Dünyayı Yönetmek İstiyorsa; Olmazsa Olmazlarım
BEN İNSANIM DÜNYAYI YÖNETMEK İSTYORSAM, OLMAZSA OLMAZLARIM
Akıl, bilgi, irade ve inanç gücü olmadan insan, insan olamaz. Yoksa ben de senin gibi bir insanım; Ne senden bir eksiğim, ne de senden bir fazlalığım var. Sen de benim gibi bir anadan bir babadan doğup dünya üzerinde yaşamaya başlamış bir insansın.
İnsan her ne kadar insan olarak yaratılıp var edilmiş olsa da; Hatta anası, babası, vatanı, milleti, bayrağı, eşi, dostu, arkadaşı, çevresi, hatta ömür boyu harcamakla tükenmeyecek kadar çok parası, malı, mülkü, serveti olmuş olsa bile; Şayet bunların varlığından ve kendine ait şeyler oldu bilincine varıp, onları kullanıp değerlendirme yetisini gösterecek kadar akıl ile fikri yoksa..! Böyle bir insanın, insanlığı sadece şekil, biçim ve görüntü açısından kul yanında, insanlığı kabul edilip yaşaması sağlanır. Ama yapıp etiklerine hak verilip, kişisel varlığına yaratılışı dışında, saygı gösterilmesi kimseden beklenmez. İş verilip sorumluluk yüklenilmez.
Çünkü yaratanın akıl verip görevlendirmediği, görev verip yaşadığı hayattan sorumlu tutmadığı hiç kimseye gerçek anlam ve mana da insan denilemez.
İnsanı, gerçek anlam ve mana da insan yapan en büyük özellik, aklıdır. Düşüncesidir. Akledip düşünmeyenin yeryüzüne has bel kader düşüp yaşamasından daha kötü bir şey yoktur. Allah cümlemizi böyle kötü kaderden korusun. Çünkü akledip düşünüp fikir sahibi olmayan insan, gerçek anlam ve manada dünya yaşamında tekâmülünü (olgunlaşmasını ) tamamlayıp insan olamaz.
Bunu başka bir ifadeyle söyleyip anlatmak gerekirse; insan için yaratılan dünyayı, yaratanın yarattığı gibi görüp yaşayıp, yaşatan ve yaşadığını anlatan insan, insandır. Ya da dünyadaki duyduğu her sesi çıkaran varlığın varlığını, birbirinden ayırıp, anlatabilen insan, insandır. Çünkü göz, aklın gör dediğini görür. Kulak, aklın duy dediğini duyar.
İnsan, yaşadığı hayatın farkında olup, diğer varlıklara karşı farkındalığını fark edip, onlardan farklı yaşayıp, farklı yaşantısıyla da yaşarken, fark ettiği dünya hayatını, sürekli değiştirip dönüştürüp güzelleştirerek yaşayandır. Yani insana ve insanlığa yararlı olabilecek şeyleri düşünüp akıl edendir. Aklettiği ile dünyayı güzelleştirme cabası içinde olan insan, insandır.
Yoksa hayattaki farklılığı fark edip ondan yararlanmayı bilmeyen insan, insan olamaz. İnsan fark etmediği bir hayatı da zaten doğru dürüst yaşayamaz.
İnsan güzel yaşamadığı bir hayatın eğrisini, doğrusunu, yanlışlığını görüp, onu düzeltip daha doğru ve güzel bir hayatı yaşama gayreti içinde olmayan bir akıl da akıl sayılmaz. Sahibi de insan.
İnsan olup dünyayı güzel yaşamak isteyen her akıl sahibi, her şeyi fark edip, farkında olarak yaşamalı ki, dünyada neler olup bittiğini bilip, dünyanın mamur edilip, güzelleştirilerek daha güzel yaşanılır bir yer haline gelmesini sağlayabilsin.
Herkes kendini dünya insanlık âleminin bir ferdi olarak görmeli. Bu gözle de dünyayı güzelleştirmenin yollarını arayıp düşünüp fikir üretmeli.
Dünya tatminsizlerin sevişeceği, çılgınların kavga edeceği, despotların kan dökeceği, zenginlerin para kazanacağı, çoğunluğu oluşturan yoksulların da oturup ağlayacağı bir mekân, sürekli çoğunluğun kötü bir hayat yaşayacakları bir alan hiç değildir.
Dünya denilen yer, dünya insanlık âlemin huzur bulup mutlu yaşayacağı bir evi, sıcak bir yuvasıdır.
