Doğruyu Sapıklıktan Ayırt Etmek
Coğrafyamızda gelişen son olaylar, bazı kavram ve anlayışları tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini ve bunun elzemliğini gösteriyor. Hele bunlar “Din” adına yapılıyorsa, bu ayrıca bir sorumluluk da getirmektedir. Çünkü “doğruyu sapıklıktan” ayırt etmemiz gerekir.
Sevginin, dinî hayatın temeli ve aslî unsuru olması gerektiği semavî kitaplarda özellikle de İncil ve Kur'an'da ifade edilmiş ve üzerinde önemle durulmuştur. Örneğin; “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir.5/32” diyor Kur’an. Allah, bu hükmü İsrailoğullarına yazdığını söylemektedir. Ve bu müslümanları da bağlar. Günümüz egemenlerine baktığımızda ise; bu din(ler)e mensup olanları görmekteyiz. Peki, neden hala insanlar sıkıntı çekmekte, özgür olamamakta ve öldürülmektedirler.
Neden, niçin ve neyin uğruna?
İşte bu, bu din(ler)e mensup olanlar dinlerini mi bilmiyorlar yoksa dinlerini çıkarları doğrultusunda mı yorumlayıp kullanıyorlar sorusunu akıllara getirmektedir.
Birkaç soru ile konumuza açıklık getirmek gerekirse şu soruları sormakta yarar görüyorum. İslam’ın adabi muaşeret kısmını uygulayan bir kâfiri veya sapıtmış bir müslümanı sevmek!
Adil bir kâfiri veya zalim bir müslümanı sevmek! Adil bir kâfire mi yardım edilmeli yoksa zalim bir müslümana mı? Kâfire yardım etmek, küfre yardım etmek! Bunlar aynı kapıya mı çıkıyor? Kâfire yardım etmek, küfre yardım etmek anlamına gelir mi? Kâfiri sevmek, küfrü sevmek anlamına gelir mi? Kâfirin küfrü, hukukuna tecavüzü mubah kılar mı?
Bunların cevabını bilmeden, bu konuları tartışmak doğru olmayacaktır sanırım.
Hemen belirtelim ki; “Kâfir” den kastımız herhangi bir dinin, diğer dinin mensupları için kullandığı kelime/kavramdır.
İslam’ın Kur’anî bakış açısı şöyledir:
“Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. 2/256, Ey Muhammed! “ Şayet yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğdir. 16/82, 4/20, 3/63-104; Ve “Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.16/125” Aslında İslam, bu düsturlarla günümüz anlayışlarının aksine; sadece kendi mensuplarının hukukunu değil, bir bütün olarak insanlığın hukukunu savunup, gözetmektedir.
Fakat maalesef adil olan bir kâfiri sevmenin küfrü sevmekle, “Zalim olan bir Müslüman’dan” buğzetmenin de islama buğzetmeyle eş tutulduğu bu dönemde; bir konu hakkında eleştiri veya analizde bulunmak ne kadar doğru ve yapıcı olacaktır.
Hakka ve hakkı haykıranlara karşı bir alerji var. Kaldı ki bu anlayış “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. 4/135” anlayış ve kültüründen gelenlerin içinde de dominant bir anlayış olmuştur. Bu, ayrıca üzücüdür. Bu anlayışta olması gerekenler de eleştiriyi düşmanlık veya karşıtlık olarak görüyorsa; problem algıladığımızdan da büyüktür demektir.
Son seçenek olarak savaşmak zorunda kaldıkları zamanda da başta Allah Resûlü (s.a.s) olmak üzere her halife de, yalnızca muharip statüsünde olanlarla savaşmaları gerektiğini dile getirmiş ve orduya: "Yaşlılara, kadınlara, çocuklara, kendisini ibadete vermiş ruhbanlara ve mabetlere ilişmeyiniz! Ağaçları yakmayınız! Hayvanlara dokunmayınız! Ve servetleri heder etmeyiniz." diye emirler vermişlerdir.İslam’ın girdiği her belde, kasaba ve köyde halkın korku ve endişesi güvene dönüşmelidir, dönüşmüyorsa bir yerde bir problem-çelişki vardır demektir.
Kadınları ganimet kılan anlayış! Bu konuda özellikle kadın ve çocuklara yapılan gayri insani davranışlara değinmek istiyorum…
Günahkâr dahi olsalar Müslüman kadınlara böylesi bir yaklaşım nasıl reva görülebilir. Kadınları bir meta olarak algılayan anlayış elbette ki onları ganimet olarak görmeyi türlü bahanelerle meşrulaştıracaktır. Bu, nesli korumayı da hedef edinen İslam dinine aykırı bir davranış olmakla beraber birçok tehlikeyi de beraberinde getirecektir.
Bazı akım ve anlayış da, bunu; karşındakini İslam dışı olarak nitelemek suretiyle meşrulaştırmaya gayret ediyorlar. Oysaki “Müslümanım diyen herkes, günahkâr da olsa İslam dairesindedir. “Hiç kimse müslümanım diyen bir başkasını kendince sebep, önerme ve yargılamalarla İslam’dan çıkartma salahiyetine sahip değildir.” Bu bağlamda islamın ganimet ve cihat anlayışını da çok iyi kavramamız gerekmektedir.
Her dileyen, mücadelede bulunduğu karşıtının malını ve kadınlarını ganimet sayarsa (ki buna yetkileri de yoktur) zahiri kaosların yanında manevi kaoslar da çıkacaktır. Böylesi davranışların yarardan çok, islama ve dolayısıyla Müslümanlara zarar vereceği kanısındayım.