Edebsiz Eğitim…
Edeb, yıllardır birey ve toplum olarak uzak kaldığımız eski çok eski bir aile dostumuzdur. O bizi hiç unutmasa da biz onu unutalı çok oldu. Edebi, medenileştiğimiz gün dedemizin ve ninemizin dizleri dibine bıraktık. Edeb, Âdem olanı Beşer haline getirendir. Edebten mahrumsanız sizi diğer varlıklardan ayıran sahip olduğunuz iki ayağınız olacaktır. Edeb sahibiyseniz o zaman hiçbir varlık dünya var olduğu sürece sizin sahip olduğunuza sahip olamayacaktır.
Modern eğitim neden edebe uzaktır ve soğuk bakar? Çünkü ceza söz konusudur. Cezanın olmadığı yerde edeb varlığını sürdüremez. Modern eğitimin karşıtı elbette ki geleneksel eğitim değildir. Rahmani eğitimdir. Modern eğitim kadar eksik ve meşru değildir geleneksel eğitim. Modern eğitim kurumların yanlışları üzerine bina edilmiştir; geleneksel eğitim ise toplumların yanlışları ile ayakta kalır. Pozitivizmin gayri meşru çocuğu akılcılık Rahmani olan akıla başkaldırmıştır.
Öğrenci merkezli bir eğitim ne kadar meşrudur ve masumdur? Öğrenci merkezli eğitim ve öğretimden kast edilen nedir? Şayet öğretimi ve eğitimi öğrenciler yönlendirecekse eğitimcilerin etkinliği ve yetkinliği ne olacaktır? Her ne kadar son zamanlarda demokratik eğitim ve eğitimde özgürlük vurgusu yapılsa da farklılıklara en az tolerans gösterebilecek kurumların başında tartışmasız okullar gelmektedir. Okulların farklılığa tahammülleri yoktur çünkü farklı ve sıra dışı düşünen birey ve toplumlar yetiştirmek her zaman statüko için birer tehlikedir.
Özgür okul herkesin dilediği gibi girip çıkabileceği okul bir hayaldir. Bu hayal ne zaman gerçekleşir ortak payda ekonomik çıkarlar olduğunda gerçekleşir. Okullar siyasal yapıların toplumdaki sembolleridir. Bu nedenle hiçbir siyasi yapı okulları denetlemekten vazgeçmez. Okullarda denetlemeler ikiye ayrılır görsel denetlemeler ve siyasi denetlemeler. Bir denetçi için bir öğretmenin nasıl ders anlattığından çok müfredata uyup uymadığı denetlenir. Müfredat asla Rahmani olamaz… Çünkü okullar medreselere alternatif olması için var edilmiş kurumlardır.
Çağdaşlık kavramını sadece aynı çağda yaşamak ya da aynı çağda yaşayanlar olarak tanımlamak safdillik olur. Tüm kavramların örtük anlamı ya da mesajı asıldır. Çağdaşlık kavramının örtük mesajı “insanları ve kurumları Rahmani olandan uzaklaştırma” şeklinde anlaşılmalıdır. İnsanları ve toplumları çağdaşlaştırmanın merkez üssü de okullardır.
Okullarda edeb sadece istenmeyen durumlarla karşılaşılınca varlığı hissedilen bir ihtiyaçtır. Edeb dışı davranan birçok öğretmen öğrencinin kopya çekmesini edebsizlik olarak algılar ve yakınır. Bir birbirlerine küfreden öğrencilerin davranışı denetleme ihtiyacı hissetmeyen öğretmen kendisine küfredilince edebin eksikliğini hisseder.
Bir kavramı toplumdan uzaklaştırmak istiyorsanız yapmanız gerekenlerden ilki o kavramı yüceltmektir. Toplumun yücelttikleri aynı zamanda kaçıp uzaklaştıklarıdır. Edeb, bizim için yüce bir değer fakat öncelikli değildir. Tersten okursak bir şeyden uzaklaşmak ve onun sorumluluğundan kaçmak mı istiyorsunuz? Çözüm… Kendinizi ona yaklaşacak kadar değerli görmemektir. Muhammed’in (a.s) hayatını toplumumuza yansıtamamamızın temel sebebi “Muhammed kim ben ya da biz kimiz?” anlayışıdır.
Evde iyi rollerde oynayan öğrenci okulda en kötü rolleri oynamaktan çekinmek bir yana zevk alarak o rolleri oynamaktadır. Ailesinde annesine babasına ya da başkalarına küfretmeyen çocuk okulda önüne gelene küfredebilmektedir. Bu durumun hızla her geçen gün yaygınlaşmasının bir masum bir de masum olmayan temel iki sebebi vardır. Masum olan sebep kişiler kendileri de aynı durumda olduğu için belki utanıyorlar ve duyarsız kalıyorlardır. Masum olmayan sebep ise kimse başı ağrısın istemiyordur.
