Duygularını Sessizlikte Büyüten ‘Artist’!
Siyah-beyazdı görüntüsü… Sesi de yoktu üstelik. Yıllar öncesinden kopup gelmiş gibiydi duruşu. Nostaljinin dayanılmaz çekiciliğini taşıyordu. Tıpkı, eski resimlerle süslü duvarları, yılların kokusunu taşıyan atmosferiyle geçmişin temsilcisi
olarak ayakta kalmaya direnen Beyoğlu Sineması gibi. Sessizliğin aslında en büyük ses olduğunun kanıtıydı ARTİST!
Filmlerin, sinema salonundaki canlı orkestra müziğiyle ses bulduğu dönemlerden, sayısal teknolojinin nimetleriyle projeksiyonsuz film oynatma devrinin yaşandığı günümüz sinemasına bir hediye olan ARTİST(The Artist), seyircisini alıp Hollywood film sektörünün 1920’li yıllarına taşıyor. Sessiz sinema döneminin vazgeçilmez jönü olan George Valentin’in parlak günlerindeki coşkulu görüntüleriyle başlayan ARTİST, gelişen teknolojiyle birlikte sesli filme yönelen yapımcıların yeni yüzler aramasıyla dramatik bir havaya bürünüyor.
Yeniliğe direnen ve kendi çektiği sessiz film için tüm varlığını harcayan Valentin, figüranlıktan yıldızlığa yükselttiği Peppy Miller’ın parlayışını da, aşk ve mesleki rekabetin karışımı olan, sessiz bir kıskançlıkla izliyor. Karısını ve evini kaybeden Valentin’ın yanından hiç ayrılmayan ve hayatını kurtaran sessiz dostu ise köpeği Uggie… Sahibi kadar usta bir artist olan Uggie, derdini anlatmakta da en az onun kadar marifetli. Bu yeteneği sayesinde de zaten ilk kez verilecek olan köpek Oscar’ına aday!
Michel Hazanavicius’un yönetmenliğiyle geçmişe bir saygı borcu olarak beyazperdeye taşınan ARTİST, Jean Dujardin ve Bérénice Bejo ile gerçek oyunculuğun ne olduğunu da ortaya koyuyor. Duyguların mimiklerle çok net ifade edilebileceğini, bunun için sese ve hatta alt yazıya bile gerek olmadığını başarılı bir şekilde gösteren ikili, böylece hakiki sinema sanatının keyfini de yaşatıyor.
Günümüzün türlü efektlerle zenginleştirilmiş yapımlarındaki tekdüzeliğe ve abartıya inat, adeta pandomim gibi yaratılan filmde verilen mesaj da, sinema dünyasının nankörlüğü üstüne bir sessiz çığlık! İnsan yüzlerinin sömürülüp benliklerinin bir kenara atıldığı sektörün para babalarının denetiminde oluşunu ve geçmişte de şimdiki sorunların aynısının yaşandığını gösteren ARTİST, sinema dünyasında starlaşmanın da, yok olmanın da ne kadar ince bir çizgiyle birbirinden ayrıldığını ortaya koyuyor. Bir starın gözden düştüğü anda yakın çevresinde ve toplumda hiçbir değer ifade etmeyeceğini duygu yüklü mimiklerle yansıtan ARTİST, bu yolda yaşanılan ruhsal yıkımlarıysa müzikle güçlendirilmiş isyan sahnelerinde hissettiriyor.
Çevresindeki her şey sese kavuşurken Valentin’ın sesinin çıkmadığı rüya sahnesiyle doruk yapan ve yeniliklerle yükselen geleceğe direncin anlamsızlığını başarılı bir hezeyanla resmeden yapım, bu noktada sinema sanatının yaşadığı devinimin sancılarını seyirciye de aktarmayı başarıyor. Sessizliğin sesiyle konuşan, renkli dünyaların sahteliğine siyah-beyaz direnen ve duyguları paylaşmak için yüz ifadelerinin yeterli olacağını, geçmişi bilmeden geleceği yaşamayı marifet sayan beyinlere işleyen ARTİST, sinemayı sevdiğini iddia eden herkesin mutlaka görmesi gereken kaliteli bir çalışma!
Anibal Güleroğlu