Diyanet,Dini Düşürdüğü Yerden Kaldırmakla Yükümlüdür.!
T.C.Devletinin kurcusu Dünya Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu diyanet işleri Başkanlığı, kuruluş amacından sapmadan asli görevini eksiksiz ve aksaksız olarak yerine getirmiş olsaydı, kutsal dinimiz İslam’ı siyasete ve ticarete alet ederek, devletin en önemli kurumlarını istila eden Fetöcüler başta olmak üzere, din kisvesi altında sinsi faaliyetlerini sürdüren cemaatler mantar misali doğarak çoğalmaz ve varlığını bu kadar rahat bir şekilde sürdüremezlerdi..!
Diyanetin son yıllarda alenen siyasete bulaşmasının yanında, devlet bütçesinden aldığı dışında kendi mülklerinden elde ettiği afakî gelirleriyle, kasası ve kesesi gırtlağına kadar dolu olduğu gibi, üstüne üstlük bütün camilerden sadece Cumaları değil,7/24 cemaatten ve yardımsever halktan topladıkları paraları, nereye nasıl yaptıkları kendilerince dahi belli olmayan harcamaların hesabını veremeyecek kadar sorumsuz davrandığı, yetkililer ve hatta kamuoyunca gözlenen ve bilinen günümüz Diyanet işleri başkanlığı, insanlarımızın yardım adı altında ümüğünü sıkmasıyla, dinimizi öğretiyoruz adı altında, dini ve inançlı insanları sömürerek, milletinin, parasıyla devletinin malıyla, mülküyle aldığı topuyla tüfeğiyle insanlarının malına, canına kast eden Fetö terör örgütü başta olmak üzere, diğer sözde cemaatlerin bir birlerinden ne fakı var.
Bilen,anlayan varsa söylesin,bizde bilelim ne diyanet işleri başkanlığının, nede fetö terör örgütü ve diğer din istismarcısı cemaatlerin ve boş yere günahını almayalım..!
Türk Devlet Adamlarından Ziya Gökalp’in önerisi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurucusu Dünya Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan kasası,kesesi ful dolu olduğu halde halen, camileri ve çalışanlarını dilencilik yapmaya,zorla para toplamaya sürükleyerek geçim sıkıntısı çeken insanları Allah adıyla iliğine kadar soyup soymak için halkının nefesini kesen bugünkü Diyanet işleri başkanlığının son yıllarda geldiği ve getirildiği noktanın, kişisel kazanç, hırs ve kin yüzünden bugün kendi ülkesinin temeline dinamit koyarak,kendi insanlarının,kendi parası ve kendi silahıyla malına, canına, ırzına, namusuna kast eden Fetö örgütü ve diğer ticari kazanç amaçlı kurulmuş din istismarcılarının kurdukları ve kendilerinden başka kimseye yaşama hakkı tanımayan sözde Allah yolunda gözüken ve fakat kendi çıkarları uğruna yallah diyecek kadar küçülmüş sözde insan topluluklarından oluşan cemaatlerden ne farkı var,Alla aşkına..!!
Düne kadar süper dindar, süper din adamı kara para kazanma hırsı ve kini nedeniyle gözleri kararmış, beyinleri uyuşmuş insan görünümlü ülkeli, Ünyeli ve hatta dünyalı sözde insan görünümlü varlıklar tarafından tövbe hâşâ, peygamber gözüyle görülmeye varacak kadar gözlerde ve gönüllerde büyütülmüşlerden FETÖ terör örgütü kurucusu ve yardakçıları emekli sözde vaiz, yıllar yılı insanları,hatta devletin üst düzey idarecilerini rüyalarla, hikâyelerle, salyalı ağızlar,sahte gözyaşları ile kandırıp duygu yamyamlığı yaptı ve sonunda paralel din, devlet olmaya varıncaya değin Palazlandı..!
Kandıran kadar kandırılanların da dönüp kendilerine bakmaları gerekir diye düşünüyorum diyen Samsun Haber Hattı sitesinin değerli yazar ve yorumcularından sayın Prof. Dr. İsrafil Balcı” En azından yaşanılan kötü tecrübeden sonra, gelecek nesil için bunun çok daha önem arz ettiğini hatırlatmalıyız.
“Maksada giden her yol mubahtır” fetvasıyla hareket eden bu örgüt, belli ki hayli başarılı oldu. Özellikle devletin kilit kadrolarına yerleşmede son derece sinsi ve profesyonelce davrandıkları malum. Ancak bana göre bundan daha önemli bir başarıları daha var.
O da bir neslin hafızasını çalmalarıdır. Dikkat edin topladığı himmet! Paraları ile kurduğu okullarda, devlet okullarında yetişen milletin en zeki çocuklarını alıp, adeta uyuşturdular ve bunlardan canavarlar ürettiler. Böylece bir neslin heba olmasına neden oldular.
Bunların okullarında veya dershanelerinde uzun yıllara dayalı beyin yıkama sonucu, akılları ve duyguları iğdiş edilen öğrenciler adeta robotlaştırıldı. Zaman içinde devlet kadrolarına sızdırılarak ordu, yargı, emniyet, istihbarat ve üniversiteler gibi en kilit kurumlar bile ele geçirildi.
