Efçi Püfçüler
EFÇİ PÜFÇÜLER
Var oluşundan bu yana her alanda sürekli bir arayış peşindedir insanoğlu. Fen, edebiyat, sanat, spor, sosyal yaşamın her alanında mevcut olanla yetinmeden daima bir şeyler arıyor, her an değişim ve gelişim hevesiyle yaşıyor…
“Vermeyi istemeseydim istemek vermezdim” diyen ayetin tecellisi olarak bu duyguların peşindeyiz her zaman... Yiyecek yaratılmasaydı acıkmak da yaratılmazdı… Güzel yaratılmasaydı aşk da yaratılmazdı… Aramanın ve bulmanın sırrına ermektir bu çabalar. Aşıkla masuğun, mağrip ve maşrıktan yola çıkarak birbirini buluşları gibidir, arayanla aranan…
İşte biz mağaralardan metropollere bu duygularımız sayesinde taşındık. Arayışı bol olan insanlar sayesinde bu günlere geldik… İstetildik, istedik ve erdik. “Arayan Mevlâ’sını da bulur, belâsını da!”
Her arayışın sonucu niyete göredir mutlaka. Aranan şeyin iyi mi kötümü olduğu tartışılır. Toplumdan topluma, kişiden kişiye değişir değerler. Ama şu bir gerçek ki, arama faaliyetine girmiş olan kişinin ön sezgileri ona bir takım ipucu vermiştir. Onu istediği yere doğru çeker bir sevda seli gibi…
Bulduğuyla yetinen, değişimden nefret eden, mevcudu koruma görevlileri de var bunun yanında. Bunlara göre arayış içindekiler boş bir heva ve heves içindedirler. Değişimciliği uçukluk kaçıklık olarak, delilik olarak nitelendirilirler. Nitekim tarih bunun örnekleriyle doludur. Dünyamızın şeklini arayanlar, aşkını arayanlar, yaratıcısını arayanlar…
Yollar çetrefilli de olsa dönmez yolundan bu insanlar. Doğum sancısı çeker, ıkınır, çalışır; sonunda öyle güzel bir doğum yapar ki, görenlerin dili tutulur.
Arayış içinde olan, her dönem farklı güzellikler sunan, keşfeden, icat eden veya düşünen bu insanların karşısında olanlar ise arama korkağı oldukları gibi yenilik ve değişim özürlüsüdürler. Kendileri değişmek, gelişmek veya araştırmaktan korktukları gibi bu yolda ilerleyenlere de ayak bağı olmak için uğraşırlar nedense. Yüzyıllar boyunca insanlık ne çektiyse, bu tip insanlar yüzünden çekmiştir diye düşünüyorum. Her öneriye kulağı kapalı karşı çıkar, her değişik düşünceye çıldırır bunlar. Her yeni olan şey mutlaka bu tip insanların dirençleriyle karşılaşmıştır başlangıcında….
Güzel de olsa çirkinde olsa her değişikliğin destursuz düşmanıdır bunlar. Hırçın muhalefet partisi gibidirler… Karşı çıkmak , engel olmak için özel yaratılmışlar sanki! Karşı geldikleri konuda keşke bir bilgi veya araştırmaları olsa içim yanmayacak. Sırf bir görevmişçesine mesnetsiz sözlerle karşı gelerek, ortalık ve kafa karıştırır bunlar…
Her değişim sürecinde, bu insanlar tam bir paranoyak olurlar. Hani var ya, şu sarma saçma televizyon yarışmalarında yarışmacıyı eleştirmek için özel seçilmiş jüri üyeleri; işte onlara benzetiyorum ben bu tür insanları…Her şeyi eleştirmek, karşı çıkmak asli meslekleriymiş de oradan besleniyorlarmış gibi saldırganlaşıyor da bunlar.
Bu insanlara ben “efçi püfçüler” diyorum.
Yenilik ve değişim adına yapılan dağ kadar güzelliği göremezler ama sinek kadar kusurda takılır kalır bunlar… Her yenilik ve değişim hareketinde, dünya başlarına geçti sanarlar…Bir bardak suda fırtına koparan zavallıdır bunlar…
Gözünü sevdiğim zaman araya girince takoz olmaktan zoraki kurtularak yaptıklarını unuturlar. İlerlemek değişmek gelişmek isteyenleri yorup bitirdikten sonra yeniliklere alışırlar ve sonra da herkesten çok tiryaki olurlar.
Huylu huyundan vaz mı geçer? Bir başka yenilikle karşılaştıklarında aynı tepkiyi gene ortaya koyar bunlar.
Asuman Soydan Atasayar.