavramak ibadettir. Kur’ân’ın meali ve doğru yorumları olan tefsirlerini mütalâa etmek ibadettir. Kur’ân’ı hatim niyetiyle baştan sona okumak, bitirip yeniden başlamak, okudukça tefekkürü arttırmak, okudukça feyiz almak, nuru ile nurlanmak, boyası ile boyanmak, okudukça kulluğun sırrına ermek, ibadetin inceliğine vâkıf olmak tefekkür ve ibadettir. Kur’ân ile A’dan Z’ye meşgul olmak ilim, hikmet, zikir, fikir ve ibadettir ve Ehli beyt ile sünnete tam muhabbet ve uymaktır.
Allahın son vahyi Kur’ân; Hz. Muhammedin tenzilinde ve Alinin de tevilinde, Aişe ve Fatımanın ise öğretiminde görevli olduğu Ana kitab-ümmül-kitabdır. Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle yerin ve göğün sahibi olan Allah’ın tenezzül buyurup bizimle konuşmasıdır.[2] Kur’ân Arş-ı Azam’dan, Allahın İsm-i Azamın’dan, ve her isminin en büyük mertebesinden gelmiş; bütün âlemlerin Rabb’i unvanıyla Allah’ın kelâmıdır; bütün mevcudatın İlâhı sıfatıyla Allah’ın fermanıdır; bütün semâvât ve arzın Hâlık’ı nâmına insanlara teveccüh buyurularak söylenmiş bir hitaptır, bir mükâlemedir, bir konuşmadır, bir ezelî hutbedir, Rabb-i Rahîm’in yüksek bir iltifâtıdır.[3]
Bundandır ki, namaz Kur’ân’la mümkündür, niyaz Kur’ân’la mümkündür, her türlü ibâdet Kur’ân’la mümkündür. Bundandır ki, namazda Kur’ân okumak farzdır. Kur’ân’sız namaz sahih değildir. Çünkü Kur’ân, Allah’ın Kelâm sıfatından gelmiş ve halife-i rûy-i zemin vasfıyla ve insan olarak bizim omuzlarımıza yüklenmiş en mukaddes, en muaezzez, en temiz, en pak, en kıymetli ve en mânâlı bir emanet-i İlâhî’ nebevî ve ehli-beytîdir. Bu emanete sahip olmak, kimliğimizi kavramak, nereden gelip nereye gideceğimizi öğrenmek, bu dünyadaki vazifemizi benimsemek ve buna göre davranış geliştirmek ancak Kur’ân’ı okumak ve öğrenmekle mümkündür. Cenâb-ı Hakk’ın, “Oku. Yaratan Rabbinin adıyla oku”[4], “Kur’ân’ı tane tane, açık açık oku!”[5] emri kulaklarımızda çınlamalı, yüreğimizi titretmelidir.
* Hazret-i Âişe ve Fatıma (ra) validelerimiz anlatır: Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Kur’ân’ı mahir olarak (mahrecini, tecvidini, sesini, kıraatini bilerek) okuyan, şerefli, itaatkâr elçiler olan meleklerle beraberdir. Kur’ân’ı kendisine zor geldiği halde kekeleyerek okuyan kimseye ise iki kat sevap vardır.”[6]
* İbn-i Mes’ud (ra) anlatıyor: Bana Peygamber Efendimiz (asm): “Bana Kur’ân oku!” buyurdu. Ben de: “Ya Resûlallah, Kur’ân sana indirildiği halde; ben mi sana Kur’ân okuyacağım?” dedim. Resûl-i Ekrem (asm): “Ben, Kur’ân’ı kendimden başka birinden dinlemeyi severim” buyurdu. Bunun üzerine Resul-i Ekrem’e (asm) Nisa Sûresini okumaya başladım. Nihayet, “Her ümmetten birer şahit; onların üzerine de Habîbim, seni bir şahit olarak getirdiğimiz zaman onların hâli nice olur?” meâlindeki 41. âyete geldiğimde Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm): “Yeter; kâfi!” buyurdu. Dönüp baktığımda ne göreyim; iki gözünden yaşlar akıyordu!”[7]
