Dış Politikayı Taktınız Bir Devletlünün Peşine
Necip Fazıl tedrisatından dini ve dünyayı öğrendiklerini sanan Erdoğan ve çevresi, devletin dış politikasını Sünni İslamcı, Yeni Osmanlıcı ideolojilerine boğduruyor!
Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz, alayı vala ile
Türkiye’ye geldi. Bunlara şatafat da
yakışıyor doğrusu! Erdoğan, Kral Abdülaziz’e devlet nişanı verdi. Birbirlerini çok seviyorlar.
Bu ziyaret vesilesiyle AKP iktidarının dış politikası üzerine değinmek istedim.
Hikâye bu ya…
Kurt ile tilki av için işbirliği yapmışlar. Tilki kurdun ısrarcı takip hızından, kurtta tilkinin kurnazlığından yararlanarak av yapacaklar.
Kurt geceleyin bir deve görür. Tek başına deveyi avlayamayacağını düşür, sabah olunca tilkiyle birlikte deveyi avlarız der. Ancak kaçmasın diye de, sessizce arkasına yaklaşarak kuyruğunu devenin kuyruğuna bağlar. Deve sabah erkenden uyanır uyanmaz, kurdu görür ve kaçmaya başlar. Kuyruğu deveye bağlı olan kurtta, kafası gözü yarılarak sürüklenir. Durumu gören tilki, kurda, “Nedir bu hal” diye sorar. Kurt da tilkiye, “Takıldık bir devletlünün peşine, kafa göz yarıla yarıla gidiyoruz” der.
Türkiye’nin durumu, kurttan beter halde!
Müslüman Kardeşler (İhvan) sevdasıyla cilalanan İslamcılık ve Yeni Osmanlıcılık ilkelliğinden ibaret olan AKP’nin dış politikasının Türkiye’yi düşürdüğü durum budur.
Mavi Marmara olayının arkasından atılan naralar…
Gazze üzerine atılan gözü yaşlı nutuklar…
Filistinli çocukların şehadet şiirleriyle coşmalar…
Her melanetin kaynağının Siyonistler olduğu iddiaları…
“Van minit” çıkışıyla İsrail’e posta atmalar…
Mısır’da Sisi darbesiyle iktidardan alaşağı edilen İhvan iktidarı ve Mursi için mersiyeler düzerken, Sisi’ye lanetler okumalar…
Esad’ın kısa sürede devrilerek, Suriye’de İslamcı bir iktidar beklentileri…
Rusya’nın uçağını düşürmeler…
Kuyruk deveye bağlanmış bir kere!
Tunus, Mısır ve Suriye’nin Libya gibi kolay halledileceği sanıldı!
Ortadoğu’da Müslüman Kardeşler (İhvan) iktidarlarının kurulması için çalışıldı!
Ve özellikle Osmanlı abiliği (Yeni Osmanlıcılık) taslanarak bu coğrafyanın liderliğine oynandı!
BAAS iktidarlarının yıkılmasında koçbaşı rolü oynamaya soyunan Erdoğan iktidarı, yine ideolojik körlüğünden dolayı BAAS boşluğunu doldurmaya en güçlü adayın köktenci İslamcılar olduğunu gören ABD’nin makas değiştirmesini göremedi. Belki de Erdoğan’daki güç zehirlenmesi, onu takıntılı hale getirdi.
Suriye’ye dair neler neler söyleyen Erdoğan’da, Rus uçağının düşürülmesinden bu yana tık yok!
Ne oldu?
İşler tasarlandığı gibi gitmedi. Çünkü Erdoğan ve AKP, uluslararası ilişkilerdeki pragmatizm/faydacılık ile iktidar ideolojisinin ilişkilerini elastiki olarak kuramayan bir dış politika izledi. Örneğin Lenin ile Mustafa Kemal arasında ideolojilerin askıya alındığı ve faydacılığın en alasının yaşandığı politik ilişkilerden de habersizler herhalde. Bunların tarih bilgileri analitik olmayan, yüzeysel ve afaki olduğu salt tarihçi geçinenlerinden değil, dış politik tutumlarından da belli. Bir diğer deyişle İslamcılık soslu Yeni Osmanlıcılık, gözlerini kör etti. Kendilerine büyük güç vehmeden bu iktidar, arkasındaki seçmen desteğinin gücünü uluslararası bir güçmüş gibi algıladı ya da öyle işine geldi.
Sonra çamura saplandı!
Dış politikada, hele ki Ortadoğu devletleri arasındaki ilişkilerde anında ittifaklar kurulur, ittifaklar dağılır. Kimin eli kimin cebinde, pek belli değildir vs.
En yakın örneklerini yaşıyoruz.
Suriye’de radikal İslamcı muhalefetin önde gelen destekçi ülkeleri Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan.
Peki, Mısır’da durum ne?
Sisi’ye lanet okuyup Mursi için ağlayan Erdoğan’ın en yakın dostu Suudi Krallığı değil mi?
Peki, darbeci Sisi’ye hem parasal hem de siyasal olarak açık desteğini sunan kim?
Suudi Krallığı!
Bu uyumsuzluk, bu ayrı düşme nasıl açıklanır?
Elbette İslamcılıkla, Müslüman Kardeşlikle, Yeni Osmanlıcılıkla, devlet nişanı takmalarla falan açıklanamaz!
Suudi Krallığı, Mısır’daki İslamcılığı kendine tehlike olarak gördüğü için Sisi’yi desteklerken, Suriye’deki Esad iktidarının Şii eksenli egemenlik coğrafyasını önlemek için de, Suriye’deki selefi muhalefeti destekliyor! Tabi ki diğer ekonomik nedenlerle birlikte tam bir faydacılık sergiliyor.
Ya Türkiye ne yapıyor?
Necip Fazıl tedrisatından dini ve dünyayı öğrendiklerini sanan Erdoğan ve çevresi, devletin dış politikasını Sünni İslamcı, Yeni Osmanlıcı ideolojilerine boğduruyor! Uluslararası ittifakları, işbirliklerini, ülke içindeki falan İslamcı siyasetle filan İslamcı siyasetin ya da cemaatlerin bir araya gelerek bir partiyi destekleme işi gibi sanıyorlar.
Gazze’de ne değişti de…
Mavi Marmara olayında ne gelişti de…
“Van minit”e ne oldu da…
Erdoğan iktidarı İsrail’le sarmaş dolaş oldu?
Hiçbir şey değişmedi.
Değişen Erdoğan iktidarı oldu.
“Büyük lokma ye, büyük konuşma” sözü, bir kez daha doğrulandı.
“Yurtta sulh, dünyada sulh” sözünü pasifist olarak nitelendirip alaya alan AKP cenahı…
Aktif dış politika izleyeceğiz diyen AKP cenahı…
Ne yaptınız?
Türkiye’nin dış politikasını taktınız bir devletlünün peşine, kafası gözü yarıla yarıla gidiyor!
Türkiye’nin birbirine düşman, birbirinin ayağını kaydıran, 'terör' üreten, insan haklarını gasp eden ideolojilerden mürekkep uluslararası siyasal İslamcı hareketlerin faaliyet alanı haline gelmesinin önünü açmaya hiçbir iktidarın hakkı yoktur! (HŞ/HK)
* Fotoğraf: Şebnem Coşkun - İstanbul/AA