Dünya mı Kirlendi, Yoksa Biz mi Kirlendik
Dünya mı? Yoksa biz mi? Kirlendik sorusunun doğru cevabını veremeyen akıl, melaikelerini doğru kullanmaktan uzaklaşmıştır. Benliğe karışıp insani etik değerlerden uzaklaştırmıştır. Böyle bir akıl, beyin içinde cıvıyıp sulanıp dumura uğrayıp yozlaşmıştır.
İnsanı insan yapan akıl, şayet kendi ve insalığın hayrına olan şeylerde doğru düşünmüyorsa, o akıl artık akıl olmaktan çıkmıştır. Nefsi benliğe yenik düşüp, teslim olup, içinde kaybolmuştur.
Böyle bir akıl, insanı insan yapan tüm etik değerlerden uzaklaştırır. Sahibini de neye büründüğü bilinip tanımlanamayan bir varlık haline getirir ki, o da ten içinde saklı olan insanı şeytanlaştırır.
Demek ki bize dışardan, ayrıca kötülük edecek, bir şeytan aramamıza gerek yok. Herkesin şeytanı kendi içinde saklıdır.
O her iyilik ve her kötülük benlikte mevcuttur. İyilik aleni olarak çalışıp kazanıp, emek vermeyi, kötülükler ise gizlenip saklanarak her an zaaftan yararlanmak için tetikte bekleyip fırsat kollar. Çünkü insan aklı, baştan yukarı çalışırsa insan yüceltip Hak yolcusu yapar. Baştan aşağı çalışırsa işte o zamanda insanı her an alçaltıp küçülterek nefsileştirip önce kalbe yöneltir. Daha sonra mideye, ve cinselliğe yönelterek insanı olmadığı kadar alçaltıp küçülterek onurunu yıkıp ayaklar altına alarak ezip onu yok eder.
Yoksa! Gerçek inanç sahibi olup Hakk’a yönelmiş bir aklın bu türden soruları cevapsız bırakıp zaafa düşmesi kolay kolay akledilip düşünülmesi beklenilemez. Bilakis üstüne gidip tüm sorunlarını kökünden çözüp ayaklarına bağ olabilecek her türlü kaprislerinden de kurtularak hayatı olduğundan çok daha güzelleştirerek çok dah güzel bir hayat yaşamanın yollarını arar.
Ararken de elbette ki her türlü soruya samimiyetle doğru cevap vermekten de kendini alıkoyup, kandırıp, sorumsuz tutup, sorumsuz davranarak çocuksu hareket edemez. Çünkü artık çocukluk çağı geride kalmıştır. Yetişkinler, çocukça kuralsız oyun oynayamazlar. Hayat evrensel oyun kuralı içinde oynanıp yaşandığında herkes için doyumsuz haz verir. Güzellik kazanır. Çünkü hayat hiçbir zaman başı boşluğu kabul etmez. Nedeni de hiç varlık ne boşuna yaratılmıştır. Ne de başı boş bırakılmıştır. Bu bağlamda herkesten kendine bahşedilen akıl ve imkanlar ölçüsünde görev ve sorumluluk beklenir.
Herkesin ilk görev ve sorumluluğu her şeyden önce insan doğup, insan olup, insanca yaşayıp, insanca ölmesidir.
Bu özetlemeden sonrası için doğup, yaşayıp, var olan her varlığın / her insanın doğal hayat içinde yaratılıp var edilişi gereği elbetteki bir görev ve sorumluluğu vardır. Ancak bu sorumluluk duygusuna mukabil olarak da her varlık, kendi dünya yaşamında özgürdür.
Ancak insanın yaşamını oluşturup geliştirirken özgürlüğünü kısıtlayıp sınırlayan tek şeyin doğal hayat içindeki yaşamda gelişip olgunlaşmamızı sağlayacak olan sorumluluk duygusu olduğunu da unutmayalım.
Sorumlu bir aklın ilk görevi ; ne iş yaptığını bilmek. İkinci görevi de yaptığı işin ne işe yarayacağını bilmektir. Yoksa boşu boşuna zaman geçirip ömür doldurmak değildir.
İnsan akledip, düşünüyorsa, insandır. Yoksa akledip düşünmeyen akıl, bütün hayvanlarda var. Bize düşünmeyen hayvan başı değil, düşünen insan başı lazımdır. Düşünmek içinde okumak lazım. Çünkü okuyan akıl büyük olur. Büyük akıl da büyük düşünüp, büyük düşünce üretir. Üretilen her büyük düşünce de üretime dönüşüp, insanlara iş, aş, ekmek olur. O da sonuçta huzur ve mutluluğa dönüşür.
Allah iki tür baş yaratmıştır; Birini okuyup adam olsun diye mektebe, bir diğerini de pişip aş olsun diye fırına veririz. Bize fırınlık değil, mekteplik baş lazım. Büyük düşünüp, büyük düşünceler üretsinler diye…
Yoksa Allah, insana düşünen akıl vermeyip yarattığı her varlık gibi onu da çayıra salardı… Çünkü Allah akıl verdiklerini mektebe salar, çoban eder. Akıl vermediklerini çayıra salar, koyun eder. Çoban ettiklerine de koyun ettiklerini güttürür. Dolayısıyla hepimiz güdülen akla değil, çoban olan güden akla talip olmalıyız ki, herşeyden önce insan olup, insanlık onuruyla insanca yaşayıp, insanca ölebilelim.
Yoksa pis yaşantımızla dünyamızı kirletip, pis yaşayıp, pis ölüp gideceğiz.
İnsan olup, insanca yaşayıp, insanca ölüp gitmek isteyen varsa; onlarda bir an önce aynaya bakıp kendilerini düzeltsinler. Çünkü ayna akıldan çok daha cesurdur. Cesaretiyle de akıldan bize daha çok şey söylerler.
Tabi ki söz dinleyip, tutanlara…
04.09.2014
Cahit KARAÇ