Eee Eşittir Mee Ce Kare
İzafiyet Ama Nece İzafiyet, Zaafiyet Ama Ne Kadar Zaafiyet?
Albert Einstein'ın bilim dünyasında çağ açan ve çağ kapatan 1905 yılında yazdığı makale ile ortaya koyduğu formülasyonda her maddi varlığın aslında enerjinin bir türevi olabileceğini dile getirmiştir. Genel anlamda bu teoriye de "izafiyet" (görecelik) teorisi denmiştir.Atomların parçalanması sistemine dayanan (fisyon) Atom Bombasının da bulunmasına kaynaklık eden Einstein'ın teorisi, enerji ile kitle/kütle arasındaki ilişkiyi çözümlemiştir. Einstein, bu teorisi veya denklemi, 22 Aralık 2005 te yapılan deneyler sonucu, 0,0000004 hatayla yani milyonun onda dördü kadar hatayla doğrulanmıştır.
Ben de Einstein'in bu yaklaşımını bir iki noktandan insan ve fizyonomisine uyarlamaya çalıştım.
Maddenin Enerjiye Dönüşümü ve İnsan Faktörü:
Pozitif bilim ile beşeri (sosyal) bilimi bir araya getirerek bu formülasyonu insana uyarladığımızda Einstein'in teorisi karşısında bir kez daha şapka çıkarmamız gerekiyor.
Aslında beşeri (sosyal) bilim kulvarında açıklanabilecek olgunun ucu yine pozitif bilime dayanmakta. Yalnız bu sefer fizik ve Quantum fiziğinin konuları arasında değil de anatomi veya tıp biliminin satır aralarında dolaşmamız gerekmektedir. Zira madde (bünye) ile ortaya çıkarılan ürün / katma değer (enerji) arasındaki ilişkide enerjinin maddeye göre ne kadar çok üstün olduğunu göstermektedir.
Kütlenin Boyutu İle Enerjinin Boyutu Arasındaki İlişki
Kütlenin hacminin ortaya çıkardığı enerjinin yanında ne kadar anlamsız kaldığı aşikardır. Zira yıldızların ölümü sonucu ortaya çıkan karadeliklerin kütlesi ile ağırlığı arasındaki ters orantı malumdur. (Bir çay kaşığı kara delik kütlesi (eş benzer süpernova) 40 milyar ton ağırlık taşımaktadır.)
Fazla bilimsel terimler ile ve bilimin GERÇEKTEN EN DERİN KONULARIYLA pazar gününüzü zehir etmek istemiyorum. O nedenle konuyu hızla yüzeye taşımak istiyorum.
Varsayımlarımız:
1.
İnsanlar irileştikçe kaabiliyetleri düşmekte akıl melekeleri azalmaktadır. Dinazorların hareket veya manevra kaabiliyetleri ile bir pirenin hareket veya manevra kaabiliyetini kıyasladığımızda bu varsayıma itiraz eden olmayacaktır. (Pozitif) enerji yayımı açısından olaya baktığımızda, paralel mantıksal çıkarımda bulunabilmemiz oldukça güçtür. Zira dünya Zalimi Hitler de kısa boylu ve hatta minyondur fakat dünyanın başına bela olmuş bir liderdir.
2.
Birinci varsayımın dikey bazda düşündüğümüzde insanların boyu uzadıkça aklı kısalmaktadır. (Aslında bu saçı uzun aklı kısa dense de, buradaki uzunluğu boya lanse etmek daha akıllıca olacaktır.) Boy uzadıkça kalbin beyne olan mesafesi artmakta, kan basıncının desibalitesi düşmekte, beyne giden kan, kısa boylu insana göre daha az bir basınçla gitmekte, bu da beynin oksijen kullanımını etkilemektedir. Bu durumda kısa boylular çok daha hızlı veya pratik düşünürken, uzun boylular daha yavaş veya ağır düşünmektedirler. Örneğin, baba George Bush ve oğul George W. Bush un uzun boyları ve zeka düzeyleri Amerikalılarca son derece iyi bilinmektedir. Ben bu liderlerin zekalarıyla ilgili laf etmiş olursam zaten kişisel hakaret boyutuna girmiş olurum ki böyle bir niyetim olamaz. Aynı şeyi kıymetli Başbakanımız R. Tayyip Erdoğan hakkında söylemek bile istemiyorum.)) Yalnız şu bilgiyi dikkatle vurgulamak istiyorum ki, zeka veya manevra kaabiliyeti ile başarı arasında birebir ilişki olduğunu söyleyemeyiz, hatta fazla zekanın insanoğluna çoğu zaman olumsuz etkide bulunduğunu özellikle de vurgulamak istiyorum.
