Dolmuşçular Terbiyeyi Hangi Bakkaldan Satın Alırlar?
Her ne kadar elimde ilmi veriler olmasa da… Gözlemlerim mesleklerin insanların karakteri üzerinde önemli etkileri olduğu üzerinedir.
Şoförler arasında genel bir inanış vardır… Derler ki… “Kamyon şoförleri çok acımasızdırlar.
Özellikle otomobil şoförlerine hak tanımazlar.” Hele de “bir defadan bir şey
olmaz” zihniyetinde bir ailede yetişmişlerse...
O kadarına aklım ermez… Ama çoğu kamyon şoförlerinin direksiyon başında ne gibi bir ruh hallerine girdiklerini az çok
bilenlerdenim…
Genelde şehir içi sürücüleri de dolmuş şoförlerinden dert yanarlar.
Haksız da sayılmazlar hani…
İstedikleri gibi istedikleri yerde pat diye durmalar… İstedikleri yerde istedikleri gibi yolcu indirip… Bindirmeler… Destursuz sollamalar… Özellikle geceleri şehrimizin daracık caddelerinde… İki uzunlar yetmezmiş gibi ilave iki uzun far daha yakmalar… Bunlar dolmuş şoförlerinin marifetlerinden bazıları...
Benim anlayamadığım…
Dolmuş içinde o derece kibarlar ki… İnsan vay beee… Acaba hangi kibarlık okulunun… Ve hangi meşrebin tedrisatından geçti ki… Diye merak etmeden duramıyor.
Dolmuş hatlarında rakipleri olmadığına göre… Yani yolcu kapma yarışında olmadığına göre… Yollardaki bu pervazsızlıkları… Telaşları… “Çekilin ben geliyorum…”Demeleri neden acaba?
Hele geceleri Ünye’nin dar sokaklarında dört tane uzunu projektör gibi karşıdan gelen otomobile tutmalarının manası ne olabilir?
Olsa-olsa direksiyonun tepesinde… Hınç alma dürtülerinin tetiklendiğini düşünmekten başka bir şey gelmiyor insanın
aklına…
Öyleyse… Kime karşı… Neye karşı? Cevabını verebilmek benim boyumu aşıyor… İlgililere havale etmekten başka çare yok.
…… ….. …… …… …… …..
Acaba adından dolayı mı ki? Bizim mahalle üvey evlat… Atatürk mahallesinin pazarından bahsediyorum.
Pazar manzaralı dairede oturduğum için pazarın kurulmasından… Sona erip
temizlik faslına kadar… Bütün evrelerini yakından takip edebiliyorum.
Eskiden zaman-zaman sabahları ince temizliği unutulup… Hafta boyu (özellikle) çürük aylarda pazaryeri… Kokudan ve sinekten geçilmezdi.
Şimdi,
Bu olumsuzluk ortadan kalktı… Ama ince temizliğin sıradan yapıldığına çoğu kez şahit oluyoruz. Kış ve bahar rahmetleri bu hataları çok şükür gideriyor.
Korkum… Yaz sıcaklarında kokuların yeniden peyda olması… Nitekim geçen hafta bunun emarelerini görmeye başladık.
Bunun için de…
Yaz sıcaklarında rahmetin yerini alacak belediye yıkama araçlarının devreye girmesi gerekiyor.
Bunu yetkililerle birkaç defa konuşmaya çalıştım… Hemen önümü kestiler… “Yeterli arazözümüz yok… Büyükşehir hepsini kaptı.” Dediler.
“Sizin mahallenin muhtarı ne işe yarıyor… O neden ilgilenmiyor?” Diye yandan çarklı sormadan da geçemiyorlar.
Dertlerini anlıyorum… “Herkes aldığı oyu… Maaşı hak etsin…” Demeye
getiriyorlar.
Ben de her seferinde “Ankara’ya Beş-tepeye feyiz almaya gitmiş olabilir…” Diyorum. Ne de olsa mahallemin muhtarı… İtibarını kollamam lazım.
Anlayamadığım bir şey var. Bayramca pazarı sık-sık yıkanıyor da… Bizim Atatürk Pazarı neden yıkanmıyor?
Adından mı? Yoksa Pelitliyatak ile Ordu’ya daha yakın da onun için mi? Bu işte bir iş var…
Ama ne?
Ben bunu da çözemedim. Onu da yetkililere havale ediyorum…