Bu yuvanın ve bu yuvada yaşayan her ferdin haklarını korumak ta tüm dünya insanlık âleminin en büyük görevi, en büyük sorumluluğu olmalıdır.
Artık insan beyni büyüyor. Teknoloji yeryüzüne dağılıp yayılıyor. Gelişen teknolojinin yeryüzüne yayılmasıyla birlikte dünyada her geçen gün küçülüyor.
Çok kısa bir zamanda da isteyen herkes dünyanın her yerine bir günde gidip gelebilecek. Bu hızlı gelişme dünyayı küçültürken, insanı büyültüp dünyaya sığmaz hale getiriyor.
Dünyadaki gelişmeyi ve kendi farkındalığını fark etmeyen insan, insan olamaz. Onun için insan, önce kendi farkındalığını, sonra da dünyanın farkındalığını fark edip yaşamalı ki, gerçek anlam ve manada insan olabilsin.
Geçmişte dinimizin yanlış anlaşılıp yanlış yorumlanmasından dolayı, halkımızın büyük bir çoğunluğunda yüzlerce yıldır teslimiyetçi bir algı, yanlış bir anlayış oluşmuştur. Onun için bu günden yarına bu algıyı değiştirmek çok zor. Ama imkânsız değil. Mutlaka bu algıyı değiştirmeliyiz. Yoksa aklın ve düşüncenin önemini anlamadan yaşar. Dünyanın ardından nal toplayarak gideriz.
Çünkü okuyan aklını büyültür. Düşüncesini zenginleştirir. Zengin düşünce insanın farkındalığını artırır. Düşünüp farkındalığını artırmayan akıl, akıl değildir.
İnsan yaşadığı hayattaki her şeyin farkında olup aklını geliştirmeli. Gelişen aklıyla kendini geliştirip sürekli farkındalığını artırmalı. Artan her farkındalıkta, farkındalığını fark edip, farklı yerlerde artan bu farkındalığını doğru kullanıp, ihtiyacını gideren akıl, akıldır. Sahibi de insandır.
Çok akıllılık farklılığı, farklılık çok renkliliği, renklilikte insanı, insan yapar. Çok seslilik insanları bir araya getirip topluluk yapar. Toplu olanların toplu ses çıkarıp, toplu haykırışları toplanan toplulukları millet yapar. Bu çok renklilik ve çok seslilik hem birey olarak insanı, hem de toplum olarak milleti çok zengin yapar.
Onun için her düşünen akıl, düşünce üretmeli. Üretilen her farklı düşünce kayıt altına alınmalı. Ola ki bir gün kayıt altındaki bu düşünce planlanıp programlanarak üretime dönük faaliyete geçirilir. Geçirildiği andan itibaren de bireyi ve toplumu zenginleştirip hayatı kolaylaştırır. Kolaylaşan hayat, insan yaşamının standardını yükseltir. Statükosunu değiştirip geliştirir. Böyle bir düşünceyi üretip var eden akıl sahibi için bundan daha büyük bir mutluluk olur mu?
Demek ki, insan olmanın ilk şartı akıl, ikinci şartı, akledip düşünme. Üçüncü şartı akıl edip düşünmek için okuyup bilgi sahibi olmak. Dördüncü şartı, elde edilen bilgilerin ölçülüp, biçilip tartılıp muhakeme edilerek değerlendirilip irade gücü oluşturulması, Oluşan bu irade gücüne bir inançla başarılma gücü oluşturulup eklenmesi gerekir ki, insan, insan olabilsin. Bu şekilde de her seferin de başarıyı elde edip, başarıdan başarıya koşarak da zenginliğine zenginlik katıp sağlıklı içinde huzur bulup mutlu yaşayabilsin.
Hiç kimse okuyup öğrenip bilgi sahibi olmadan doğru düşünce üretemez. Üretilmiş doğru düşünce elde olmayınca da akıl, muhakeme edip irade oluşturamaz. İrade oluşmadan da yapılacak olan işe güç yetirilip başlanıp bitirilip başarılı olunamaz.
Evreni yöneten Tanrı’nın güçlerini elde edip dünyayı yönetmek isteyen; akıl, bilgi, irade ile oluşacak olan gücü, inanç gücü ile birleştirip bir etmeli ki, dünyayı yönetmeye güç yetirip akıl erdirebilsin.
20.01.2014
Cahit KARAÇ