Düşmanın Adını Söyleyemeyince…
Genelkurmay Başkanı Sn. Başbuğ bugün son gelişmeler ışığında bazı açıklamalarda bulundu.Asimetrik Savaş karşısında çaresiz kaldıkları hususları, üstü kapalı bir şekilde anlatmaya ve Ordunun itibarını korumaya çalıştı.
Taktik ve teknik hususlar üzerinde durdu. Kızgındı. Sabırlarının bir sınırı olduğunu beyan etti.
Peki, komuta kademesi kendisine karşı yapılan saldırılar karşısında neden çaresiz?
Ellerinde dünyanın sayılı ordusu olduğunu söyleye geliyorlar. Elbette bu çok doğrudur. Bu kadar güce rağmen, bu saldırılara neden yetersiz kalıyorlar?
Strateji kitaplarında kazanılan ve kaybedilen savaşların nedenleri anlatılır. İşte malzeme eksikti, mühimmat yoktu, asker yorgundu v.s. diye…
Tabi savaşlarda bu saydıklarım da önemlidir. Ancak, bir husus var ki, bu hepsinden daha önemlidir.
Yığınakta yapılan hata.
Tarih kitapları “yığınakta yapılan hatanın taktik manevralar ile kazanılamayacağını “ söyler.
Peki, yığınakta yapılan hata nedir? Savaş Hanya’da sürerken sen Konya’dasın demektir.
Peki bizim milli kuvvetlerin yığınaktaki hatası nerededir? Avrupa Birliği ve ABD yanında yer almaktır. Batı sizinle savaşıyor. Siz onunla birlikteyiz diyorsunuz. NATO’nun içinde olmak böyle bir şey.
Avrupa Birliğine tam üyeliği destekliyoruz demek böyle bir şey…
Peki, içerde irtica, feodal ağalar ve belli sermaye gurupları ile birleşip Türk Ordusu ile savaşan kim? Amerika, Avrupa.
Düşmanın adını koymadan(yığınakta hata) bu düşman ile nasıl savaşacaksın?
İşte ordunun açmazı burasıdır.
Türk Halkının açmazı da burasıdır. Hem %85 Amerikan karşıtlığı olacak, hem de Amerikancı İslam’a oy vereceksin.
Düşmanın adını koyamayınca, savaşın adı “Asimetrik Savaş” oluyor. Yani düşmanı belli olmayan savaş.
Bir savaş var da taraflar tanımlanmamış. Böyle bir savaş olur mu?
Aslında taraflar çok açık ve ortadadır. Bir tarafta Amerikan emperyalizminin gizli örgütleri, öte tarafta Türk Halkı ve onun ordusu.
Bu savaşın adının bir an önce konulması hayati önemdedir. Yoksa yel değirmenleri ile savaşan Don Kişotlara döneriz.
Başbuğ “darbe iddialarının orduya karşı bir provokasyon olduğunun farkındadır. Genelkurmay Başkanımızın zorluklarını çok iyi anlıyorum. Provokasyonlar karşısında çok zor durumda. Çünkü iyi modellenmiş silahsız bir provokasyon, doğrudan silahlı müdahaleden etkilidir.
Ön yargı imalatının ham maddesidir.
Tüm darbelerin arkasındaki Amerika, bugün o yaptırdığı darbeleri Orduya karşı koz olarak kullanıyor.
Emperyalizmi görmeyen tüm stratejiler yanlıştır. Emperyalizmi dost gibi görmek vahametin kendisidir.
Ülkenin bu tuhaf kaostan çıkmasının tek çaresi yunanistan gibi bir ülkeyle düşük yoğunluklu bir savaş çıkartmaktır. Bu gerginlik milli birliği tekrar sağlar diyorum
Ocak 27th, 2010 at 14:16