Dominant Yalanlar…
Dominant yalanlarla süslediğimiz pembe dünyaların yıkılışını, yalakalıklarla yamalayanlara tebessüm ediyorum artık anlam(sız)ca. Çelimsiz bin bir lafın dolaştığı sündürme olmuş dudaklara düşen iz sürümüdür, yalanların dil atışları…
Aranılanların aralıksız ve kayıtsızlığında,
Yalanlar kanatsız ve yaralı
Göçebe bir yolsuzlukta,
Tarifi olmayanların diyarında… Gittikçe yıpranan ve tıkanan gerçekleri yalana çeviren akıl almazlıktan alamıyor insan kendini. Kendine ve kendinden başkasına değer vermeyen insanların çıkarlarını ve ekstradan söylediklerini kapatmak için, söyle(ye)(me)diklerini bir kalem de silmek gerektiğine inanıyorum. İnandıklarından ödün ver(me)diğini dile getirenlerin yanlışları kapatmak adına dominant söylemlerini söz(ler)ler akıllarına…
Yırtık bir defterin karanlık sayfalarında
Gerçeklerin üzerinde silik çizgiler
Çizgi darbelerinde onursuz acılar
Acıların ardında bin bir soru sız(lan)makta… Nabza göre şerbet vererek yaşamı yönlendirmeye çalışanların teklemekle geçirdikleri hayatlarında ne yazık ki en büyük tekmeyi onlar yerler. Oysa ki yalanlar silsilesinde gizlediklerini sandıkları her şeyden haberdardır etraflarında bulunanlar. İki güzel sözle her şeyi halledebildiklerini zannedip her zaman yanılmaya mahkumdurlar çünkü.
İnanmak ya da inanmamak değil
Düşünmek ve hissetmektir hayat.
Kıvırmak ya da kıvranmak değil
Yanmak ve yakılmaktır hayat… Dominant pembelikler sunarlar, griye boyadıkları zamana(ı). Kırdıkları ve yıktıkları ruhların enkazından topladıkları ve toparladıklarıyla yetinmeye çalışırlar. Aslında can kırıklarını topladıkları enkazdan gelen iniltilerin bir süre sonra canlarını yaktığını farkederler. Bildiklerini sandıkları bilmedikleridir. Yalanlarının nereden başladığı ve nerede birilerine zarar verdiğini önemsemeden geçirdikleri zaman bir yerlerde onları da vuracaktır.
“Yalan Söylemiyorum” deyipte tüm anlarını kurdukları doğrulardan uzak memleketlerinde yıpranır ve kıymet bilmeden bitirirler ömürlerini. Sancıları yalnız kaldıklarında başlar çünkü. Ense traşıdır "sevgiden candan söylediklerini" söyledikleri sözleri. Kendilerinden başkasını düşünmeden yaşar ve ölürler, düşündüklerini söyledikleri dominant yalanlarıyla. Baskın kimliklerini başkalarını ezerek ve sömürerek tatmin etmeye çalışırlar. Haklıdırlar; yalanlarıyla ve yanlışların verdiği hırsla, ezebildikçe ezer ve bundan zevk alırlar.
Sakladıklarımızın gölgesinde yana yakıla,
ömürlediklerimizin vicdansızlığıyla
Roma’ları yakıyoruz çeyrek asırdır
Asırları asrediyoruz haberimiz yoklarda… Söylen(e)meyenler de doğrulardan kaçmanın başka bir tarafı. Bazenlere sığınarak sığıntıları keşkelerin etrafına sararak, benlerimize söylediğimiz yalanlar gerçeğe gerçekten darbeler indirenlerdir. Beynimizin içinde kurguladığımız ve kendimize bile itiraf edemediklerimizin ütopyasıdır söyleyemediklerimiz/söyleyemeye cesaret edemeklerimiz.
Dominant yalanların kapladığı dünyayı dominant gerçeklerle yaşamaya çalışanların işi oldukça zor olsa gerek. Yıllardır alışılmış ve içimize girmiş ve sere serpe hayatımızı donatmış bu amansız ve yalan dolu süreçten sıyrılmak kolay olmayacaktır.
Duygularıma tercüman olmuş satırlar...
Tebrikler...
Dip Not: Dominant yalanlara hiç şaşırmıyorum. Çünkü her gün zapping ile bile tükenmeyen yüzlerce televizyon kanallarından adeta yalan fışkırmakta zifir gibi taptaze beyinleri bünyeleri zehirlemekte...
Neredeyse yalan olmadan TV dizisi izlenmez olmuş.
Temmuz 1st, 2011 at 00:22Bu açıdan insanlığın sonunu hiç iyi görmüyorum. Tek yapacağım dua etmektir. Allah insanlara (yalancılara) izan, insaf ve basiret versin.