Dost Şehir İstanbul
Bir Eylül sabahı Ortaköy Sahilinde balık tutanlardan uzaktayım,bir elimde kitabım yangın serınliğinde İstabulumu yaşamaktayım. Niyetim şehrim ile hasbıhal etmek.Caminin hemenyanındakı kasketlı amcadan taşlara çizilmiş che guevara resimlerıne bakıp birazda sohbet ettikden sonra sahaflardakı tezgahlarda gelen gecenlere mahzun bakan sarı sayfalı odun kokulu kitaplarıma selam ediyorum.Komşu dövmecidende bir aynalı kemer alıp belime koşuyorum Dost Sehir İstanbulum sana...
Güneşin ilk ışıklarıyla gündoğumunda atıyorum kendimi ezan sesli,kilim kokulu,arnavut kaldırımlı Sultanahmet Sokaklarına.Balkonda halı çırpan anneleri selamlıyorum önce ardından ip atlayan örgülü saçlı kız çocuklarını.Koşar adımlarla takılıveriyorum az evvel yanımdan geçip giden simitçinin peşinden.Uyku mahmuru gözlerim biranda açılıveriyor genzimi yakan susam kokusuyla.Etrafımdakı ceviz ağaçları,burnuma gelen ıslak toprak kokusu ve sızlayan topuklarım yakınlardakı Gülhanenın habercısı.Biraz soluklanıp birazda İstanbulumla hemdem olmak için elimde simitlerım beyaz peynirim Sarayburnuna yöneliyorum.Karşımda muhtesem manzaranla sen ey İstanbulum bukadar yakınımdayken ,nefesınle soluklanıp suyunu yudumluyorken sana olan buhasretliğm niyeki?Arnavut kaldırımlı taş sokakların,kimsesiz camilerin baharat kokan çarşiların,susuz kalan çesmelerın niye bukadar ırak ki acep bana?
Bakır çaydanlıktan gelen kızgın fokurtular döndürüveriyor benı içimde bulunduğum ana .Uşuşan rüzgarla beraber çayımda nefesını üflüyor yüzüme..İnce belli bardağım da birazda hüzün var.Anlayacağın İstanbulum oda senın gibi kederli,kıskançlığı nedenı bellı:)kocaman cüssesıyle ajda bardaklarından çaymı içilir be dost dercesıne dumanı karışıyor gecen gemılere..Aklınca yarışıyor onlarla.Kavrulmuş susam kokusu genzımı tatlı tatlı yakarken rüzgarla dağılan gazetemın sayfalarının arasından toplayıverıyorum peynırlerı.Damağımda sımıt ve çay Eminönüne yöneliyorum,niyetim İstanbulum senı doya doya yaşamak ya adımlıyorum tüm sokaklarını.Elleri siyah poşetli çeyiz düzen gelinlik kızları,yünlü fanila satan pazarcılarıyla karışıveriyorum Mahmutpaşa kalabalığına.Yazmacılar,havlucular,hasırcılar derken balıkekmekçilerın yanında soluklanıyorum.Atıyorum kendimi teknelerden birine...Önce muhtesem esıntisı ve martılarıyla Galatayı selamlıyor ve senın daha mevsimin gelmedi diyorum ona.Şeb-i Aruz Törenleriyle beraber dergaha giren dervişler misali HU deyip huzurundayım az bekle...Ensevdiğim şairlerın en sevdiğim mısraları dilimde ,şarkılarım kulağımda selamlıyorum tekneden Dolmabahçeyi..İşte tam orda sarayın penceresınde sırma ipliklerle gergef işleyen bir el sallanıyor İstanbulum lakın sanamı bu selam bana mı bilemedem alıyorum selamı başımla beraber..
7 Tepeli şehrimde en tepelerden birinde Çamlıcada yudumluyorum mangalda acı kahvemı,birde türkü tutturup yol alıyorum Yuşa Tepesıne..Dimağımdakileri dua edip dilime Yuşa As.Amin diyor ve bir zaman pehlivanlarının er meydanı Beykoz Çeşmesınden Gençlik Suyumu yudumluyorum..
Güneşin guruba yaklaştığı gün batımında titriyorum üşümenın engüzel mevsimi Eylülümde..Mevsim mi güzel mevsimin içindeki mi güzel bilemeden Dişlerim daha fazla dayanamayıp başlıyor Tophaneye seranata.Birkaçgün evvel okuduğum Nargilenin 4 Ş kuralı gelıverıyor yadıma...
Şişe,Köşe,Kaşe,Ayşe...Rivayet odurkı eskiler bu 4 Ş biraraya gelmedıkçe fokurdatmazlarmış Nargılelerını..Şişe;malum nargile nın yapıldığı cam has olacak naylon bulunmayacak.Köşe;Nargile eskilerın Divanında köşe koltuklarında olacak,Kaşe;ağacı mese olacak,Ayşe;Nargılenın yanında sohbet arkadası bulunacak veya Nargıleyı sunan şakı zerafetli olacak...
İşte yine ensevdiğim mısralardan bırı takılıverdı yine dilime,gayrı bundan sonra nedesem boş;
-Bu şehr-i İstanbul ki bir müsli bahadır,
bir sengine yekpare acem mülkü fedadır-
Sonsuz güzele emanet...
off, çok güzel bitmiş,
Mayıs 23rd, 2009 at 00:43"sonsuz güzele emanet..."
ama ÜSküdar'ın hatrı kalmış 🙂
eline sağlık...
Sevgili yeğenim yine kalbindeki güzellikleri öyle güzel bir şekilde satırlara dökmüşsünki inanki şimdi İstanbul da olmayı isterdim.
Haziran 4th, 2009 at 22:45Yazını okudukça neden uzun zamandır bu güzel şehirden ayrı kaldım diye kendime sordum. Tabi bu güzel şehrin içinde yaşayan sizler gibi değerli insanlardan.
Yüreğine ve kalemine sağlık.
selamün aleyküm tuğbanur kardeşim:) ben nagehan tokat başçiftlikten,hemşehrimi böyle güzel yerlerde görmek beni gururlandırdı.edebiyata ve radyo tvye ilgim var benimde.bende yazmaya çalışıyorum,anlatılmak istenilen çümlelerin bu denli güzel anlatılması hoş.çok güzel yüreğine sağlık kardeşim.selam sevgi dua ile.EN GÜZELE EMANET.
Ekim 28th, 2009 at 13:18Sayın Beyazıt doğrusu yazınız çyküleyici ve büyüleyici bir dille aktarılmış yazıya. Çok güzel bir yansıtma gerçekleştirilmiş. Tebrik ediyorum ve saygımı sunuyorum...
Haziran 22nd, 2010 at 23:48