Diyalog Tuzağına Düşmeyelim!
Sözün bittiği yer neresidir? Söz nerede biter?
Ülkeyi bölecekler, kendilerine suç ortağı arıyorlar.
Diyalog, şimdi onların kendilerini meşrulaştırmak için aradıkları tek ilaçtır.
Karşıt dahi olsanız, size ihtiyaçları var. Onlarla diyalog içinde olmanız, onlara yardım ediyor durumundasınızdır.
Televizyonlarda bir karşıt bulup, onunla bölünmeyi konuşmak, onlar için bir mevzi elde etmek anlamındadır.
Akil İnsanlar Gurubu, halkla diyaloğu kaybetmiş iktidarın, bölücülerin diyalog yaratma aracıdır.
Bölücüleri ve bölücü işbirlikçiliği yapanları, tecrit etmenin tek yolu, onları halktan tecrit etmektir.
Tecrit etmek de, diyalogu (söyleşiyi) kesmekten geçer.
Tecritin ne kadar önemli olduğunu, Akil Adamlardan Ahmet Taşkıran ifade etmiş.
“Diyaloğu kesip, hain suçlaması ile bu iş bitmez” diyor.
Tehlikenin nerede olduğunu anlamış.
“Hain suçlaması” diyaloğu kesmenin başlangıcıdır.
Şimdi diyalog, bölmek isteyenlerin en büyük ihtiyacıdır.
Bu ihtiyacı, geniş ölçüde, Eşsultan yapmaktaydı.
Ancak şimdilerde, hem itibar kaybına uğradı, hem de bölünme sürecinde, asabiye sistemi işlemiyor.
Eğer sözün bittiği yerdeysek, diyalog niye?
Onların, ihtiyaç duydukları “karşıtları ile birlikte var olma” olanağını onların ellerinden alalım.
Zaten “gayri milli unsurlar” ile diyalog içinde olmak, onları meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
Meşru olmayan unsurları meşrulaştırmamak gerekir.
İşte CHP’nin içindeki bazı unsurların, en melun işlevi bu noktada ortaya çıkıyor.
Bölünme süreci resmiyet kazandığı günden beri; “İktidar bilgi vermiyor” diye sözde siyaset yapıyor.
Sanki Eşsultan buna bilgi verse, muhalefet yapacak da…
Diyalog iklimi ortadan kalkarsa, bölmeye güçleri kalmayacaktır.
Sözün bittiği yere gelmişsek, sözü bitirelim.
Bu süreçte, yürütülecek stratejinin, diyaloğu kesmek olduğu gün gibi aşikârdır.