Aklı, duygusu ve benliği yok edilen bu nesil, gün geldi ekmeğini yediği devletine ihanet edecek kadar gözü dönmüş canavar olarak çıkıverdi karşımıza. Tıpkı Cengiz Aytmatov'un mankurt çözümlemesi gibi, mankurtlaşarak milletin alın teri ile alınan güvenlik silahlarını halkın üzerine doğrultacak kadar vahşileşebildiler.
Belki de sokağa çıkan kalabalıklar arasında annesi babası veya yakınları da vardı.
Ancak gözü dönmüş canavarlar için “onlara göre Muhterem Hocaefendinin!!!” talimatı veya emri, her şeyden önemliydi. Zira onun inayeti ve şefaatiyle ucuzdan cennete gitmek vardı işin ucunda.
Hâlbuki bu örgüte mensup insanlar genelde boynu bükük, halim-selim, karıncayı bile incitmeyecek kadar müşfik görüntü sergileyen tiplerdi. Ancak her birisinin kuzu postuna bürünmüş kurt olduklarını ve adeta kan kokusuyla canavarlaşabildiklerini hep beraber gördük.
Yıllarca bu terörist yapının din, Kitap, Allah, peygamber, hak, hukuk gibi kaygılarının olmadığını, bunların tek hedeflerinin ülkeyi Gülen'e teslim etmek olduğunu anlatır dururduk. O günlerde bize bıyık altı gülen veya bizi ötekileştirenler, umarım bugün uyanabilmişlerdir.
Haksız yere ve ahlaki olmayan yollarla devletin kurumuna sızdırılan örgüt militanlar, sayısız insanın hakkına girdi, nice hayatlar söndürüldü veya solduruldu.
Gün geldi üniversite sınavı sorularını, gün geldi kamu personeli vb. sınavlarla ilgili soruları çalıp kendi militanlarını istedikleri yere yerleştirdiler.
Boyun bükmeyenleri veya engel olarak görülenlerini ise kurdukları türlü kumpaslar ve entrikalarla devre dışı bıraktılar.
Ya da hukuk katliamlarıyla adeta hayatlarını zindana döndürdüler.
Sadece Ergenekon ve Balyoz davalarında yenen kul hakkının hesabı bile yapılamaz.
Bugün devlet, yerinde müdahalelerle bu teröristleri temizlemekte kararlı.
Belki kısa vadede çözüm gibi gözükebilir, ancak yarın çocuklarımızın benzer tehdit veya tehlikelerle karşılaşmamalarının hiçbir garantisi yoktur.
Üstelik devletin en yetkili isimleri bile tehlikenin henüz geçmediğini söylüyor, bence ciddiye alınmalı.
Özellikle 17, 25 Aralık tarihinden beri FETÖ örgütü sürekli yenilgiye uğramakta.
Kendisini “Kainat İmamı/Kurtarıcısı, asrın mehdisi” olarak gören/gösteren zatın, bu mağlubiyetler karşısında yapamayacağı yaptıramayacağı çılgınlık olmaz.
Dikkat edilirse hemen her yenilgi sonrası Pensilvanya canavarı, olup biteni ya küçümsemekte ya da halkla alay etmekte.
Bir taraftan da örgüt militanlarına sürekli “gelecekte zafer bizim olacak” mealinde mesajlar vermekte. Belki benzer büyük kalkışmalar olmayabilir, ama birer serseri mayına dönen militanların bireysel anlamda çeşitli eylemler yapabilmeleri muhtemel.
Örneğin hedef seçtikleri kişi veya kurumlara zarar verebilirler. Gelinen noktaya bakılırsa Sayın C. Başkanının belirttiği gibi, kimin bu meşum yapıyla ilgili bilgisi varsa, bunu devletle paylaşmalı. En az oy vermek kadar vatandaşlık görevi olarak görülmeli diye düşünüyorum.
Peki, FETÖ’yü halletmek çözüm mü? Bence değil.!
Özellikle hurafeci, hikâyeci dincilik anlayışı devam ettiği ve buna pirim tanındığı sürece ne yazık ki, bir FETÖ gider, bir başka örgüt yerini doldurur.
Nitekim onların boşalttığı yeri birileri doldurmadı mı? Özellikle bu yıl Ramazan Ayı’nda TRT’ye çıkarılan insanlara bakın, ne demek istediğimi anlarsınız.
Bu nedenle şayet kesin çözüm alınacaksa, öncelikli olarak bataklığın kurutulması gerekir.
Zira hepsinin beslendiği kaynak hurafe, hikâye, rüya veya efsanelere dayandırılmış din algısıdır. Asıl bu kaynağın kurutulması gerekir. Dikkat edin bunlar dinden bahsederler, ancak asla dinin asıl kaynağı olan vahyi konuşturamazlar, çünkü vahiy gizli ve kirli emellerini tokat gibi suratlarına çarpar.
Hâlâ rüya ve mehdi metaforu gibi asılsız saçmalıkları dillendirenler le FETÖ’nün din anlayışı arasındaki fark nedir, Allah aşkına?
Kutsal Dinimiz İslam üzerine siyaseti ve ticareti dine alet eden Fetö Terör örgütü başta olmak üzere cemaatlerce oynanan bütün bu olumsuzluklara kesinlikle dur diyecek tek kurum, asli görevine dönerek gerekeni kesinlikle yapması beklenen Diyanet işleri Başkanlığı diyor, saygılar sunuyorum.
Ahmet Yenin
Diyanet,Dini Düşürdüğü Yerden Kaldırmakla Yükümlüdür.!