content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
18 Haz

Duyarsızlığımız Had Safhada!..

G.M. Yaşam Gazetesi yayın hayatına başladığından bu yana, bu köşeden sizlere sesleniyorum.

Yazılarımın büyük çoğunluğu da, duyarsızlık üzerine oluyor.

Kendi penceremden gördüğüm, yanlış olduğuna inandığım bir takım konuları, bu sayfada sizlerle, görüşüm doğrultusunda paylaşmaya çalışıyorum.

Katılırsınız, ya da katılmazsınız.

Orası ayrı bir konu.

Amma, şöyle geriye doğru baktığımda, yine bu köşeden, özellikle başta Bandırma olmak üzere, gerek bölgenin, gerekse ülkenin bir takım sorunlarını enine boyuna irdelediğimi de biliyorum.

Bu irdelemelerin yine büyük çoğunluğu da, Türk insanının duyarsızlığının ne ölçüde olduğunun bir göstergesi olarak yansıyor.

İyi başladığımız bir olayı ya sonuçlandıramıyoruz, ya da çok kötü bir şekilde sonuçlandırıyoruz. İyi başlayıp da iyi bitirdiğimiz konu o kadar az ki, akıllarda dahi kalmıyor, ama kötü gidenler hâlâ kötü gitmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Bandırma’da ekmeğe aşırı oranda bir zam yapıldığını, hem haberlerimizde hem de bu köşede yorum olarak değerlendirdik.

Fakirin bir ekmeği vardı, onu da neredeyse ellerinden aldılar dedik.

Baktık ki, ne siyasilerden, ne de sivil toplum örgütlerinden bir tepki geldi!..

Yeri geldiğinde ülkedeki herhangi bir siyasi atraksiyonu kendi görüşleri doğrultusunda değerlendirip, yeri geldiğinde basın toplantıları düzenleyen, yeri geldiğinde de basın bülteni yayınlayanlar, her nedense bu fahiş fiyat artışı karşısında sessiz kalmayı tercih ettiler.

Nedendir, anlamak çok zor!..

Öyle ki, CHP İl Genel Meclis Üyesi ve aynı zamanda da çiftçi olan İsmet Koçyiğit bile, buğday taban fiyatlarının belirsizliğinden dert yanıp, bir an önce hükümetin açıklama yapmasını isterken, buğday şimdiden 60 kuruş civarlarında seyrediyor...

Yılbaşına doğru ise 1 YTL’nin üstüne çıkması bekleniyor.

Fakat, biz gözümüzü petrol fiyatlarına dikmişiz, şu an 130 dolar, 200 doları geçecek diye dikkat kesilmişiz, asıl sorunu unutmuşuz.

Buğdayın kilosunun 1 YTL olması durumunda, bir çuval unun fiyatını varın siz hesaplayın. Şu sıralar 50 YTL civarında seyreden fiyatlar, herhalde 100 YTL’ye yakın bir rakama ulaşacaktır.

Bu da fırıncılara yeni bir zam kapısının açılması anlamına gelecektir, kuşkusuz.

Zincirin halkaları gibi takip etmesi durumunda, herhalde biz de şu an 1 YTL olan bir ekmeği, en az 1,5 YTL’den almak zorunda kalacağız.

Ve, bizde bu sessizlik, bu duyarsızlık, bu umursamazlık olduğu müddetçe de, ekmekten tuza, benzinden gaza kadar, aklınıza gelebilecek her şeye önemli oranlarda zam yağmuru yağacağı da kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.

Ormana bakmaktan ağaçları farkedemeyen bir toplum olarak, ya türban konusuyla, ya da parti kapatma davasıyla kendimizi o kadar yoğunlaştırıyoruz ki, bunları takip etmekten, karnımızı doyuracak asıl konulara hiç önem dahi vermiyoruz.

Tutun ki, parti kapandı. Bu dünyanın sonu demek değildir tabii ki... Ama ekonominin de aynı düzeyde seyretmesi hiç mümkün değil. Mutlaka bir çalkantı olacaktır.

İşte benim asıl korktuğum da bu. Gizli enflasyon almış başını gidiyor. Oranlar şimdiden yüzde 16’da seyrediyor, böyle bir durumda 25’e, hatta 30’lu rakamlara ulaşmasını da hiç kimse engelleyemeyecektir.

Peki, o zaman ne olacak? Herhalde, Türkiye yeni bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kalmaktan kurtulamayacaktır. Ki, böyle bir krizi, Cumhuriyet tarihinin en ağır krizi olarak nitelendirilen 2001 krizinden kurtulduğumuz gibi atlatmak da kolay olmayacaktır.

Daha bunlara cari açıklar, dış ticaret açığı, toplam borç miktarını da eklemedik!..

Geliyorum diyen ekonomik kriz sinyalleri karşısında dikkat ediyorum da, ne vatandaşın, ne de siyasi ve sivil toplum kuruluşlarının herhangi bir tepkisi var.

Sanki böylesine ağır bir krizden onlar hiç etkilenmeyecekmiş gibi hareket ediyor. Oysa ki, gemi içinde yer alan hepimiz de böylesine bir krizden payımıza düşeni alacağız.

Hadi yaz ayları, iyi kötü ürünün en bol olduğu dönemlerdir. Belki domatesi ekmeğimize katık ederek, günü geçiştiriyoruz. Ya, sonbahardan sonra, kış aylarında neler olacak?

Burada felaket tellallığı yapmak da istemiyoruz. Ancak, ülkenin içinde bulunduğu gerçekleri de hiç kimse görmezden gelemez.

Bir de böylesine ağır bir ekonomik krizin pençesine düştüğümüzde, ekmek fiyatlarının ne olacağını varın siz hesaplayın.

Eh, biz derin ve tatlı bir uykudan uyanmadığımız sürece de, bunları görmemiz, düşünmemiz de hiç olası değil.

İnternette bir mail dolaşıp duruyor, son günlerde. Benzin fiyatlarındaki aşırı artışı protesto etmek için, Total ve Shell istasyonlarından benzin almamaya çağırıyor, araç sahiplerini...

Bu iki istasyondan benzin alınmaması durumunda, benzin fiyatlarının şimdiki seviyesinin daha da altına düşeceği öne sürülüyor.

Aslında bu çağrıda da bir tuhaflık var ya!..

Hani, insan ister istemez düşünüyor, “Acaba böylesine bir mailin yayılmasında Petrol Ofisi’nin sahibi olduğu grubun herhangi bir etkisi var mı?” diye...

Düşünsenize, Total ve Shell’den benzin almak istemeyen araç sahipleri, nereye gidecek? Doğal olarak Petrol Ofisi ve diğer istasyonlara... Bu da kimin işine yarayacak. Tabii ki bu devasa şirketlerin sahiplerine... Kârlarına, kârlar katacakları kuşkusuz.

Alınmayacaksa, tepkimizi hepsine birden koyalım, günde 20 litre benzin tüketiyorsak, bunu yarı yarıya azaltmanın yollarına bakalım, toplu taşıma araçlarını ön plana çıkaralım. Benzer örnekler çoğaltılabilinir.

Peki, ya ekmeği yemeyelim mi diyeceğiz? Günde iki ekmek alıyorsak, bir ekmeğe mi düşüreceğiz? Zaten fakirin elinde sadece ekmek kaldı!. Ya sonra

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank