Dünün Mağdurları… Bugünün Mağrurları…
Dün mağduriyet üzerinden siyaset, bugün mağrurlanarak siyaset…
Dün şiir okudu diyerek, mağduriyet üzerinden ‘hukuk ve demokrasi’ talep edenler…
Bugün, bir konuyla ilgili düşüncesini açıklayanın milletvekilliği engellendiğinde, milletvekili seçilenlerin hakları gasp edildiğinde, mevcudu savunmak ve yasalara gönderme yaparak haksızlığı savunmak…
Dünkü mağduriyet karşısında anti demokratik yasalar karşısında; “üstünlerin hukukuna hayır, hukukun üstünlüğü evet” diyenlerin, bugünkü pespayeliği…
*****
Hukuk, hukuk diyenlere sorun, lütfen…
Hukuk ne demek?
Hukuk denildiğinde mevcut yasaları mı anlıyoruz?
O zaman neden hukuk kavramını kullanıyoruz ki?
Yasalara gönderme yapar ve hukuk diye bir kavrama ihtiyaç duymazdık…
Neden ikili sohbetlerde, “Seninle bir hukukumuz var” ya da “Seninle hukukumuz bitti” derken neyi kast ediyoruz?
Aslında yazılı bir sözleşmeden söz etmiyoruz. Karşılıklı oluşmuş ikili bir meşruiyetten söz ediyoruz. Yazılı olmayan bir ilişki biçiminden söz ediyoruz.
*****
Sevgili köşe yazarımız Ayhan Altay, “Hukukun meşruiyeti” başlıklı yazısında şöyle yazıyordu: “Geniş anlamında “hukuk” insanlığın günümüze değin biriktirdiği değerler toplamıdır. Yani, vicdani haklılıktır hukuk. Meşruiyettir.”
O zaman hukuk bir meşruiyet ve vicdani haklılık mı?
Aslında ‘hukuk hukuk’ diye çırpındığımızda, insanlığın evrensel vicdanına ve meşrutiyetine mi gönderme yapıyoruz?
Meşruiyet denildiğinde sadece yasalardan kaynaklanan meşruiyeti mi yoksa evrensel kabul edilen değerler olarak mı algılıyoruz?
*****
Dün mağduriyet üzerinden ‘demokrasi, hukuk, insan hakları ve özgürlükler’ diyenlerin samimiyetlerini nerede test edeceğiz?
Bir dönem mağduriyet yaşayanların, başkalarının aynı sorunları ve mağduriyetleri yaşadıklarındaki, söyledikleri ve yaptıklarıyla mı?
Dün üstünlerin hukuku karşısında, ‘hukukun üstünlüğü’ diyenlerin, bugün başkalarının aynı mağduriyetleri yaşadıklarındaki samimiyetleri ile mi?
*****
Dün de söyledik, yazdık, bugün de söyleyip yazmaya devam edeceğiz.
Bir yurttaş olarak, kim mağdur olursa onun yanında olmaya devam edeceğiz.
İster Müslüman olsun, ister Kürt olsun, ister Alevi olsun, isterse Ermeni, isterse Hıristiyan ne olursa olsun... Bu topraklar üzerinde herkesin ayrımsız eşit haklara sahip olması gerektiğine inandığım; dili, inancı, etnik yapısı, düşüncesi ne olursa olsun mağdur edildiğinde, hak kaybına uğradığında, zulüm gördüğünde yanında olmaktır esas olan… Ve de insan olmanın bir gereğidir.
*****
Şayet bu ülkenin topraklarında barış olacaksa, demokrasi olacaksa, insan hakları, özgürlükler, olacaksa, herkes için ayrımsız eşit koşullar olacaksa ve ayrımsız hukuk olacaksa bunun yolu mağdur olanın yanında olmaktır.
Mağdur iken kolaydır, demokrasi ve hukuktan bahsetmek…
Zor olan mağdur olmadığında, iktidar olduğunda mağrurlanmadan ayrımsız mağdur olanın yanında durabilmektir esas olan…
*****
Dün bu ülkenin topraklarında Müslümanlara, Kürtlere, Alevilere, Sosyalistlere bilcümle devlete muhalefet olan herkese karşı ‘yasalar öyle yazıyor’ denilerek zulüm yapıldı.
Ve o zaman da yapılanın adı hukuk değildi… Bugün de milletvekili seçildiği halde engellenenlere yapılanların adı hukuk değildir. Hem de değişmesi gerektiğini söylediğimiz yasalara rağmen…
Yapılması gereken, hukuka uygun olmayan yasaları tarihin çöplüğüne atmaktır.
Aynı zamanda hukuka uygun karar vermeyen; ‘yasalar’ diyerek hukuku çiğneyenleri de tarihin çöplüğüne gönderme zamanıdır…
Ve son söz: Demokratlık zor zanaattır... Mağdur iken hukukun erdemlerinden söz etmek değildir esas olan…
İktidar iken mağrurlanmadan, bu topraklar üzerinde birileri mağdur olduğunda gereğini yapmak ve mağdur bırakmamaktır esas olan…