content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

28 May

Düşüncelerin Eklem Ağrıları

“Kafa göz sepet gibi” veya “kafam gözüm sepet gibi” derlerdi. Bu şikayet, ağrı sızı kafadan kaynaklansa da sanki kafanın etrafında sepetimsi bir şey olduğu hissi de yaşandığı için söylenirdi. Görünmez bir sepet. Eskiler söylerdi bunu. Babamların nesli yani (67). Sonra sonra, onlardan sonraki nesillerce, yani benim neslimden sonrakilerce söylenmez oldu.

“Eklemleme” denen bir şey var. İki çıtayı eklemlemek…Veya, nasıl denir, daha çok, iki veya daha fazla fiziksel elemanı  birbirine kopmaz fakat hareketli bir şekilde bağlamak anlamına geliyor. Bıçaklar mesela. Metal ile ağaç parçası veya metal ile kemik. Veya Çin sopası denen şey de eklemlenmiş bir şeydir.

Düşünsel düzlemler de böyledir. Eklemlenir. Kontrolsüz eklemeler de olur tabii. Köksüzlük. İlkeleri çok araştırırım bu yüzden. Bir çocuk gibi yeniden öğrenmekten erinmem. Buluşlar, zaten bulunmuş da olabilir. Önemli değil. Korkarım bazı şeylerden. Ya doğru bildiğim her şey yanlışsa! Fakat ilke buluşları işte burada önemli bir konuma yükseliyor nazarımda.  Çokça “doğru bulmaya çalışmak” değil işin aslı bence. Eklemlemek. Tek bir ilke bile bulsam, en azından kendimle eklemlesem…zaten kim benim her şeyi bilmemi istiyor ki. Tek bir ilke -     -aslında: doğru – bir hayatı idare etmeye yeter. Tek bir doğruyu –ki ancak bu kadarını bulduysak ne yapalım başka- hayata yaymak.

“Hayat” kavramından devam edelim. Hep arıyoruz. Sanki uzakta bize seslenen gizemli bir ses var. Ve sanki hayat denen şey sanki başka bir şeymiş gibi ve sandıran bir şey. Bir gün oturdum ve düşündüm. Olan şeylerle bir düşünüyordum hep hayatı. Ya peki olmayan şeylerle düşünseydim sadece, nasıl olurdu? 

lkesizlik günümüzün en büyük sorunu. Bu konuyu granit sertliğinde bir gerçekçiliğe götürmek de olasıdır fakat ben bunu yapmayacağım. Hızlı geçişler yaşadığımızı hep söylerim. Hepimiz de biliyoruz bunu. İlke, ideoloji, gerçekçilik… bilinç gerisine itile itile Yunan mitlerine dönüşüyor daha üç beş gün önceki esaslarımız. Akagiden hızlı hayata (ki aslında hızlı akmıyor) sanki laf yetiştirmek gerekiyormuş gibi… geçenlerde şu bizim Turhal’ın Yeşilırmağında balık enflasyonu olmuştu. Amasya tarafına doğru giden ırmağın bir noktasında kapatmışlar delikli paravanları. Balıklar yığılmış. Harala gürelidir koşmuş millet. Fakat ben koşmadım. Nerde olursa olsun nerde çokluk orda şenlik, derim fakat böyle şenlikleri sevmem. Gerek de yoktu yani. Ne yapayım o kadar balığı ben. Bilincime de zarardı. “Usta bana balık verme, balık tutmayı öğret” deyişi vardır ya. Hem balık vermek hem balık tutmanın-öğrenmenin aynı anda olduğu bir yerde benim işim zaten olmazdı. Gitmedim. O kadar balığı yiyen milletin zekasında yine bir değişiklik olmadı. Zaten Turhal, kendimi bildim bileli aynı.

Körlükler de birbirlerine eklemlenebilir. Tek bir körlük korkunçtur. Ses yoktur, seda yoktur. Korkunç bir boşluk vardır. İlginç konular bunlar.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank