content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 Tem

Dürüst İşverenlerin Çilesi…

 Türkiye, bir tenakuzlar ülkesidir. Zira; tebrik ve teşvik edilmesi gerekenler, devamlı olarak hırpalanır, baskı görürler. Baskı yapılması gerekenler ise,

İktidarlar ve iktidarın gücünü temsil edenler, genel olarak teşekkür ve takdir etmeyi bilmezler. Özellikle, denetim elemanları, akvaryumdaki balıklar gibidir. Gerçeklerden, işverenlerin çektiği sıkıntılardan, (üretimin/insan çalıştırmanın/ücretleri-vergileri-sigorta primlerini-borçları zamanında ödeyebilmenin/stokları eritebilmenin, vb. zorluklardan) habersizdirler. Nasıl olsa, aybaşında maaş hazırdır. Eh, çoğunun da lojmanı vardır. Bu yüzden de, devamlı olarak, dürüst işverenlerin üzerine gidilir;

1-Ülkede, sigortasız çalışan sayısı, sigortalıdan çok daha fazla olduğu halde; kayıt dışı çalışanların, milyarlarca liralık prim kaçıranların üzerine gidilmez. Kayıtlı firmalar, devamlı olarak, denetlenir.

2-Vergi denetimi de aynıdır. Maliye Bakanlığı, ciddi bir vergi reformu yapmaya (politik gerçeklerle, oy avcılığı amacı ile) yanaşmaz. Ciddi bir denetim mekanizması kurmaz. Hatta mevcut, başarısını ispatlamış (Hesap Uzmanları/Maliye müfettişleri/Gelirler Kontrolörleri gibi) kurumları da lağveder. Aşure kazanı gibi bir sistem kurar.

Denetimde, hep ciddi/kayıtlı firmalar hedef alınır. Lüks otolarda hava atanların, lüks villaları çifter çifter alanların, magazin sahifelerinde hovardalıklarını ve lüks hayatlarını görgüsüzce teşhir edenlerin, üzerine hiç gidilmez.

Ve Bütçe açığını kapatmak için, ÖTV/KDV gibi dolaylı vergilere zam üzerine zam yapılır.

3-Çalışma mevzuatı ayrı bir zulümdür. Milyonlarca insan kaçak çalıştırılır. Sigorta yaptırılmaz. Sefalet ücreti ödenir. Hiçbir sağlık ve emniyet tedbiri alınmaz. Ancak; dürüst işverenlerin üzerine yük üzerine yük bindirilir. Her gün, yeni ve ağır mükellefiyetler icat edilir. İşveren işçinin kölesi haline sokulur.

Yargı, devamlı olarak, işvereni haksız sayar. Hep, işçi lehine karar verir. Başkasının kesesinden ulüfe dağıtır, her işe karışır. (çünkü, onlar da iş hayatının zorluklarından bihaberdirler.)

4-Sendikalar, (daha doğrusu sendika ağaları) her vesile ile işverene saldırmak için fırsat kollarlar. Lüks yaşantılarını garanti altına almak için her yola başvururlar.

Zaten, bir firmaya sendika girdi mi, iş barışı bozulur. Verimlilik, saygı, disiplin diye bir şey kalmaz. Kavgalar, provokasyonlar, engellemeler, kaytarmalar, başlar.

5- Kıdem tazminatı, ayrı bir haksızlıktır. Tüm firmaları batıracak bir uygulamadır. Ama, sendika ağaları, bir türlü “kidem tazminatı fonu” kurulmasına geçit vermezler. İktidaların tümü de yüreksiz olduğu için, bunu gerçekleştiremezler.

6-Şimdi, bir de serbest bölge düşmanlığı hortladı. Aslında, çok da önem arz etmeyen teşvikleri kırpmak için özel bir gayret gösteriliyor. Serbest bölgelerin; on binlerce kişiye iş imkanı sağladığı, çok büyük tutarda ihracatı gerçekleştirdiği, büyük ve ciddi yatırımlara kapı açtığı, hiç hesaba katılmıyor.

Elbette, hukuka uymayan, hileye kaçan firmalar da olmuştur. Ancak, bunun sağlanan yararlara göre, oranı çok küçüktür. Kaldı ki, devletin görevi, bu ahlaksızları bulmak ve kafalarını ezmektir. Sistemi çökertmek değil.

Ayrıca, teşvik sistemi, Bütçeye yük getiren bir uygulama değildir. Müteşebbisin önüne atılan bir yemdir. Teşvik  olmasa, o yatırım yapılacak mıydı? Hayır… Peki Devlet ne elde edecekti? Hiç… Teşvikle, zahiri olarak bir avantaj verilir gibi olmaktadır. Buna karşılık; istihdam hacmi/ihracat potansiyeli, sigorta primi/KDV vs. elde edilmektedir. Yani verilen hiçtir, alınan üçtür.

a)Çalışma Bakanlığı, İş Teftiş Kurulu elemanları, “Yukarısı böyle istiyor” diye baskı yapmaktadırlar. Serbest bölge’de sağlanan ücret avantajının işçilere dağıtılması gerektiğini (hiçbir hukuki ve mantıki mesnede dayanmadan, keyfi olarak) iddia etmektedirler.

Ben, Sayın Çalışma Bakanı’nın; bu kadar keyfi, hukuksuz ve saçma bir talimat vereceğine inanmıyorum. Kaldı ki, olay Ekonomi Bakanlığı ile istişare edilmiş; serbest bölgeler, Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü; bizzat Sn. Genel Müdür Vekili Emel Emirlioğlu’nun imzası ile (24.05.2012 gün ve 37420 sayılı yazı ile) bu uygulamanın yapılamayacağını açık ve detaylı bir şekilde açıklamıştır. Buna rağmen, baskılar devam etmekte, açıkça firmalara zulmedilmektedir. Sayın Çalışma Bakanı’nın buna izin vermeyeceğini ümit ediyorum.

b)Bir diğer baskı konusu da, “taşeron işçi” çalıştırılması ile ilgilidir. Bu, fiilen imkansızdır. Zira, hiçbir firma, o kadar çok sayıda elemanı istihdam edemez.

Mesela, Gemi İnşa Sanayinde, sayılamayacak kadar çok sayıda, ihtisas konusu vardır. Hiçbir tersane, bu kadar çok elemanı bünyesinde istihdam edemez. (Hele, kriz sebebiyle, kapasitenin % 25'lere düştüğü bir dönemde)

Sonuçta ne olur? Tersaneler kapanır. O, korumaya kalktığınız işçiler, işsiz kalır.

Lütfen, geniş ufuklu olun. Mikro değil, makro tahliller yapmayı öğrenin. Tek taraflı davranmayın. Başkasının kesesinden cömertlik etmeyin. Ve de, hukuki dayanağınız olmadan, kendi kafanıza göre, hareket etmeyin.

Ben de, yıllarca, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanı ve Defterdar olarak görev yaptım. Ama, masanın iki tarafı olduğunu, amacın firmayı batırmak olmadığını, hiç unutmadım. Kendi kafama göre, kanunlara aykırı olarak, uygulama yapmadım. Ağabeyim dahil, yakınlarımın ve tanıdıklarımın, birer işveren olarak çektiği sıkıntıları da, hep gözlemledim. Hayatın gerçeklerini ıskalamadım.

Kendine güvenen, ülkesini ve mesleğini seven; kayıt dışı çalışanlar ile uğraşır. Dürüst firmalarla değil… 

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank