Düzen SUSTURUCULARI!
Kusursuz bir cinayeti,baş ağrıtmadan gerçekleştirmek için nasıl silaha susturucu takmak gerekirse,bir toplumu gütme işine soyunanların da iki ayaklı susturuculara ihtiyacı vardır. Düzenin susturucuları olmadan,toplum çobanları birer hiçtirler.
Peki kimdir bu susturucular?
Onların ne bir isimleri, ne de bağlı oldukları bir parti,dernek,vakıf vesaire vardır …
Aslında onlar kendilerinin dahi toplumun susturuculuğunu üstlendiklerinin farkında değildirler.
Sayıları o kadar çoktur ki, asla birbirlerini tanımazlar.
Hatta, vasıfları söylense en büyük silahları yine kendi bünyelerinde barındırdıkları inkarlarıdır.
Sessizdirler…
Sadece yığın olmayı becerebilirler.
Asla düzenle ters düşmezler.
Muhaliflikleri yok gibi bir şeydir.
Misal bir banka kuyruğunda önüne geçerek sırasını gasp eden kişiye sesini dahi çıkartamazlar. Sadece tek özelliği olan ‘’cık…cık…cık…cık…’’ sesini çıkartmakla yükümlüdürler. O kadar!
Ne hakkını savunmasını bilir ne de yeni hakları elde etmek için mücadele etmeyi…
Yaşamları yüzeysel bir detaydır, onlar için sadece. Doğarlar,yaşarlar,yerler,içerler ve etliye sütlüye karışmadan, yüzleri kıbleye dönük vaziyette bu Dünya’dan göçer , giderler…
Aslında yaşadıkları toplumda neye muhalif olacaklarından bile haberdar değildirler.
Olurda cebinden para çıkar diye ödleri kopar…
Hayat o kadar yorar ki bunları,
Evlerine çekildiklerinde, akşam yemeğinden önce sızar kalırlar…
Ve aynı tatlı şekerlemelerine yemeklerinden sonra da devam ederler.
Miskindirler.
Çok fazla konuşmazlar…
Kendi bildikleri her zaman doğrudur…
Asla beyinlerine dışarıdan enjekte edilmeye çalışan yabancı bir maddeye tahammül edemezler…
Hatta bu konu da o kadar muhafazakardırlar ki, ebeveyn olduklarında dahi, çocuklarının da aynı şekilde bir hayat görüşüne sahip olduğunu görürsünüz…
Küçük hesapların, küçücük insanlarıdır onlar…
Kitap okumak onların en büyük işkenceleri gibidir ve sadece hayatlarında ki bir zaman kaybıdır.
Balık hafızalı olarak yaşamaya o kadar sağlam programlanmışlardır ki, ne çocukluk ne de askerlik hatıraları vardır bunların…
Her seçimde, sandık başına gittiklerin de, ‘’Bu seferde bunu deneyelim bari!’’ dediklerinde tanırsınız onları…
Eğitimsizdirler ama eğitimsiz olduğunu göstermeyecek kadar da gurur sahibidir onlar…
Yüksek yerlerde tanıdıkları yoktur…
Ayrıca hiç öyle bir tanıdığa da sahip olmayı istemezler…
Ama bir torpil vakasında, bu yerlerde ki tanıdıklarını da kullanmayı ihmal etmezler…
‘’Eyvallah’’çı dırlar…
Hamdolsun! Bunların sihirli kelimesidir…
7.4 şiddetinde evleri başlarına yıkılsa, Polyannacılık oynamaktan asla vazgeçmezler…
Kısa yoldan köşeyi dönmek gibi bir kaygıları da yoktur bunların…
Önceden de dediğim gibi sadece yaşar bu kitleler…
‘’Bir ben vardır, benden içerü’’ düsturunu, bir türlü benimseyememişlerdir…
Eğer ergenlik çağında evlatları varsa ana haberlerde gördüğü gençlikle ilgili haberlerden sonra oğlunun satanist/eroinman/esrarkeş/metalci olabileceğinden şüphelenip,dururlar...
Evlatlarıyla ilişkileri sürekli şüphe üzerine kuruludur ve asla muhabbetini derinleştirmeye çalışmaz…
O kadar etliye sütlüye karışmayan bir kitledir ki bunlar;
Aslında,kendilerinin de menfaatine olabilecek ne bir imza kampanyası, ne de bir toplu mitinge dahil olurlar…
Polis onların sokaktaki babaları gibidir ve asla itaatsizlik etmezler…
Pintilikleri o kadar had safhadadır ki, altlarında evleri ve arabaları olmasına karşın,sünnet çağına gelen çocuklarına, yine toplu sünnet şölenlerinde kırptırmaktan çekinmezler…
Her apartman yöneticisi toplantısı müdavimi olmalarına karşın, asla bir öneri sunmamaları ile de tanıyabilirsiniz onları…
Kısacası sayısı o kadar çoktur ki bu susturucuların, toplumun her yerine nüfuz etmişlerdir.
Ve son olarak, ülkenizin gidişatının iyiliği ya da kötülüğü, bu insanların mevcudiyet oranına bağlanmışsa,
Sizin de şapkayı önünüze koyarak, toplum hakkında fikir üretme zamanınız gelmişse,
Artık sizde bu düzen susturucularının varlığından rahatsız olmuşsunuz demektir...