Dün İstanbul’daki Olaylar…
Bu gün Şehit Haberleri...
Üç kişi ölmüş, 7 kişi yaralanmış ve Valimizle Emniyet Müdürümüz “her şey çok iyi idi, her tedbir alınmıştı, kurallara uygun çalışıldı” diyorlar. Ve olaya başarılı bir operasyondu, herhangi bir zafiyet söz konusu değil diyebiliyorlar. Nasıl bir başarı ise?
Muhabir vuruluyor, gencecik bir evladımız canını yitiriyor. Her türlü tedbir almışlar ama güvenlik şeridi etrafında toplananları niye dağıtmamışlar öğrenemedik. Ayrıca sivil vatandaşın orada ne işi var? Çatışma anının olduğu yerde muhabirin ne işi var? Kapısında beklediğimiz AB de böyle bir uygulama ve durum var mı? Bir genç vatandaşımız canını yitiriyor. Bir muhabir başından yaralanıyor. Ve en acısı gencecik bir emniyet amiri şehit düşüyor. Bunun neresinde başarı var, övünülecek bir yan var? Ayrıca bu çatışma başlıyor ekranlarda birbirinden abuk subuk anlatım ve gösterimlerden sonra araya yayın yasağı giriyor ve muhterem basına duyuruluyor. Daha sonra sınırlı yayın yapın deniyor. Oysa yayın yasağının önceden konması gerekir. Yine yayın yapacak olanların bu kadar yakına yaklaştırılmaması gerekir. Bizim her işimizde böyle. Ölümde, trafik kazasında, basın toplantılarında her yerde muhterem basın olayın içinde ve dibinde. Gelişmiş ülkelerde bu durum böyle mi? AB normları her yerde olmalı. Ve İstanbul emniyet Müdürü ile Valisi silkinip kendine gelmeli. Bu olay öyle çok da başarılı değil. Ayrıca Günlerdir Münevver olayı ile ilgili bir sonuç alınmaması son bu hafta içinde basının olayı ele alması ile cinayet zanlısının babasını tutuklamaları daha da bir ilginç. Biri diyor benim işim değil, diğeri diyor ki yargının işi, öbürü biz üzerimize düşeni yaptık. İyi be kardeşim, herkes üzerine düşeni yaptı da nerede bu katil veya katiller? Niye bulunamıyor? Olay bunca zamandır neden aydınlanamıyor? Bugün bir haber okudum katil zanlısı 183 ülkede aranıyormuş (!) Doğrumu bilmem. Yahu 183 ülkeyi ne arıyorsunuz? Önce kendi evimizi bir arayalım. Didik didik edelim. Katilin 7 bayram sülalesini bir takibe alalım bakalım, nereden çıkacak? Kime ne anlatıyorsunuz siz? Koca devlet mekanizması bu katilimi bulamayacak yani… Kapısında beklediğimiz AB ülkelerindeki normlar bizim burada tam olmuş olsa ve biz o ülkeler arasında olmuş olsak, İstanbul Valisi ile Emniyet müdürü şimdi görevlerinden alınmışlardı sanırım. Ama bizde her iş, işlem ve kesim böyle… Ne yazık ki böyle…
Akşam TV ekranlarında şehit düşen emniyet amiri evladımızın cenaze töreninde eşi ve iki çocuğunu görüp ağlamamak, üzülmemek mümkün mü? Perişan oldum.
Geride iki yetim ve bir eş. Çok büyük acı. Çok büyük…
Bugün sabah bir haber daha…
Diyarbakır da mayına basan askerlerimizden 9 kişi canını yitirdi. Şehit oldu. İşin garibi mayına basan çocuklarımız değil. İçinde bulundukları sözde zırhlı araç… Nasıl zırhlı araç ise çocuklar canını yitirdi. Bu arıcı yapılan açıklamadan anlıyoruz ki, ABD’ den almışız. Çok zamanda kullanmışız. Hayret bir vaka… 9 canımız daha gitti. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bol kepçeden sallamak kolay… Ocaklar söndü. Yuvalar yıkıldı. Bu çocuklar ne ilk, ne de son. Artık buna bir çözüm bulsanız diyorum. Nasıl bulacaksanız bulun. Siyasetçisi, askeri, polisi, vatandaşı el ele verin bu işi çözün. Milletin her gün şehit haberi duymaya tahammülü kalmadı. Katliam gibi şehit haberleri geliyor. Hepsi vatan evlatları… Canları devlete teslim.. Ve devlet için seve seve can veriyorlar. Peki devlet onların canını, malını, ırzını, namusunu, korumakla mükellef değil mi? Devlet vatan savunması ve diğer tüm hizmetlerde her tür tedbiri almak zorunda değil mi ve insanları yaşatmak zorunda değil mi? Yaşam hakkı en önemli ve kutsal hak. Ve insanların yaşamı ellerinden alınıyor. Böyle şey olmaz. Olmamalı. Mayına basıyor gidiyor, mayınlı arazide gezerken gidiyor, çatışmada gidiyor, arazide yol alırken gidiyor, baskında gidiyor… Gidiyor da gidiyor. Kardeş, bu gidenler, geçmişte filmlerde olurdu, katırı mayınlı bölgeye yürütürlerdi ya. Tespit için. Aklıma Ogünler geldi. Gerçi şimdi öyle bir şey yok. Teknik gelişti.
Bu çocuklar katır sürüsü değil ki, insan evladı, bizim evlatlarımız, canlarımız, ana baba kuzuları bunlar. Artık bunların ölmesini istemiyoruz. Milletimizin her kesiminde bu anlayış hâkim. Büyük üzüntü, büyük acı ve anne ve babalar, aileler için öldüler, şehit düştüler demek korkunç bir haber. Artık acı haber duymak istemiyoruz. Artık anne ve babalar ağlasın istemiyoruz. Arkada gözü yaşlı eşler, çocuklar istemiyoruz. Ocaklar yıkılsın, sönsün istemiyoruz. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir anlayışı istemiyoruz. Herkesin, insanca, uygarca yaşamasını istiyoruz.
İstiyoruz da veren, temin eden kim? Boşuna istiyoruz…
Dün İstanbul’da canını yitiren şehit düşen başta Emniyet amiri evladımız için, bugün ise Diyarbakır da şehit düşen asker evlatlarımız için Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına ve görev yaptığı kurumlara baş sağlığı diliyorum. Mekânları cennet olsun. Yine dün hayatını yitiren genç vatandaşımız içinde aynı duygularımı ifade etmek istiyorum.
Zor ama çok zor… Evlat acısı… Acıyı yaşamayan bilmez. Bu acıyı dindirecek bir ilaç yok. Allah kimseye evlat acısı vermesin. Dineceği yok, biteceği yok. Artık bitsin, bitsin… Allah rızası için bitsin. Bitirilsin. Herkes üzerine düşeni yapsın. Ne bitmez bir terör? Ne bitmez bir terör ile mücadele? Artık bitsin kardeşim. Millet sabır taşımı? Çatladı çatlayacak. İlla milleti çatlatmak mı istiyorsunuz? Ne istiyorsunuz bu milletten? Ben anlamış değilim, anlayanınız var ise izah etsin…