Ecem’in Giyemediği Gelinliği…
Giyemedi, muradına eremedi.
Modelini çizdiği, “nazar değer” inancıyla kimseye göstermediği…
Başındaki tacı, elindeki kır çiçekleriyle, “ En güzel gecemin parçası” dediği sade tülden kabarık diktirdiği gelinliğini sevdiklerine sergileyemedi.
Hayallerini süsleyen düğün gününde, toprağa verildi.
Tabutunun üzerine duvağı serildi. Trafik canavarının teyzesiyle birlikte canını aldığı Ecem, düğününde işte bu gelinliğiyle davetlilerin karşısına çıkacak, “evet, evet” diye haykıracaktı.
Nişanlısı Bircan’ı ve sevdiklerini bıraktı, gitti.
En güzel çağında, en mutlu gününde.
***
Annesi göndermiş.
“ Melek kızım Ecem’in rüyasıydı” notuyla.
Geçtiğimiz hafta kaleme aldığım “ Ey kaçak, bak bu resme” diyerek teslim olmasını, saklandığı yerden çıkarak vicdanları rahatlatmasını istediğim sürücü ile ilgili yazımdan sonra anne Reyhan Haliloğlu, rahmetli kızının özelini paylaşmak istemiş.
Gözyaşı dinmeyen annenin tek isteği; “ kayıp sürücünün” yakalanması.
Korkusu; bulunamaması veya olayın örtbas edilmesi!
Herkese sesleniyor:
“Ecem’in ruhu, hakkı için tanıyan, bilen, gören varsa bu vicdansızı ihbar etsin… Adalet önüne çıkarılsın, cezasını çeksin”
***
İzmir’in Sahil Yolu’nda karşıdan karşıya geçerken teyzesi ile birlikte hayatını kaybeden Ecem’in nikah hazırlıkları aylar önce başlamış.
Annesi anlatıyor:
“ Bir evimiz yoktu. Eşim öldükten sonra ben annemin, Ecem ablasının yanında kalıyordu. Tek bir arzusu vardı. Küçük, sevimli kendisine ait bir yuva. Müstakbel kocasına âşıktı. Yokluk, yoksulluk içinde artırdıkları üç beş kuruşla eşyalarını aldılar. Boya, badanayı birlikte yaptılar. Borçlandılar ama geleceğe umutla bakıyorlardı. Ecem, nikâh şekeri yerine eliyle yaptığı reçeli, küçük kavanozlara doldurdu. Hem orijinalliği, hem tasarrufu düşündü. Kazadan bir gün önce, “ Anne, her şey rüya gibi, bitmez değil mi?” diye sordu.
***
Bir gün sonra Ecem, halen kayıp ve nedense bir türlü bulunamayan sürücü N.D’nin model otosunun altında son nefesini verdi.
Elindeki düğün davetiyeleri yola saçıldı.
Hayatıyla birlikte rüyası da bitmişti.
Belki de hissettiği, korktuğu başına gelmişti.
Düğün gününde kaldırılan cenazesinde eliyle yaptığı reçel kavanozları “nikâh şekeri” değil, mevlit şekeri olarak dağıtıldı.
***
Ecem şimdi çok uzaklarda.
Vakitsiz ecel o’nu aldı, götürdü.
Ama ruhu kaçak sürücünün hep üzerinde dolaşacak.
Kâbusu gibi kulağına fısıldayacak:
“ Öbür tarafın Adalet’ini unutma!”
****************