Dört Mevsim Kadın
Yaz mevsiminin tam ortasındaydı.
Kimi yaprakları sararmış ağaçlar gibiydi, bir zamanlar omuzlarına saldığı o güzel saçları, şimdilerde muntazam toplu.
Aynaya daha sık bakar olmuştu sabahları kalktığında.gülüşünün bıraktığı mimikler çizgiye bırakıyordu yerini dingin anlarında.
Ovuşturuyordu, bastırarak sürüyordu fazlalaştırdığı kremini sanki silinecekmiş gibi çizgileri. Aldırmıyordu pek fazla yine de.
Gülümseyip dişlerine bakıyordu arkalardakı köprülü kaplamalar görünüyormu diye.
Yok görünmüyordu kahkaha atmadığı sürece.
Ellerinin üzerinde bir iki leke oluşmuştu bu mevsimde.
Hala diriliğini kaybetmemiş tenine baktı ‘güzelim’ dedi sessizce. Hala delikanlılar laf atıyorlardı yolda yürürken, gülümsedi hatırlayınca yine...
Hatta baharını yaşadığı yıllardan kalma bir edayla yürüdüğü günlerden biriydi o gün tiril tiril sarı minik papatyalı şifon eteğini giyinmeyi hala yakıştırıyordu kendine...
‘işte’ dedi ‘bol yağmurlu, ıslak bahar geride kalmış, yalancı güneşler artık yerini uzun sıcak günlere gecelere bırakmış kendini.’
Bahardan yaza geçmişti epeydir. Ateşi kırk dereceye çıkıyordu kimi gecelerde. Yangını andıran bir alev yüreğinde. Aşık olmak ne güzel olurdu bu mevsimde. Yaz aşkları gelip geçer derlerdi ama yine de yaşamaya değerdi.
Sonbahar yağmurlarının bir anlamı olurdu o zaman. Kışa geldiğinde, kar yağarken saçlarına anlatacak anıları olurdu torunlarına(!) mutlu, heyecanlı, buruk...
Aşk, öyle ha deyince çıkmıyordu ki insanın karşısına. Oysa ne güzel olurdu buz gibi bir su içimi serinliği, ne güzel olurdu bir ağaç gölgesi, ne güzel olurdu bulutsuz gökyüzünde elele yıldızları seyretmesi.
Nafile.
Hiç gelmedi!
Eski anıları geldi aklına bu mevsimde. Eski dedimse en fazla on yıl öncesi. Başında kavak yellerinin bıraktığı hisle, bıraktığı izle.
‘Ah Berfin’dedi ‘ah! Berfin, en güzel yaz günleri boşa geçer mi, böyle elin koynunda güneş banyosu yapa yapa...’
Son bahar dinginliği çökmüştü gözlerine, gülüşleri baharından kalma, biraz da kışa yakın ayakları geceleyin...
Bir komşusunun şöyle dediğini hatırlıyordu; ‘ kocaların en iyi işe yaradıkları zaman, soğuk kış gecelerinde kadının ayaklarını ısıttıkları zamandır’ bir gülümseme daha yayıldı yüzüne ama bu seferki neşeden değil kederden... Kışa yakın oluşu yürümekten yorulmasındandı, üşümesinden değilki...
Oysa sonbaharda kadın şefkati, kışta ise dotluğu arkadaşlığı ister. Ayaklarını ısıtacağı mevsim olsa olsa bahardır baba şefkatiyle...
Bahar/dan kalma hayalleriyle,
yaz/ın kavurduğu, içinin ateşiyle, daha
sonbaharı yaşamadan
kış/a geçiverir kadın çoğu zaman...
Ve neredeyse çoğu,
baharı yaz da,
yazı son bahar da,
sonbaharı kışa karıştırır...
Hep ondan beklenir fedakarlık, anlayış,maharet ve kadındır dörtmevsim hep taze kalmaya çalışan ezilmişliğini bastırmak için.
Hep güçlüyü oynayacaktır yorgun bedenini taşırken ayaklarında. Ve yine haksızlığı kendine yapacaktır dört mevsim.