3.
İnsanların anatomik olarak güzelliği / yakışıklılığı ile akıllılığı arasında doğrudan bir ilişki kurmak oldukça zor olsa da bu bizim genelleme yapmamıza engel değildir. Bu durumda genel anlamda gözlemlere göre, güzel veya yakışıklı kişilerin güzel veya yakışıklı olmayanlara göre daha akılsız olduğunu söyleyebiliriz. Bu söylem tarzını Aziz Nesin mantığından çıkararak tersine dönderdiğimizde şu cümleyi kurmamız çok daha isabetli olacaktır. "Çirkin veya yakışıklı olmayanlar, güzel veya yakışıklı olanlardan çok daha fazla akıllıdır".
Maddenin Enerjiye Dönüşümündeki Radyasyon Faktörü ve İnsanın Dışsallığı:
Her maddenin bir elektromanyetik dalga yaydığını ve bu dalgaların da yine enerji ile ölçüldüğü bilinen bir gerçektir. Işıma veya radyasyonda Alfa (α) Beta (β) ve Gamma (γ) ışınları vardır. Gama ışınları, diğer elektromıknatıssal ışınlar arasında, en yüksek titreşim sayısına ve en düşük dalga boyuna sahiptirler.
Taşıdıkları enerji (erke) düzeyi nedeniyle yaşayan hücrelere önemli zarar verirler. Gama ve x ışınlarının, alfa ve beta parçacıklarına göre madde içine nüfuz etme kabiliyetleri çok daha fazla, iyonlaşmaya sebep olma etkileri ise çok daha azdır. İyonize etme gücünün daha düşük olması, onun kalın cisimlerden kolayca geçmesini sağlar. Bu halleriyle, x ışınıyla birlikte gerek kanserli hücrelerin öldürülmesinde, gerek gıda sterilizasyonunda (bakterilerin öldürülmesinde) gerek plastik ve ahşap sertleştirme ve kesme işlemlerinde vb. alanlarda kullanılır.
Enerji Yansıması ve İnsanlardaki Artı Eksi Dışsallık:
Ağırlığı, yaşı ve cinsiyeti ne olursa olsun önemli olan bir kişinin yaydığı enerjidir. Bu enerji pozitif enerji de olabilir negatif enerji de olabilir. Kişilerin pozitif enerjileri ikna, rehabilitasyon, reiki, meditasyon, hipnotizma, psikoterapi vb. alanlarda kullanılır. Pozitif enerji doğal olsa bile, yaşamda çoğu zaman kontrol edilmiş şekliyle kullanılırlar. Ancak negatif enerjiler, (eş benzer nazar) çoğunlukla kontrol edilmeden kullanılırlar.
Bu bağlamda, insanlardan çıkabilecek negatif enerjiler, radyasyon kadar etkili olabilmektedir. Hatta çoğu negatif enerjiler gamma ışınlarından çok daha etkilidir. Bu nedenlerden dolayı özellikle açık giyinen bayanların dahası beyaz tenlilerin gözden çıkan negatif enerjilerden (organik gamma ışınlarından) çok fazla (derinden) etkilenmekte olduklarını söyleyebiliriz. Bu durumlara karşı çoğu kişi tarafından batıl inanç olarak görülse de negatif enerji veya kem gözlere karşı hapsedici odaklanma ortaya çıkaran nazar boncuğu son derece etkilidir.
Negatif enerji üreten kişiler ile pozitif enerji üreten kişilerin bu halleri her durumda dışsallık oluşturmaktadır. Eğitimcilerin veya eğitim kurumlarının bu kişileri tespit etmesi veya keşfetmesi gerekmektedir. Bu kişilerin yansıttıkları enerji türlerine göre değerlendirilmesi toplum için çok büyük bir artı değer üretecektir.
