Doçenti Doğrayan Profesör
Gazeteye baktığımda ikinci gördüğüm haberdi. Sevindim ilkin. Algıda seçicilik devreye girmiş ve başka bir haberi seçmişti. Sonra doçenti doğrayan profesör haberi üzerine düşünmeye başladım, okumadan. Sebep neydi acaba?.. Tezlerden mezlerden kaynaklandığını düşündüm… Gerçi böyle bir problem, problem sayılmazdı. Tez mez çalanı ya başkan yapıyorlardı ya da bakan. Detayı okuyunca şaşırdım. İlk verilere göre doçent, profesörün karısını tırtıklıyormuş. Gazetenin demesine göre öyle. Ordinaryüs prof. unvanları kalktı galiba.
Hiç rastlayamıyorum. Şöyle bir saçma senaryo-hipotez kurdum: Kadın düşündü, düşündü… Profesörlükten ötesi yok, öyleyse geçmişe döneyim fakat kocamı doçentliğe geri döndüremem, öyleyse bir doçentle ilişki yaşayayım, dedi. Sanırım kadın, şimdiki profesör olan kocasını doçentlik zamanlarında daha çok seviyordu.
Bacakturk gazetesindeydi haber. Diğer gazetelerde de vardı aynı haber. Diğer gazetelerde bu bahsettiğim gönül ilişkisi ön verisini vermemişlerdi. Bacakturk gazetesini almamın önemli sebepleri var. Mümkünse günde 5 gazete almalıyım. Çoğunlukla bacakturk gazetesini de alıyorum.
Bacakturk gazetesi, muhtemelen, katalizör misyonu ile kuruldu. Bir yandan bacak figürleri ile algıları dağıtıyor, öte yandan bu bozulan algı kanallarının arasından “bir tartışma figürü” yerleştiriyor. Bir insana bir şey öğretmenin yolu her zaman “doğru”ları söylemekten geçmez.
Dışarıda, kişinin beynine sınırsızca akan doğal bir bilgi kaynağı varsa, kafasında ise bir tartışma figürü varsa, yani karşıtlar varsa mutlaka bir düşünceye varır. Ama burada önemli olan şey şu: başka karşıtlar da var mıdır? Savaşım halinde olan. Kişi çelişkili bir yaratıktır her zaman.
Bacakturk; örneğin, zam-vatandaş karşıt öğelerini geri planda tutuyorsa, öne ise hükümet-pkk ilişkilerini –karşıt öğeleri- getirip duruyorsa diğer karşıtlar, yani daha çok bizimle alakalı olması gereken ve tartışmamız gereken çelişkileri gözden yitittirip duruyorsa.. biz buna halkla aramızda katalizör etkisi diyoruz. Bilinç geçişlerini kolaylaştıran, tez-antitez savaşımında senteze varmamızı sağlayacak bir zemin kayması yaşıyoruz. Katalizörler bunlar.
Bacaktürk ün pkk’dan farkı yok.
Çok fazla cinayet haberi vardı bugünkü gazetelerde. Kimisi karısını doğramış çantaya koymuş, profesör doçenti doğrayıp odasına koymuş, kimisi sevgilisini kocasına şikayet etmiş de öldürtmüş.. efendime söyleyeyim, kimisi sevdiği kızı alamamış gitmiş kızın dört akrabasını öldürmüş…
Çantaya konulan kadın cesedi haberinin üstünde “kadına şiddet” ibaresi vardı. Kaç kere diyorum:kadına şiddet diye bir şey yoktur, insana şiddet vardır, diyorum. İnsana şiddeti sömürgen sistem tetikler. Kadına şiddet.. dedikçe biz, aynı yerde boyayıp sattığımız kadınlar… ikisi arasında kadının durabileceği bir zemin yok.
Geçenlerde bir haber okudum. Bir araştırma. Kadınların yaptığı alışverişler… dünyada,kadınların alışveriş eğilimleri ekonomik verileri tetikliyormuş. İnsanın aklı duracak gibi oluyor milyar dolarları duyunca… Giyim, kozmetik, eğlence, gezi.. ve kadın. Tüketen kadın.
Tüketen insan. Biz şimdi ilkel,feodal kafadan kurtulamamış bir erkeğin karısını veya sevgilisini şiddetten korumak istediğimizde onu nereye almalıyız da korumalıyız? Tüketen kadın-insan yelpazesine mi katmalıyız? Başka bir zemin yok benim görebildiğim. Erkekten bağımsız olabilen bir eş-sevgili, nerede nasıl “özgür” olabilir?
Bu bacaktürk ve benzeri gazeteler, bilerek, şiddet haberlerini veriyorlar. Haber verme haber alma özgürlüklerimiz elbette var fakat emek sömürüsünün olduğu yerde bu toplu katliamların devam edeceğini de söylemeleri lazım.
***
Bir eğitim öğretim yılının daha sonuna geldik. Dönem sonlarında, son haftalar öğrencilerde bir melekleşme eğilimi görüyorum. Meselenin art verilerini düşünmeden keyfe varayım diyorum; hani yani bir öğretici olarak ben bu öğrencilere demek ki güzel şeyler anlatmışım, rol-model olabilmişim…der olacakken, pek de öyle olmadığı sonucuna varıyorum. Küçük çakallar sizi! Fakat ümidimi kesmedim. Belki de melektirler, nerden bileyim..
11-06-2014