Dönüşemiyoruz!
İnşaat sektöründe uzun süredir daralma gözleniyor.
Öyle ki, TÜİK rakamlarına göre yılın ilk sekiz ayında düşüş, yüzde 10’a ulaştı. Parlak projeler, havuzlu lüks, göz alıcı rezidanslar, AVM’ler, gökdelenlere bakınca her şey yolunda gözükse de, son günlerde sadece lüks segmentle yol alınabiliyor.
Yaklaşık 200 temel kalemi de beraberinde sürükleyen sektör, dar ve orta gelirliyi yalnızca TOKİ’nin eline bırakmış durumda. Sektörün alanını eskisi gibi genişletmesi, yeniden toparlanması için önündeki en büyük şans; ‘Kentsel Dönüşüm’
Niyet olarak ve bazı olumlu örnekleriyle muhteşem bir proje. İstanbul’da, Ankara’da başarılı uygulamalar dikkat çekici.
Özellikle Tarlabaşı dönüşümü mükemmel. Ama İzmir bu konuda büyük yanlışlar içerisinde.
Ya Hükümet cezalandırdığı bir kent olarak gördüğü için İstanbul ve Ankara’daki gibi uygulamaları burada başlatmıyor ya da yerel yönetimler bu konunun altından kalkamıyor veya ikisi birden....
YENİ OYUN SAHNEDE
Dönüşüm başlamadı değil, başladı. Mesala Hatay semti İzmir’in en kalabalık noktalarından biridir. Yıkılan bir apartmanın önünde ‘Kentsel dönüşüm kapsamındadır’ yazıyor.
Pardon, bu nasıl dönüşüm? Eski bir apartmanı yık, yerine yüksek katlı konut yap, müteahhit vergiden muaf olsun, ev sahipleri kiralarının bedelini devlete ödetsin, bu da kentsel dönüşüm olsun...
Daha vahimi var.
Firma ya da kişiler dönüşüm yaptırmak istedikleri apartmandan bir daire satın alıyor. Sonra apartma n ile ilgili tek başına başvuruda bulunarak, “riskli alan” ilanı yaptırıyor. Hop, sakinlere, 3 ay içerisinde evin boşaltılması gerektiğine dair tebligat geliyor.
Kabul etmeyen hak sahiplerine baskı yapılarak evlerinden zorla çıkartılıyor. Bu örneklerin sayısı her geçen gün artıyor. Oysa kentsel dönüşüm eski binaları yıkıp, yerine yeni bina yapmak değil ki? Bu zaten altmış yıldır yapılıyor.
FIRSAT KAÇIYOR
İzmir’in yarısından fazlası çarpık yapılaşma kurbanı.
Tüm bu alanların, kent merkezinde de tıkanan noktaların 40-50 yıl sonrasını düşünerek, kent bütünselliğini ve stratejik hedeflerini gözeterek yeniden şekillendirmenin adı olmalı kentsel dönüşüm. Pay sahiplerinin hak ve hukukunu koruyan, bütüncül kent planlamasıyla ‘dönüşüm’ ele alınmalı. Yollar, bulvarlar, sosyal yaşam alanları aynı kapsamda yeniden düzenlenmeli. TOKİ, finansman sağlamalı, belediyeler ise operasyonel olmalı.
Büyükşehir Belediyesi geçmişte ilçe belediyelerle birlikte birkaç dönüşüm projesi hazırlamıştı.
Ama sanki ‘kentsel dönüşüm yasası’ çıkınca kafalar karıştı. Belediyelerin sorumlulukları arttı, yetkileri azaldı. Tapu sorunları çözülemiyor. Belediyeler, büyükşehir de dahil sus, pus.
Oysa bugünlerde karşımıza çıkarak, nasıl bir kentsel dönüşüm planladıklarını, ilçelerinin çehresini nasıl değiştireceklerini anlatıyor olmalılar. Yalnızca Narlıdere’nin projeleri olduğunu gördük ki, Narlıdere de bu işi 40 yıldır yapıyor!
İzmir’de durum acil.
Konu kangrenleşiyor. Elimizde çarpık yapılaşan bölgeleri yeniden düzenleme fırsatı göz göre göre kaçıyor.
Ve birkaç uyanık müteahhit kenti, kendi bildiği gibi dönüştürüyor!