Okullarda edebi denetleyen tek faktör disiplin kurulları ve disiplin cezalarıdır. Anlık olmayan denetlemeler sürekli işleve takılan faaliyetler olarak kalır. Anlık denetlemeye disiplin yönetmeliği izin vermemektedir. Okulda herkes dilediği gibi davranış denetlemesi ve cezası yapamaz yapsa da suç işlemiş olur.
Ülkemizde ciddi anlamda eğitim konusunda yapılmış tek etkin faaliyet Köy Enstitüleridir. Köy Enstitüleri, insanları Rahmani olandan uzaklaştırmak için edebin paranteze alındığı tek ciddi eğitim faaliyetidir. Rahmani değerlerin yerine sosyal değerler konularak Rahmani değerlerin en çok sorgulandığı dönemdir aynı zamanda. O tür sosyal tasarımlar sadece birer toplumsal fantezi olarak kaldığı gibi o faaliyette ülkemizin eğitim tarihinde bir sosyal fantezi olarak kalmıştır.
Beğenmediğimiz batı tarzı eğitim modellerinde hem İncil hem de Kilise olmazsa olmazdır. Bizim eğitim modelimizde ise Kuran ve Mescit yüce ve uzak kalınması gereken varlıklar olarak yer etmiştir. Batıda birçok eğitimci gördüğü yanlışlar karşısında tepkisini “Hz İsa ya da Meryem Anamız” göndermeleriyle gösterir. Yaptığı bir yanlış karşısında ilk hatırladığı Hz İsa ve ilk yaptığı haç çıkarmak olur. Bizim eğitim modelimizde ise ilk akla okul müdürü ya da disiplin cezasıdır. Ve hiçbir yönetmelik Allah’ı hatırlatabilmek kadar caydırıcı olamaz. Önemli olan hatırlatmamızın masum ve meşru olmasıdır.
Yıllardır her sabah söylenen daha doğrusu söylettirilen “andımız” gerçekten doğru bir metottur. Yanlış ise içinin masum ve meşru olmamasıdır. Kaç öğrenci söylediklerinden etkilenmektedir? Kaç öğrenci kendi kendine “bunu yapmalıyım” demektedir? Beklisi fazla hiç öğrenci…
Edebin iki temel göstergesi vardır ilki oturmak diğeri ise konuşmaktır. Oturmasını ve konuşmasını bilen kişi kendini bilir! Öğrenci öğretmeni karşısında ayak ayaküstüne atmamalıdır. Bunun gerekçesini hiçbir mantık cümlesiyle açıklayamazsınız. Atmamalı çünkü Hz. Ali Efendimiz “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” buyurmuştur. Buna kimin itirazı olabilir ki?
Okullarda kimlik sahibi insan yetiştirilmektedir. Kimlik sahibi olanların kişilik sahibi olmamalarından dolayı da sosyal sorunlar yaşamaktayız. Edeb kişilik sahibi yapar. Kimlik sahibi olmak için öğrencilerin yapmadıkları edebsizlik kalamayabiliyor. Aileler bu konuda masum mu? Hayır… Onlarında tek istedikleri var iyi bir kimlik sahibi olmalarıdır.
Okullarda derse besmele ile başlayan kaç öğrenci ya da eğitimci vardır? Bu soruyu okuyanlar “iyi valla oldu olacak bir de namaz kılsınlar okulda” diyenlere cevabım kılmasınlar mı? Kılsınlar… Şeriat korkusu hâkim kurumlarda ve bireylerde iyi de şeriat bir siyasi yönetim şekli değildir ki… Şeriat hepimizin inandığı Allah’ın bizden yapmamızı ya da yapmamamızı istediklerinin bütünüdür. Bu korku yıllardır iki taraf içinde iyi kullanıldı ve kullanılmaya devam edilmektedir.
Edeb, insanı Rahmanın rızasına götüren bir yoldur. Rahmanın rızasını isteyenlerin tutması gereken yol ve her yolunda bir bedeli vardır. Bedeli olmayan yol, yol değildir. Din en dikkat edilmesi gereken iken din kültürü ve ahlak bilgisi dersi en ehemmiyetsiz ders olmuştur. Edeb, sahibi olmakta zaten bu dersten geçmez. Edeb, hem bir itaattir hem de bir başkaldırıdır.
Edeb sahibi olmak isteyenlerin başlangıç noktası doğru oturmak ve doğru konuşmaktır. Öğrencilerimize oturmayı ve konuşmayı öğreterek; öğretelim…
İlla edeb…
Bilgi Aktivasyon uzmanı
Ercan Harmancı
ercanharmanci@hotmail.com