Sevgili okurlar, ben bu konuların dibini dibâcesini bulamadım. Bu nedenle konunun ayrıntılandırılmasını ve kör noktalarının açılmasını siz okurlarımın kıymetli yorumlarına bırakıyorum.
Sizlerin çoğu uyurken ben gecenin üçbuçuğu itibarıyla yazımı bitirmiş oldum. Yarınınızın (yazdan kalma güneşli gününüzün aydın mutlu, pazar kahvenizin de sevdiklerinizle pozitif enerji ortamında höpürdetilmesi temennisi ile esen kalınız.
Not:
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, http://www.bilgievreni.com, http://www.gazetecanik.com, http://www.kamudanhaber.com, http://www.siyasalforum.net, http://www.gercekgazete.web.tr, http://www.ahmetfidan.com ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Boyun uzunluğu,kan akışı mesafesini kalpten beyne uzattığı için, beyin,dolayısıyla zeka için bir handikap olabilir. Fakat,zekada veya zekayı kullanmada asıl etken olan bu kan akışı mesafesi değil; ruhun,dolayısıyla beynin ve dolayısıyla zekanın potansiyel yapısıdır. Küçük daha fonksiyonel,büyük daha hantal diye genel ve kesin bir ifade serd edilemez, en küçük organizmalardan bir kurt düşünün evet bir elma kurdu düşünün. Çok miniktir. ve hareket kabiliyeti de çok çok sonırlıdır. o kadar sınırlı ve zavallıdır ki bulunduğu mekan itibariyle altı yemek,üstü yemek,sağı yemek,solu yemektir. böyle olmasa zaten o zavallı hayvancık yaşayamaz. yazınızın ekserisinden çok istifade ettim Ahmet Bey,
Eylül 26th, 2010 at 08:32şukren!
Sevgili Ahmetciğim seninle aynı düşüncelere sahibim kem gözlere karşı nazar boncuğu son derece etkilidir, nazar duası da bir o kadar etkilidir ben bunu çok defa denedim etkisini de gördüm.
Eylül 26th, 2010 at 21:44kalemine ve yüreğine sağlık saygılarımla sağlıcakla kal...
Yanlış hatırlamıyorsam vucudu kaba olan kişinin kendsinin de kaba olmasıyla alakalı bir hadis vardı, bu bağlamda bazı önermeleri doğru varsayabiliriz; ama boyun uzunluğu kanın beyne geç gitmesi zekayı engelleyemez, zaten altın oran diye bişey var, neye göre uzun kısa insanlara göre mi? Şimdi Ahmet hocamın affına sığınarak sarışınların aptal olduğu varsayımına katılıp katılılmadığını ve katılıyosa da gerekçesiyle birlikte ufak bir açıklama talep ediyorum ;)))
Eylül 28th, 2010 at 14:03Bilmiyorum, hocamız bu yazıyı düşüncelere biraz espiri katmak için mi kaleme almış!
Eylül 29th, 2010 at 23:44Bazı fizyolojik ve biyolojik, hatta fiziksel saptama ve analizlere dayanarak yorumlarını ortaya koysa da, genelleme, işin şaka yönünü ağır bastırmaktadır..
Bu noktadan hareketle, halk arasında yaygın bazı hatırlatmaları da ben yapmak istedim..
"Uzunlarda hüner olsa, çamlarda hıyar biterdi!"
"Devede de kalıp var ama, dokuzunu bir eşek çeker!"
"Sen bu boyla ,menemende mutlak iş bulursun!.." (İş dedediği de deve dötü yağlamak.)
Bu konudaki en değerli espiriyi(!?) aslında Bülent Arınç, Kılıçdaroğlu için yapmıştı hatırlayın..
Eliylede küçük işareti yaparak, "şu kadarcık boyuyla konuşuyor!" demişti..
Sonra bunu Başbakan sürdürdü; Boyuyla övünerek, 1.85 demişti ve eklemişti, "tepe tepe kullan!" arkasından da birşey daha eklemişti!
"Önemli olan boy değil soy, soy soy!"
Ey okuyucu, gerçeği, şakadan ayırmak ve yorum yapmak ve varsa, çelişkileri bulmak senin görevin!..