Hz. Rasülüllah (s.a.v.), Kuran ile tevili ve öğretiminde görevli Hz. Ali’yi ve Fatıma’yı kemalat ve meziyetlerini ehemmiyetle nazara vermekte: ‘Ben Kuranın tenzilinde Ali de tevilinde görevlidir. Ben İlmin şehriyim Ali de kapısıdır’. ‘Fatıma nübüvvet ağacının dalıdır, onu üzen beni üzer’. ‘Ali’yi seven beni sevmiş olur. Ali’ye bugz eden bana bugz etmiş olur. Ali’ye eziyet eden bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden dahi Allah’a eziyet etmiş olur’. ‘Ben kimin dostu isem, Ali de onun dostudur’. ‘Ali’yi yalnız mü’minler sever, O’na yalnız münafıklar bugz eder’. ‘Ben size iki şey (emanet) bırakıyorum: Kur’an-ı kerim ve Ehl-i Beyt ile sünnetim. Bunlara temessük ederseniz, kurtulursunuz.’ gibi hadis-i şerifleriyle kuran öğrenimini hayatın yegane gayesi ve kurtuluş reçetesi olarak tescil ve ilan etmektedir.[8]
Şimdi Kuranla donanma zamanıdır. Artık Kuranı öğrenme ve yaşama çok kolaydır. Kur’ân öğrenimi dönemi başladı. Kendimize, yakınlarımıza ve çocuklarımıza Allah kelâmını öğretebileceğimiz, öğrenmelerine kapı açabileceğimiz, yardımcı olabileceğimiz altın çağın ve günlerin içinde bulunuyoruz. Artık bu günlerde ahir zaman döneminin yogunluklarını da atabiliriz üzerimizden. Mutlaka değerlendirelim. İnsanlarımız ve neslimiz, kendi Yaratıcılarının öz kelâmıyla birebir muhatap olsunlar; okusunlar, öğrensinler. Camilerimiz, Cemevlerimiz, Kur’ân kurslarımız, dershanelerimiz hizmete hazır. Birbirinden değerli gönüllü Kur’ân öğreticilerimiz, öğrenecekleri Muhammed-Ali ve Ayşe-Fatıma ve ehlibeyt gibi nurlu ve altın kalpleriyle kucaklayacaklar. Yeter ki biz isteyelim, ihmal etmeyelim, ilgimizi eksik etmeyelim. Yarın mahşerde, “Annem veya babam bana Kur’ân’ı ve dinimi öğretmedi”, Allah’ım, senin kelâmını öğretmedi” şikâyeti bizi mahcup eder. Allah, Muhammed, Ali ve Ehli-beytin yüzüne nasıl bakacağız. Mahşerin mahcubiyeti bizi perişan eder. Spor ve yüzme kursuna, müzik ve resim kursuna, tiyatro ve bale kursuna zaman ayırıp imkân bulurken; Kur’ân öğrenmeyi ve kursunu ihmâl etmenin hesabı hafif olmaz. Yalnız Mahşerde değil; dünyada bile bizi mahkûm ve perişan etmeye yeter.
Öyleyse, buyurun; Kur’ân öğrenmeyi ve öğretmeyi dünya sathında bir seferberlik haline getirelim. Kuran öğrenme bayramımızı şimdiden tebriklerim.
[1]Bilal UÇAR “İslam’da Ehli Beyt-i Rasül, Alevilik ve Hasan ile Hüseyin Muhabbeti”, https://www.bilgiagi.net/ehli-beyt-i-ra…eyin-muhabbeti/ 01.11.2010
[2] Ehli Beytin çağdaş müfessiri İmam-ı Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatından “Şuâlar”, s. 115,
[3] Ehli Beytin çağdaş müfessiri İmam-ı Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatından “İşârâtü’l-İ’câz”, S.15,
[4] Alak Sûresi, 1-2,
[5] Müzzemmil Sûresi, 73/4,
[6] Riyâzu’s-Sâlihîn, 991,
[7] Riyâzu’s-Sâlihîn, 1005.
[8]UÇAR B., “ÖKKEŞİYE REHBERİ”, Gaziantep Nurdağı’nda Peygamber ve Ehlibeyt Yadigarı Hz. ÖKKEŞ (UKKAŞE) Nübüvvet Mührünü Öpen Sahabisi ve Hz. İmamı Alinin Komutan arkadaşı. ZY GÜVEN Zülfikar Yayıncılık, Ankara, Mayıs 2002.