Dış Güçler ve Politika
11 Eylül saldırıları ABD’nin, doğusunda bulunan ülkelere bakış açısını değiştiren bir olaydı. Saldıranların kimlikleri ABD’nin dikkatini bu bölgeye çekmişti. Bush yönetimi uluslararası terörizmi desteklediğine inanan ülkelerdeki rejimi niyetini ortaya koydu. Böylece bölgede hâkimiyeti sağlayacak ve tüm doğal kaynaklara da sahip olma düşüncesini hayata geçirme fırsatı bulacaktı…
Amerikalı yetkililer Ortadoğu’da (merkez ABD ise Orta ve Doğu Türkiye ve ötesi olur!) demokrasinin, iyi yönetimin, bilgi toplumunun, iktisadi ve toplumsal kalkınmanın desteklenmesi iddiası ile ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ni dile getirmeye başladılar. Amerikan yönetimine göre, bu proje uluslarası topluluğun önde gelen devletleri bölgede diğer devletler tarafından desteklenmeliydi. Bundan dolayı bu proje G-8 ve NATO zirvelerinin de gündemine alındı. 2004 yılından sonra da BOP artık ‘Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’ adını aldı.
Projenin kapsamı tam olarak belirtilmese de 22 Arap ülkesi ile birlikte Türkiye, İran, Pakistan ve Afganistan’ı kapsadığı görülmektedir.
İlk olarak projede hukukun üstünlüğü ve demokratik yapıların tesisi, insan haklarının, temel hak ve özgürlüklerin, farklılığın ve çoğulculuğun garantisi veriliyordu. Hele hele Başbakan Erdoğan da bu projeye eş başkan olarak ilan edilince her şey Türkiye’de istendiği gibi ilerliyordu. Çoğulculuk neden garanti ediliyordu? Alevi–Sünni ayrımını tırmandırmak, Kürt–Türk karşıtlığını yaratmak, ötesine geçip Roman açılımına Laz, Çerkez açılımını da ekleyip Türkiyeli’lik kavramını yavaş yavaş bilinçaltına yerleştirmek için. Ancak bu ülkenin güzel bir mozaik olduğunu kimsenin unutmaması gerekir.
İslam dünyasına laik bir devlet olarak Türkiye ‘model ülke’ yapılmak isteniyor. Burada da ılımlı islam modeli vurgulanır. Ancak ne olduysa 1 Mart 2003’te Amerikan askerlerinin Türk toprakları üzerinden Irak’ın kuzeyine geçişine izin veren tezkereyi reddetmesiyle oldu. Buna başta muhalefet eden CHP’nin ABD ile ilişkilerinin uzun yıllar bozulacağı anlamına geliyordu.
Anavatan, Doğruyol, DSP gibi eskiden varlık gösteren köklü partilerin liderlerini kaybettiğinde nasıl yok olduğuna şahit olmuştuk. Bu partilerden sonra da CHP’yi lidersiz bırakma girişimleri uygulanmış ancak sonuçsuz kalmıştır. Bu defa da ikinci bir plan olarak da yok edemedikleri ana muhalefet partisine içerden müdahale etmek gibi bir girişimin varlığı hissetiriliyor. Bu çok ürkütücü. Ancak CHP’nin köklü ve etkili bir parti olduğunu unutmamak gerekir. Parti, yapılan tüm iç ve dış müdahalelere karşı ayakta kalmayı başaracaktır.
Orta’nın doğusundaki ülkeler bir bir karmaşaya doğru gidiyor. Bunun son örneğini Mısır’da görüyoruz. Dışardan müdahele içerden destekleniyor. Bir de buna domino etkisi söylemleri de eklenince beni ilgilendiren Türkiye’nin geleceği ve uluslararası arenadaki rolü ve sorumluluğudur. Bu sebeple bizler çok dikkatli olmalıyız. Sokaklara dökülmemek için gerekli tepkiyi sandıkta vermeliyiz.