Dizi Eylemine “Aslan’ca” Bir Yorum!
Malumunuz, dizi seti çalışanları yetersiz ve insanlık dışı iş şartlarını protesto etmek için bir eylem yaptılar. SENDER tarafından düzenlenen eylemde, sektör emekçileri mevcut koşulların değiştirilmesi için slogan atıp seslerini duyurmaya çalıştı. Halkın bilinçsiz ilgisiyle gittikçe uzayan dizilerin hiçbir standarda uymayan sürelerini protesto edenler sadece kameramanlar, ışıkçılar veya süre uzadıkça ne yazacaklarını şaşıran senaristler değildi! Bu görünmeyen emekçilerin yanı sıra diziler sayesinde yıldızları parlayan oyuncular da eylem saflarında yerlerini almıştı. Dolayısıyla, televizyon ekranlarından asıl duyulan da, üç kuruşa talim eden ve oyuncuların işi bitse bile göreve devam durumunda olanların sesleri değil, eylemi destek için bulunan diziler sayesinde ünlenmişlerin sesleri oldu!
Yıllardır yemyeşil durup özellikle başrol oyuncularını besleyen ve dallında yer kalmadığı için nihayet yapraklarını dökmeye karar veren ‘Yaprak Dökümü’nün Ali Rıza Efendisi Halil Ergün’den tutun da, Ezel’le Ömer olmak arasında bir türlü karar kılamayan Kenan İmirzalıoğlu’na kadar pek çok tanınmış simadan oluşan bu oyuncuların varlığı, kimilerine göre ‘hak için’ yapılan eylemin daha ses getirir olmasını sağlayan bir destekti… Kimilerine göreyse, ‘riyakârlık’!
Dizi çalışanı derken, komik ücretlere talim etme durumundaki emekçileri algıladığını belirten Sacit Aslan da, bölüm başına 50 bin TL’ye varan ücret alanların söylemlerinin bu eylemin amacıyla bağdaşmadığı görüşünde olanlardan… 2001 yılından itibaren başlayan dizi furyasında birilerinin gittikçe artan oranda kazanç sağladığına dikkat çeken Aslan, ‘Her fırsatta Türk edebiyatına, kültürüne çok önem verdiklerini iddia eden ve 100 sayfalık bir hikâyenin beş senede bitmesine göz yumanlar neden bu kötü gidişata zamanında müdahale etmediler’ sorusunu, gerçek emekçilerin yaptığı bir eylemde ön sıradan ‘rüzgâra karşı’ bağıranlara yöneltiyor! Bir zamanlar taksi parası veremeyecek durumda olanların şimdi eleştirilen bu düzen sayesinde servet kazandıklarını ve birkaç kupon araba sahibi olduklarını hatırlatan Aslan, bu eylemin gerçek mağdurlara bırakılması gerektiğini savunuyor. Gayet haklı! Dizilerde başrolü kapıp yüksek ücretleri alanların bu eylemde de başrolü kapması ve televizyonlardaki ilgili programlarda onların seslerinin duyurulması, taleplerin ciddiyetine gölge düşürüyor! Bundan dolayı, tarafsız ve gerçekçi gözle bakan her insan gibi, rahatsızlık duyan Sacit Aslan da ‘Servet sahibi olduktan sonra mı gördünüz bu yanlışlığı’ derken, çok haklı bir soru yöneltmiş oluyor… Tabii, duymak istemeyenler buna aldırmamayı sürdürüyor! Çünkü aldırsalar, aradaki ücret uçurumunu açıklamak ve paylarından feragat etme durumunda kalacaklar…
Sonuçta, gecesi gündüzüne karışmış, sosyal hayatları neredeyse hiç kalmamış senaryo yazarlarının öncülüğünde ‘hak için’ bir adım atıldı! Ses getirir mi? Bunu zaman gösterecek! Ancak gerçek mağdurların sırtından yükselip kameralara oynamak, başrol kapma alışkanlığının gereklerinden sayanların, bir tek sahnede rol almak için ajansların kapılarını aşındıran sahne eğitimlilerin, her türlü şartta seti hazır etmeye mecbur olan asgari ücretli elemanların veya ısmarlama konuları yazmak için didinirken gözleri kan çanağına dönen, ruh hastalığıyla suçlanan ve tüm eleştirilerin hedefi haline gelen senaryo yazarlarının seslerini bastırmaları hiç şık durmadı! Bu ünlülerimizin başka yapımlarda veya reklamlarda rol alamama sorununu öne sürmeleriyse, küpleri hala boş olan gerçek emekçilerin dertlerinin yanında çok komik kaldı… Özetle, ‘Hak verilmez alınır’ dense de, çoktan bölüştürülen haklardan ‘hakeden’lere ancak kırıntılar düşüyor! Hakkı’nın lokmayı kaptığı düzende, al hakkını alabilirsen…